"Sorman hata bebeğim." Dediğinde Jimin sevgilisini çekiştirmek için çoktan harekete geçmişti bile.

Elindeki koladan yudumunu alan Jimin konuştu ilk önce. Nihayet karnını doyurduğu için konuşmaya güç bulabilmişti. "Tae'ye içim acıyor. Onu böyle sessiz sedasız görmek, pek alışık olmadığım bir durum."

Dişleri arasında pipeti dişleyen Jungkook ona şaşkınlık ile bakmıştı. "Kim? Taehyung mu sessiz sedasız?"

"Evet, normalde etrafına gülücükler saçardı. Şimdi bu durum onu baya yıprattı. Konuşmaya bile mecali yok. Ağzından cımbızla zor alıyorum kelimeleri." Dedi Jimin yüzü hala düşüktü.

"Onun ağzından çıkanları duymuyorsun heralde. Bize karşı bu kadar sessiz. Jin hyungu görünce kaplan kesiliyor. O kadar ağır konuşuyor ki benim bile içim acıyor." Tepsisindeki patates diliminden bir tane atmıştı ağzına.

"Sen şimdi Jin'i koruyacaksın ama hak ediyor bence. Düşünsene; onun için kavga ediyor, geleceği tehlike altına giriyor. Ama Jin onun yanında olmuyor. Bir teşekkür bile etmiyor." Dedi. Elindeki koladan bir yudum almıştı. Jimin'in sesi ile birlikte gelmişti kağıt bardaktaki kalıp buzların sesi Jungkook'a.

Jungkook dişlediği pipeti nihayet serbest bıraktığında konuştu. "Olaya Tae gözünden bakıyorsun o yüzden. Tarafsız olarak bak bence. O da kolay şeyler duymadı yani." Dedi Jungkook. Dilinin ucuna kadar gelen şeyleri geri tepmekten gerçekten yorulmuştu.

"Taraflı bakan sensin tatlım. Tae hiç değilse bir özrü hak ediyor. Onun yaşadıkları kolay değil. Tamam bazen çok ağır konuşuyor ama bunu sinirinden yaptığı çok açık. Bu kadar sinirli olmasının sebebi Jin. Ama o yine bir şey yapmıyor Taehyung iyice sinir oluyor. Kısır döngüye giriyor her şey. Birinden birinin geri adım atması şart. Bu durumda bunu yapması gereken kişi bence Jin." Dirseklerini masaya dayayan Jimin, Jungkook'un tepsisine uzanmış ve bir patates atmıştı ağzına.

Jungkook gözlerini yukarıya çevirmişti. Daha fazla içinde tutamayacağını biliyor gibiydi. Sevgilisinden de bir şeyleri saklamak zerre hoşuna gitmemişti. Ama sevgilisinden de söz alırsa bunu ona söylememek için bir sebep görmüyordu.

"Sana bir şey söyleyeceğim. Ama bunu kimse bilmeyecek tamam mı? Özellikle Taehyung." Keskin sesi ile uyardı sevgilisini Jungkook.

Jimin onun bu tavrı ile kaşlarını çattı. Neyin geleceğini bilmiyordu ama sevgilisinin bu hali pek hayırlı bir şeyler olduğunu göstermiyordu. Masada öne doğru eğilen Jimin olumlu anlamda kafasını sallamıştı.

Jungkook işaret parmağını sevgilisine doğru salladı. "Bak söz verdin." Dedi.

"Tamam ya söylemeyeceğim. Söyle hadi ne oldu?" Diye sordu sabırsızca.

Jungkook derin bir nefes verdi ilk önce. Ardından dudaklarını birbirine bastırdı. "Jin hyung olay olduktan sonra, Tae öğrenci işlerinde beklerken şikâyet etmesin diye Dongmin ile konuşmaya gitmiş."

Şaşkınca gözleri açılan Jimin yüksek sesi ile sordu. Bu yandaki masaların onlara bakmasına neden olmuştu. "Ne!?"

Jungkook kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı sallarken yeniden konuştu. "Dongmin hastanede yatarken, polisler gelmeden önce onunla konuşmuş. Şikâyet etmemesi istemiş. Zaten o ambulans ile kaldırılırken hastaneye Jin hyung da kaybolmuştu. Onun yanına gitmiş. Onunla konuşmuş."

"Sen nereden biliyorsun bunu?" Diye sordu Jimin. Şaşkınlıkla açılan gözleri eski haline gelememişti henüz.

"Sen gelmeden önce eve, ben yukarıya çıktım ona bakmak için. Baya kötü durumdaydı. Benimki tahmindi sadece. Onunla konuşup konuşmadığını sordum. O da bana kimse bilmeyecek dedi. Söyletmedi kimseye. Özellikle Taehyung'un kulağına gitmesin diye uğraşıyor." Kolayı yeniden götürmüştü ağzına. Içi sevgilisine söylemenin rahatlığı ile ferahlarken, bir yandan hyungu için endişelenmeden edemiyordu.

FRIENDS🦋🍀🌈Onde histórias criam vida. Descubra agora