9

7.1K 767 150
                                    

Elimdeki mektubu bitirdiğimde farklı bir duygu kaplamıştı içimi. Babamla Kenan arasındaki aşkın boyutu tahmin ettiğimden de büyüktü. En büyük delili babamın kavuşamadığı sevdiğinin ismini ilk oğluna vermesiydi! Hatta, belli ki uzun yıllar sonra benim ismimi bile onu düşünerek koymuştu.

Ah baba!

Ömrünün sonuna geldiğini düşünüp onu bulmam için beni çağırmasına ne demeli!

Nasıl bir sabırdı seni bu aşk ateşiyle yaşatan böyle? Nasıl dayanabildin şimdiye kadar?

Annenden dolayı varamadım, demiştin ya dün... Peki onun vefatından sonra neden yapmadın, aramadın Kenan'ını?

Sorular aklıma hücum ederken bir sigara daha yaktım. Telefonumu tuşlayıp Kenan abimi aradım son durumu öğrenmek için.

- Değişen bir şey yok.

- Anladım.

Bir anda aklımda patlayan bir havai fişeğiyle "Abi..." dedim.

- Söyle Kerem...

- Babam sana hiç Süreyya.. askerlik arkadaşı Süreyya ile ilgili bir şey anlattı mı?

- O nereden geldi aklına...

- Duydun mu babamdan hiç bu ismi?

- Hayal meyal hatırlıyorum ama...

- Evet?

- Ben daha küçüktüm belki sekiz dokuz yaşındayken evimize gidip gelen bir askerlik arkadaşı vardı. Öğretmendi Diyarbakır'da. Şark görevini yapıyordu. Sonraları da geldi ama tek tük. Ama çok eskiden... Heralde en son ben lise ikiye mi ne gidiyordum, müfettiş olarak gelmişti Siirt'e. Küçük kızıyla gelmişti hatta. Aygün müydü Aliye miydi neydi adı. Nereden çıktı Süreyya Dayı?

- Hiç dün sohbet ettik siz gelmeden önce. Askerlik anılarını anlatıyordu.

- Ne sever anlatmayı, bitiremedi bir türlü.

- İyileşsin de anlatmaya doyamasın abi.

O gülümseyince, ben de buruk bir solukla eşlik ettim ona. Ama aklımdan geçenler farklıydı. Tıpkı babamın askerlik anılarından söz ederken aslında anlatmak istediği şey gibi... Demek kızının adını Aliye koymuştu. Abimin tesadüfen Aliye dediğini zannetmiyorum. 

Burnumun dibindeki hayalet aşkın büyüklüğüne bak! Telefonu kapattık sessiz sedasız.

*

Abim Süreyya Dayı dediğine göre ilk ismini bilmiyordu. Söylememişlerdi demek. Sigaramın son nefesini çekip dudaklarımdan salarken kendimde olmadan sesli olarak konuştum.

- Nasıl söylesinlerdi ki!

O sırada kapım çalınıp aralandı.

- Kim ne söylememiş?

Birden irkildim ve aceleyle önümdeki mektupları kutuya sıkıştırdım.

- Hiç... Abim Kenan'la konuşuyordum. Dalmışım...

- Neden uyumadın Kerem?

- Arabada uykumu almışım. Oyalanayım dedim azıcık.

Harun tamam babında başını sallayıp içeri girdi. Sigaramdan bir dal alıp yatağımın ucuna oturdu. İlk dumanını verirken aslında bir şeyler söylemek istediğini anlıyordu insan. Önce sigarasının külüne sonra yerdeki halıya baktı.

- Kerem?

- Efendim?

Derin bir nefes aldı. Yüzü şişiyordu. Dudakları titreyip yapışıyordu birbirlerine.

- Annem gibi olmasın...

- Allah göstermesin Harun!

- Ölmesin daha...

Bir hıçkırıkla gözlerindeki yaşları döküverdi yanaklarına. Aceleyle elini yüzüne götürdüğünde iyiden iyiye hıçkırıp ağlıyordu. Onu böyle çocuk gibi çaresiz görünce gözlerim yandı. Sandalyeden kalkıp yanına iliştim.

- Yok, deme öyle...

- Çok asilik ettim ona karşı, hiç sözünü dinlemedim...

- Hangimiz asilik etmedik Harun? Çocukluk kafası... Böyle düşünme. O senin dediklerini, babam hatırlamıyordur bile.

O gözlerini kurulamaya başlayınca devam ettim konuşmaya:

- İyileşecek babam. Sen üzülme. Hem daha yapacak çok işi var.

Başını salladı. İma ettiğim şeyi hayal bile edemezdi. Ama öyleydi. İyileşecek ve sevdiğini bulup tekrar görecek.

- Hadi sen de uzun yoldan geldin.

- Sen uyumayacak mısın?

- Uyurum az sonra... Bir telefon görüşmesi yapacağım.

Artık Kenan Süreyya'yı aramaya başlamalıydım. Daha fazla geç olmadan. Cep telefonumdan kız arkadaşım Meltem'i aramak istedim ancak hat çekmiyordu. Dışarı çıkıp dama tırmandım. Açınca babamın son durumundan söz etmeden Kenan Süreyya Endülüsoğlu'nu aramasını istedim. Eğer bulamazsa abimin sözüne güvenerek Aliye ya da Aygün adlı kızını da kontrol etmesini istedim.

Öyle ya da böyle ona ulaşmalıydım. Bu bir evlatlık vazifesiydi herşeyden önce.  

*

Biraz Daha Yaşamak [Gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin