18. Bölüm

1.1K 103 22
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

Mutlimedia: Minel (Tiera Skovbye)

☆☆☆☆☆


Aşk nedir? İnsan neye aşık olur? Kimi sever?

Bence herhangi bir ölçütü olmayan, ilk görüşte kalbe virüs gibi bulaşan ve ağrısını zaman geçtikçe hissetmeye başladığın bir hastalıktır. Kaşını gözünü kulağını değil, onu her artı ve eksisiyle birlikte kusurları ile kabullenmektir. Derler ya gönül bu ota da boka da konar diye. Ot da olsa, bok da olsa bile bile sevmek demektir.

Tıpkı benim gibi...

Hayatım boyunca hiçbir zaman aşka inanmamıştım. Benim için büyük umutlarla başlayan ilişkilerin anlamsız ve gereksiz yere aptalca bitirilmesinden başka bir şey değildi o duygu. Ama şimdi... Midemde kelebekler uçuşuyor, kalbim küt küt atıyor, avuçlarım terliyor ve yanaklarım kızarıyordu sanki. Elim ayağıma dolaşmıştı. Az önce, resmen Aksel Aras'la sevgili olmuştum. Bu ilk değildi. Ya da ben gerçekten masum değildim. Ama bu duygularla  şu anda tanışıyordum. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Normal bir şekilde çıkmaya başlamış ve en fazla arada üç beş defa öpüşmüştük eski sevgililerimle. Buydu... Bu kadardı. Ne ileriye ne de geriye gidebilmiştik. Duygusuzdu. Amaçsızdı. Öylesine bir birliktelikti sadece. Lakin şu anda çok değişik hissediyordum. Korkuyordum da. Aksel'in beni sevdiğine inanmıyordum. Bırakacağını biliyordum. Hatta amacına ulaştığında hiç düşünmeden terk edeceğinden emindim. Fakat içimde bir umut vardı. Bu sefer bambaşka olabilirdi. Gerçekten birisi bana değer verebilirdi. Belki de sevgiye muhtaç olduğum için başkalarıyla kapatmaya çalışıyordum eksiklerimi. Bilmiyorum... Tek istediğim şey ona açacağım kalbimi parçalayıp gitmemesiydi.

"Yalnız var ya Baran ağzıma sıçacak."

Onun bu söylediğine kıkırdarken Baran'ın Ayça ablaya aşık olduğu gerçeği aklıma gelmişti. "Bir şey yapamaz."

Dudaklarını saçlarıma bastırdı. Bende burnumu boynuna sürttüm. Çok güzel kokuyordu. Ve az önce beni öpmüştü. Aklıma geldikçe heyecanlanmama sebep oluyordu. Şimdiyse koltuğa sarmaş dolaş yayılmıştık. Zaten son yarım saat içerisinde haddinden fazla yakınlaştığımız için bu en normal olanıydı.

"Minel?"

"Hm?"

"Sen belgeleri al ama o Mirza denen itle çok yakınlaşma tamam mı? Hatta hiç yakınlaşma. Uzak dur hep."

Vay, kıskanç sevgili ayakları...

"Tamam tatlım."

"Tatlım."

Onun bu haline gülerken yanağımı sıktı. Evet bende sırıtınca suratı komple yanak olanlardandım. Zayıf olmama rağmen lastik gibi sünüyorlardı yine de. Ve ben bundan nefret ediyordum! "Yapma..."

İnadına biraz daha sokuldu ve sündürdü. Yaşlanınca yanaklarım torba torba olup sarkacaktı sayelerinde. Baran'da sinirlenince çekiştiriyordu hep. Hatta Allah'ın manyağı sırf stres atmak için bile yanına oturtup oynuyordu onlarla! Dirseğimi karnına geçirdim. Acıyla inleyip geri çekilirken söylenmeye başladı. "İstediğimiz gibi sevemiyoruz da sevgilimiz!"

Sitemine gülerken hırkasının fermuarıyla oynamaya başlamıştım. Yüzüm sevgili olduğumuzdan bu yana, yani yaklaşık yarım saattir falan kırmızının her tonunu almıştı. Benim bu halimi fark eden Aksel, elini çeneme getirip başımı kaldırmamı sağladı. "Utandın mı bakayım sen?"

"I-Ih."

"Isırırım o burnunu."

Dişlerimi göstererek gülerken gözlerine baktığımda, dudaklarını yanağımda çıkan gamzeye bastırdı. "Ben artık gidiyim. Baran falan gelir."

Haklıydı. Üvey abim bizi bu kadar dip dibe görse... Kim bilir ne yapardı?!

"Tamam o zaman." dedikten sonra onu geçirmek için kalkmıştım ki kapıdan gelen anahtar sesiyle bu gün daha kaç kez basılacağımızı düşünmeye başladım. Resmen şom ağızlıydı Aksel. Ne dese çıkıyordu!

"Hass....! Baran geldi!"

Acilen bir şey yapmalıydım. Daha doğrusu başka çarem yoktu. Dayak yemek istemiyordum. Sonra morluklar aylarca geçmiyordu. Onu "Saklan tamam mı orada? Sakın dışarı çıkma!" diye tembih ettikten sonra kolundan tutarak koridora çıkarttım ve mutfağa ittim. Benim bildiğim Baran tüm işlerini bana yaptırdığı için hayatta oraya girmezdi. Yani... Umarım. O sırada kapıyı açtığında ceketini askılığa bıraktı ve ayakkabılarını çıkardı. Anahtarını da rastgele attıktan sonra tam içeri geçecekti ki beni görüp birkaç saniye boş boş suratıma baktı. "Ne dikiliyorsun orada direk gibi?"

"Şey... Eee ne yaptın bu gün abiciğim?"

Şaşkınlıkla gözleri aralanırken "Abiciğim mi?" diye sordu. Anasını satayım, korkudan 'Abi.' dedim Baran'a lan! Normalde hep yalakalık yaparken kullanırdım bu kelimeyi...

"İyi misin sen?" deyip elini anlıma koydu. "Ateşin falanda yok."

"İyiyim iyiyim... Beni boş ver de sen ne yaptın onu söyle?"

Yüzü aniden değişti. Aptal aşıklar gibi sırıtmaya başladı. "Önce yemek yedik. Sonra da dolaştık işte. Biraz yakınlaşınca ondan hoşlandığımı bile ima ettim. Biliyor musun yanağımı öptü hatta!"

Öyle neşeli, öyle heyecanlı çıkmıştı ki sesi, ben bile şaşırmıştım. Demek Ayça abla bu kadar üzerinde etkiliydi ha? Çünkü Baran masum öpücüklerle yetinecek bir adam değildi.

"Eee Minel... Böyle duracak mıyız burada? Yürüsene kızım içeri!"

"Ha? Şey tamam." derken panikle içeri geçtim. O da arkamdan gelip koltuğa yayıldı. Aksel mutfaktaydı ve evden çıkabilmek için salonun önünden geçmesi gerekiyordu. Baran'a görünmeden gitmesi imkansızdı neredeyse. Bu yüzden hemen bir fikir bulmalıydım. Düşündüm... Onu nasıl oyalayabilirdim ki? Kapıya bakmaması gerekiyordu fakat tam karşıdaki koltukta oturuyordu.

"Demek dolaştınız birlikte ha? Ay benim canım (!) abim büyümüşte yenge mi getiriyormuş bana!" diye saçmaladıktan sonra üzerine atlayıp sımsıkı sarıldım. Şaşkınlıktan dilini yuttu neredeyse. Elimle bir yandan da Aksel'e çık işareti yapıyordum. Mutfaktan çıkınca biraz geri çekildim. Birden Baran kafamı tutup sağa sola çevirmeye başladı. "Allah'ım saksı falanda düşmemiş. Tövbe tövbe... Cin falan mı kaçtı kız senin içine?!"

"Ya ayran mı çalkalıyorsun Baran?! Bırak kafamı! Ayrıca sevindim senin adına..."

Baran kafamı bıraktıktan sonra kollarını bana sımsıkı doladı. Oha lan ilk kez sarılıyordu isteyerek. isteyerek. Bu sefer hayret etme sırası bendeydi. Duygulanmıştım yani. Tam karşılılık vermiştim ki "Bende çok mutluyum biliyor musun? Ayça o kadar iyi bir kız ki... Tek sorun o Aksel piçinin ablası olması." dedi.

Hass..... İsmini ve ablası olduğunu söyledi!

Ama Aksel daha evden çıkmamıştı ki... Kahretsin!

"Ayça mı?!"



Bölüm nasıldı?

Yorumlarınızı ve görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Profilimi takip etmeyi unutmayın.

İnstagram Hesabım: aleynaozgul1

her yıldız bir gün söner.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin