5 ❥ Takıma Alındın Emily White!

173 21 1
                                    

5 Takıma Alındın Emily White!

-

Telefonu suratıma kapayan Hanna'ya içimden bir ton laf etmiştim. Linda felaketinden sonra okuldan çıkmıştı. Telefonu dahil tüm eşyaları bendeydi. Neredeydi öyleyse bu kız? Hanna normalde evden çıkmayan,tedirgin,hareketli bir tipti. Tek başına nereye gidebilirdi ki?

Birden aklıma aradığı numara geldi. Birinin telefonundan aradığına göre mutlaka yanında biri olsa gerek. O zaman tek yapmam gereken numaranın sahibini bulmaktı. Ve tek çare numarayı Çilekli Puding'te paylaşıp sormaktı. Linda bizi rezil ettiğinden beri girmiyordum.

Telefonum yapıldığı için artık kuzeniminkini kullanmak zorunda değildim.

Bloğa girdim. Yüklenmesini beklerken pencereden dışarıyı seyrediyordum. Blog açıldığında gözlerime inanamadım. Hatta halüsinasyon görüyorumdur diye gözlerimi tekrar kapayıp açtım. Ama değişen bir şey yoktu. Şaşkınlığım gitgide artarken yatağıma uzandım. 108 takipçi artmıştı. Hemde bloğu bizim yazdığımızı öğrendiklerinden sonra.

Telefonu bir kenara koyup yatağımda zıplamaya başladım.

"108 takipçi daha! Rezil olmadık işte!"

"Geber Linda!" diye debelenirken içeri kuzenim girdi. Benden bir yaş büyüktü ve o da bu evde kalıyordu. Eğitimini New York'ta alıyordu ve geçen gün buraya gelmişti.

"Selam Blake!" deyip zıplamamı durdurdum. Ama hala yatağın üstünde ayaktaydım.

"Tek başına parti mi yapıyorsun? Hem de bensiz. Çok ayıp kuzen!" dedi Blake ve yatağa çıkıp zıplamaya başladı.

Onun bu haline kahkaha atıp bende zıplamaya başladım. Zıplarken aynı zamanda konuşuyorduk.

"Eee?" diye sordu.

"Çok mutluyum!" dediğimde ikimizde gülmeye devam ediyorduk ve zıplıyorduk.

Odanın kapısı hızla açıldığında ikimizde popo üstü düştük. İçeri sinirli bir şekilde teyzem girdi.

"Ne yapıyorsun Blake? Bu kıza mı uymaya başladın?" dediğinde Blake sakin olmam için elimi tutup sıktı. Onun çatlak olduğunu elbette biliyordu. Ama annesi olduğu için kızamıyordu.

"Dua et,ablamlar kayıp olduğu için seni evimde tutuyorum. Belki de öldüler,bilmiyorum." dediğinde gözlerimin dolduğunu hissetim. Bana inat böyle yapıyordu ve annemi pek sevdiği söylenemezdi.

Yanağımda ıslaklık hissetiğimde ağladığımı yeni farkettim. Blake elimi daha da sıkıyordu. Ama ben daha fazla sakin olamazdım. Blake'in elinde kurtulup yataktan indim ve teyzemin karşısına geçtim.

"Bana bak, ben her sabah annemin babamın sesini duymadan uyanmanın verdiği acıyla,

Onların öldüğünü düşünmenin verdiği üzüntüyle," diye bağırdığımda seslice yutkundum.

Gözlerimden yaşlar akarken devam ettim. "Her akşam uyurken onları düşünmenin verdiği hisle bu hayatta yaşıyorum! Anlıyor musun beni?" dediğimde duvara yaslandım ve derin bir nefes aldım. Teyzem şaşkınca bana bakıyordu. Blake de öyle. Birden patladığım için tabiki şaşırmışlardı. Ama ben dayanamıyordum.

Ağlamam daha da şiddetlenirken duvardan aşağıya,yere doğru kaydım. Başımı kollarımın arasına aldım ve, "Dayanamıyorum." diye fısıldadım.

Göz ucuyla teyzeme baktığımda titrediğini farkettim. Ve birden odadan çekip gitti. Blake yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.

"Sakın Emily," dediğinde eliyle çenemi tutup ona bakmamı sağladı. "Sakın ağlama." dediğinde yaşlarla dolu gözlerimi sildim ve sıkıca Blake'e sarıldım.

"Sen biraz sakinleş,ben annemle konuşacağım." deyip yanımdan ayrıldı. Düşünmek istemiyordum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

Yatağıma oturup telefonumu elime aldım ve bloğa Hanna'nın beni aradığı numarayı yazdım ve sonuna, 'Kim olduğunu bilen varsa yorum atabilir mi? :)' yazdıktan sonra paylaştım. Sonuçta takipçilerimiz artıyordu ve Linda'nın planı işe yaramamıştı. Yine de rezil olmuştuk. Fakat umurumda değildi.

Birkaç dakika sonra telefonuma gelen seslerle yorum geldiğini anlamıştım.

"Tanrım,bu numarayla ne işin var?"

"Wohooo :D"

"Calvert Withers değil mi bu?"

Gibisinden yorumlar gelmişti. Ne? Bir saniye? Calvert'mı? Benim mavişim Calvert... Calvert Withers olan...

İyi de bizim Hanna'nın Calvert'la ne işi olabilirdi ki?

Sanırım bunu daha sonra düşünmeliydim. Şuan önemli olan bloğumuzun yükselmesiydi. Demek ki kimin yazdıklarını öğrendiklerinde daha çok seviliyordu bloğumuz.

Biraz spor yapsam fena olmazdı. Hemde spor yapmak beni rahatlatıyordu. Dolabımdan gri taytımı,pembe spor atletimi ve siyah yarım kollu hırkamı çıkardım. Alt çekmeceden de beyaz ter bandımı aldım.

Giyindikten sonra çantama su ve ter bandını koydum. Ve aşağıya indim. Blake beni görünce yanıma geldi. "Spora mı güzellik?" deyip yanağımdan makas aldı. "Evet." deyip gülümsedim ve evden çıktım.

Yarım saatir koşuyordum. Biraz mola vermek için sahildeki bir banka oturdum. Deniz manzarasını seyrederken yanıma gelen kişileri gördüğümde oldukça şaşırdım.

Linda ve sürtük çetesi!

"Ah,merhaba Emily!" dedi Linda yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek. Yanındaki diğer iki kızda sahte bir şekilde gülüyorlardı.

Anlamadığım, beni saatler önce rezil eden kız neden yanımdaydı?

"Ne oldu Linda? Sıradaki planın ne?" dediğimde Linda sağıma ve diğer kızlar da sırayla soluma oturdular.

"Takıma alındın Emily White!" dediğinde duyduklarıma inanamadım. Voleybol takımında olmak tek hayalimdi. Ve bu yıl takıma alınmış mıydım?

"Ne?" dediğimde Linda şu klasik kahkahasını attı.

"Duyduğun gibi. Hatta haftaya 12-E ile maçımız var. Herneyse şimdi gitmeliyiz." dediğinde sevincimi belli etmesemde içimde bir parti vardı.

Ben ve Linda'nın takımında olmak.

Lindaların arasında olmak.

Vay canına!

Çilekli PudingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin