☽ İŞARET

57.6K 4.9K 1.7K
                                    

Multimedia - Mana'nın gördüğü peri.

▏₰ Mana

Çınlayan kulaklarımda devam eden tiz ses diğer bütün seslere ağır basarak beni dünyaya karşı sağırlaştırıyordu. Kalbim çığırından çıkmışçasına damarlarıma kan pompalıyor, uzun zamandır nefessiz kalmışçasına aldığım her soluk göğsümde sıkışıyordu. Gözlerimi açmak istiyor ve neler olduğuna bakmak istiyordum ama biri, bir şey bunu yapmama izin vermiyordu. Bu da beni panik haline sokuyordu. Ya yine uykumda yürüyüp bir yerlere gitmişsem? Geçen gittiğim mezarlıkta şansım yaver gitmiş, başıma bir iş gelmemişti ama bu daha ne kadar böyle devam edecekti? Kontrol bende olmuyordu. Bir tür transa giriyor, görmem ve duymam gerekeni görüp duymadan önce özgür kalamıyordum.

Tedirginlik beni iyiden iyiye ele geçirirken kulak zarımı tırmalayan çınlamanın yavaşça azaldığının bilincine varıyor ancak hala diri olan korkumun önüne geçemiyordum. Bir süre sonra yeniden duymaya başladığımda ilk önce her şey sessizdi. Sessizlik dakikalarca devam ederken yüzümü okşayan sıcak rüzgâr saçlarımı geriye doğru dalgalandırmış ve bana suyun kokusunu getirmişti. Çalkantılı zihnim aldığım tanıdık kokuyla birlikte usulca yatışmıştı. Tam sakinleştim derken kuru dalın üzerine basılırken çıkan çıtırtı sesini işitince irkilerek bir adım geriye atmıştım.

Burada benden başka biri daha vardı.

Geçti sandığım korkum bu sefer sel gibi içimi basarak çoğalırken çıtırtı sesinin hemen ardından başka seslerde işitmeye başladım. Bunlar gülüşme sesleriydi. Çocuklar... Burada çocukların ne işi vardı? Gülüşme seslerine kulak kesilirken seslerin aslında uzaktan geldiğini fakat gittikçe yaklaştıklarını fark ettim.

Biri ötekine "Hadi saymaya başla!" diyordu.

"Saklanalım!"

İçlerinden biri sayarken diğerleri dağılarak saklanacak yer arıyorlardı muhtemelen. Çalılara sürtünürken çıkardıkları sesleri, koşuştururken ayakkabılarından yükselen sesleri ve oynarken kıkırdamalarını duyabiliyordum. Zaman bitmeden saklanabilmek için acele ediyorlardı. İçlerinden birinin diğerlerinden ayrılarak bana doğru geldiğini hissettim. Küçük çocuğun ağzından alıp verdiği solukları çok yakınımdan geliyormuşçasına net algılıyordum. Koşup durmaktan terlemiş lakin oynamaktan mutlu bir şekilde gülümseyişini gözlerimin önünde canlandırabiliyordum. 

Çocuk önümden geçip gittiği sırada sanki zaman yavaşlamıştı. Açılmamakta ısrar eden kirpiklerim sonunda açılarak onu görmemi sağladığında duraklayan zaman da kendi seyrine dönmüştü.

Akşam vaktiydi.

Bu saatlerde karanlık çoğaldığından etrafı görmek zordu.

Çocuğun belli belirsiz seçilen yüzünü tam olarak görmeyi başaramasam da uzun siyah saçlarının koyu bir gölge halinde nasıl geriye doğru uçuştuğunu ve üzerinde elbise olduğunu seçebilmiştim. Ormana gidiyordu. O taraftaki ağaçlar buraya kıyasla daha sık olduğundan beş metre ilerisini karanlık yüzünden görebilmek mümkün değildi. Kız çocuğu da bu karanlığın içine dalıp hızla gözden kaybolmuştu.

En fazla altı-yedi yaşlarındaydı.

Beni görmemişti.  

Hemen önümden geçip gitmesine rağmen hem de.

Daha ben farkına varmadan harekete geçen bacaklarım koşarak kızın peşine takılmışlardı bile.

Burayı hatırlıyordum, bu yeri.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin