DİVANE- BÖLÜM 24-

109K 5.9K 1.4K
                                    

Medya: Azra Sönmez
• Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.

(Divane 100 bin okunmayı aştı, hepinize çok teşekkür ederim.)

İki Hafta Sonra

Karanlığın hakim olduğu kasvetli odamda onyedinci günü geride bırakmama az kalmıştı. Onun sesini duymadan, yüzünü görmeden, ne yaptığını bilmeden sadece boynumda taşığım pusulası ve kalbimde bıraktığı sayısız acısıyla geçirdiğim sıradan bomboş günlerden birindeydik yine.

Eminim odam, yatağım ve gözyaşlarımdan dolayı sürekli ıslanan yastığım bile benden sıkılmıştı ama ben onları terk etmiyordum. Kuzey gibi yarı yolda bırakmıyordum.

Kaybetmekten daha kötü birşey varsa oda sahip olduğunu sandığın şeyin aslında sana hiç ait olmadığını anladığın anda yaşadığın o berbat histi. Boğazını düğümleten, seni konuşturmayan ve içine dert olan o kötü duygu. Sürekli takılıp düştüğüm engellere direnmekten yorulmuştum.

Kuzey'e direnmekten yorulmuştum.

Avazım çıktığı kadar hıçkıra hıçkıra ağlayamıyordum artık ya da savaşamıyordum, sanırım hissizleşme evresindeydim. Her şeye karşı boş bakan gözlerim onu görmek için beklese bile kör olmak isterdim. Yarım aklımla sevmeye kalktığım adamın bana hissettirdiği kısacık ama tarifsiz, güzel duyguların yalan olduğunu kabullenmek üzereydim.

Kimi kandırıyordum ki? Şimdi elimde bir papatya olsa seviyor çıktığına bile inanır onunla mutlu olurdum.
Sevmiyor çıksa inanmaz hatta seviyor çıkana kadar uğraşırdım, aptallığımın boyutu sınırları çoktan aşmıştı.

Yatağımın içinde iyice büzülürken avuçlarımda tuttuğum pusulayı daha fazla sıktım. Ondan güç almam bile çok saçmaydı ama alıyordum işte. Geçen boş günlerimi anlamlı kılıyordu bana. Okul ve ev arasında geçen hayatımda o günden sonra Gökhan hocayı da görmemiştim ve bundan hiç rahatsız değildim. Duyduğum kadarıyla bir süre raporlu izin kullanıyordu, yüzünün halini bir tek ben bildiğim için bunu yadırgamıyordum ama öğrenciler baya şaşkındı. Çünkü önemli bir sınav haftasındaydık ve benim sınavlarım tam anlamıyla bok gibi geçiyordu.

Hiçbirine doğru düzgün çalışmıyor ve sınavda boş boş bakmaktan öteye gidemiyordum, derslerime her zaman asılan bir öğrenciyken bu halime de şaşıranlar oluyordu ama benim tepkim sadece tepkisizlikti. Olaylara bakış açımı değiştirmezsem birçok dersten kalacağım yetmezmiş gibi annem beni psikoloğa falan götürecekti herhalde.

Gökhan hoca dışında olanları ona anlatmış ve üzerindeki şoku atlatmasını beklemiştim ama Kuzey'le yaşadıklarıma inanmakta zorlanmıştı.
Kardeş gibi büyüdünüz cümleleri bile canımı sıkmıyordu artık, Kuzey hepsinden daha ağırını tek cümlesiyle yaşatmıştı bana.

Biz olamadan bitirmişti bizi.

Telefonum çalmaya başladığında bir süre bekleyip yastığımın altından çıkardım, ekrandaki Simge yazısıyla küçük bir tebessüm dudaklarımda yer edinirken aramasını cevapladım. O günden sonra dilediği özrün haddi hesabı yoktu ve ayrılığımızdan kendini suçlu tutuyordu. Kuzey o gün bendeki değişikliği anlayıp Simge'yi sıkıştırınca herşeyi anlatmak zorunda kaldığını bana defalarca söylemişti. Suçlu tutulacak son kişi Simge'ydi, belki o söylemese daha kötü şeyler olacaktı. Bu yüzden dert etmiyordum.

DİVANE ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin