Tanışma Gecesi

1.5K 52 11
                                    

Sıcak kahve bardağını ellerinin arasına aldı. Bu hissi seviyordu. Özellikle elleri soğuksa daha da çok seviyordu. Bakışlarını bardağına indirirken bardaktan çıkan dumana gülümsedi.

“Ne düşünüyorsun?” dedi yanındaki arkadaşı. Ne düşünebilirdi ki? Hiçbir şey. Hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordu, çünkü düşündüğün zaman hiçbir şey yolunda gitmezdi.

Bardağı dudaklarına götürdü ve büyük bir yudum aldı. Sıcak sıvı dilinin etrafını sarıp damağında güzel bir tat bıraktı.

“Bu akşam dışarı çıkacağız unutma” diyerek uyardı onu Rachel. Blaine ona gözlerini devirse de başını sallayarak onayladı. Düşünmek yok…

                                                           ***

Nefes al…

Ver…

Nefes al…

Ver…

Güzel. İşte böyle devam et Kurt. Harika. Sadece biraz daha dayan. Birazdan her şey bitecek. Sadece birkaç metre daha. Çantaya ulaştığında bitecek.

Kurt bunları düşünerek, duvara tutuna tutuna odasına gitti ve zorlukla sırt çantasına ulaşıp ilacını aldı. Küçük kutuyu ağzına götürdü ve kutunun başını bastırarak ağzına hava dolmasını sağladı. Oksijenle rahatladı birden ve aynı hareketi tekrarladı. Birkaç dakika sonra derin nefeslerle kendini serbest bırakıp, sırtını yatağa yasladı.

                                                            ***

“HEYY!”

Her yerden çığlıklar, kahkahalar, bağrışlar geliyordu. Yüksek baslı müzik insanın beyninin içinde, başka bir şey duymayı zorluyordu. Kurt etrafına bakarken bininci kez kendine Neden buradayım? Diye sordu ve bininci kez kendi sorusuna gözlerini devirdi.

“Sam!” diye bağırdı Santana, içki bardağını kaldırarak. Sam kalabalığı yararak genç kızın yana geldi. Genç kız sarışın oğlanın kulağına eğilip bir şeyler mırıldandı. Sam birkaç saniye sonra başını sallayarak geri çekildi. Kurt ne olduğunu anlamamıştı. Sam yanlarından uzaklaşırken Santana Kurt’e bakarak içkisinden bir yudum aldı.

Sam biraz sonra yanında iki kişiyle geldi. Biri oldukça güzel, kızıl, dalgalı saçlı bir kızdı. Diğeri ise uzun boylu, kaslı ve manken kadar yakışıklı bir oğlandı. Kurt neler döndüğünü anladı ve sıkıntıyla iç çekerek gözlerini devirdi.

“Hayır… Hayır Sam. Bir daha bunu yapma” diyip arkasını döner ve bar tezgahına yaslanıp onları görmezden geldi.

Santana ona yaklaşıp telefonunu işaret etti. Kurt başını sallayıp bardan uzaklaşan kızın arkasından baktı.

                                                            ***

Blaine içiyor, dans ediyor, bağırıyor, hopluyor, zıplıyordu.

Evet, saat gece yarısını baya bir geçiyordu ve Blaine kesinlikle düşünmüyordu. Zaten eğer düşünseydi şuan burada olmazdı.

Rachel, fularını Blaine’in boynuna dolamış, uyum içinde dans ederken, ikisi de ya da en azından Blaine kesinlikle kafayı bulmuştu. Blaine kaşlarını çatarak dans etmeyi kesti. Üşümemişti, aşırı derecede de sarhoş değildi. Peki, bu titreme neyin nesiydi?

Rachel elini Blaine’in pantolonun arka cebine soktu ve telefonu çıkarıp, karşısındaki oğlanın göz hizasında tuttu.

“Telefonun çalıyor aptal!” diye dalga geçip güldü. Blaine gözlerini devirerek telefonu onun elinden aldı ve barın dışına doğru hızla ilerlemeye başladı.

Gona With The WindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin