1| Aramıza Hoşgeldin

Start from the beginning
                                    

"Günaydın Zey.. Hii ! Ay yoksa sen krep mi yaptın ?" diyor gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken. "Bu kokuyu ben her yerden tanırım.."

"Sana da günaydın uykucu, aynen krep yaptım, özlemişsinizdir diye düşündüm." yeterince kızaran krepi tabağa alıp, tavaya başka bir krep için karışımı dikkatlice yaydıttırıyorum. "Hazır bugün hastaneye de geç gideceğim."

"Vallahi harikasın sen canım beniiim.. Senin gibi ev arkadaşına can kurban." diyor arkamdan sarılırken.

"Ne demek canım altı üstü bir krep ama bu  işten kaçacağınız anlamına gelmiyor hadi bakalım Melis sen kahvaltılıkları çıkarıp masayı hazırla ,Yağmur sende domatesleri falan kes."

Söylediklerimi başlarıyla onayladıktan sonra ikisi de işlerinin başına geçiyor.

Kerem'in ağzından;

Sokakta ki 10 insanı çevirip 'Zengin olup, holding yönetmek ister miydiniz?' sorusuna 8'i 'evet' cevabını verir. Bense geri kalan o 2 kişiden birisi olup tüm imkan ve avantajlarıma rağmen 'hayır' demiştim. 

Şirket yönetmek benim hayallerimin mesleği değildi, bununla birlikte bende o mesleğin adamı değildim. Hiç bir zaman; ilet gibi takım elbiselerim ile şirket içerisinde toplantıdan toplantıya koşmak gibi hayallerim olmamıştı! Bu şirket, SAYER Holding olsa dahi..

Buna rağmen ailem tarafından küçüklükten itibaren şirket başına geçmem için eğitimler almıştım. Yabancı dil eğitimleri, adabı muaşeret kuralları, disiplin, sorumluluk bilinci... Neyse ki gördüğüm tüm bu şeyler şirket yönetmek dışında da işime yaramıştı.. 

Tabi liseyi bitirene kadar kimse beni ciddiye almadı bu konu hakkında.. Ta ki liseden mezun olup üniversite tercihlerinde rengimi belli edene kadar! Benim yapacağım meslek ilgimi çekmeliydi, üstelik kıyafetleri de rahat olmalıydı.. İşte tam da bu yüzden cerrah olmuştum.

İlk başta ailem karşı çıktı tabi bu duruma.. Sonuçta SAYER Holding'in varisi bendim ve bende varis olmayı reddediyordum. Tabi belli bir süre geçip, mesleğim de emin ve başarılı adımlarla ilerlediğimi gördüklerinde ailem de yapacakları bir şeyleri olmadığını fark edip tam da bu işlerin adamı olan kuzenim Barış'ı holdingin şuan için yardımcı yöneticisi geleceğin genel müdürü yaptılar.

Sonuç olarak herkes yaptığı işten mutluydu.. Önemli olan da bu zaten!

Yaklaşık bir saat önce kadar başhekim Kellan DARWİN, beni çağırmıştı.. Tahammül edilmesi çok zor bir insan bu yüzden pek de sevdiğim söylenemez kendisini..

Hastanenin sakin olduğu bir saatte odamdan ayrılıp koridorun sonunda ki Kellan'ın odasına ilerliyorum. Bir kaç tıklatıştan sonra içeriden herhangi bir komut gereksinimi duymadan içeriye geçiyorum.

"I came. What happened?" (Geldim. Ne oldu?) diyorum bir an önce derdini öğrenip odadan çıkmak için can atarken.

"Good morning to you too.." (Sana da günaydın..) kahvesinden bir yudum alıp ayağa kalkıyor. "How are you?" (Nasılsın?)

Bir, ben günaydın dediğimi hatırlamıyorum.. İki, buraya beni halimi hatırımı sormak için mi çağırdı?

"I'm fine.. Sorry but what is the problem?" (İyiyim.. Pardon ama sorun ne?)

Bir başka bardağa makineden kahve doldurup bana uzatıyor. "You are very curious.." (Çok meraklısın) bakışlarım agresifleşmeye başlarken almadığım kahve bardağını masasına bırakıyor. "Okey okey.. You a job offer came to from İstanbul." (Tamam tamam.. İstanbul'dan sana bir iş teklifi geldi.)

İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now