☽ VAK'A ŞEHRİ

66.8K 5.1K 1.6K
                                    

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

❤️

▏₰ Mana

Hayat size birbirinden farklı yolları hiç beklemediğiniz anda karşınıza çıkartabiliyordu. Daha bir ay önce küçük bir köyün hizmetçisi iken şimdi bulunduğum konum bir Tanrının eşi olmaktı. Karşımdaki adam elinde bir ülkenin gücünü barındırıyordu. Heybetli ve kaslı yapısı, birçok kadının aklını başından alabilecek yüzü, duruşu, karizması ve bunun gibi sayabileceğim birçok özelliği vardı ancak Su Tanrısının iyi olduğu tarafları olduğu gibi günahın kendisini çağrıştıran kötülükleri de bulunuyordu. Bu adam kendi kalbinde zincire vurulmuştu. Ruhu kararmış, beyazdan griye çalmıştı. İhanetin acı tadı damağına çalındığında kadınlara karşı elinde olmadan saf bir nefret beslemiş, mesafeli ve uzak kalmıştı.

Kehribar rengindeki gözleri hayatımda görüp görebileceğim en güzel renge sahipti. Karakteri genel olarak soğuk olsa da kimseye hak etmediği sürece zarar vermiyordu. Bunu Kaldera halkını gözlemleyerek bile anlayabilirdiniz. Tanrılarına karşı korktukları için değil saygı ve sevgi besledikleri için ona tapıyorlardı. Kızdığındaysa gözlerindeki ton daha koyu bir renge bulanarak ateşi andırıyordu. Loki kendisinin ateş olduğunu sansa da asıl ateşin Su Tanrısının gözlerinde yandığından bihaberdi. İnsanlar, diğer ırklar hatta Tanrılar bile Su Tanrısının gazabıyla karşı karşıya kaldığında kaçacak yer arıyorlardı.

Aronun gözlerindeki azabın şiddetten dolayı bir günlük azap bin yılın azabı gibi gelirdi. Varlığının azameti işte bu kadar kudretliydi.

Nefretini görmüştüm.

Damarlarında kendini göstermekten hiç gocunmayan nefretini. Kalbimi her defasında kırmış ve bunu önemsememişti bile. Şimdi hayal kırıklarımın baş rolünü oynayan adam aramızda hiç bir şey yaşanmamış gibi bana karım olacaksın diyordu. Gerçek karım.

Ne hissediyordum? İçimde ona karşı ne vardı? Beni karısı yapacağını söylediği için mutlu mu olmalıydım? Öyleyse neden böyle hissetmiyordum? Ellerimi açıp baktığımda somut bir şey göremesem de avuç içlerimde incinmişlik, gücenme duygularının etime attığı derin kesiklerin sızısını hissedebiliyordum. Görünmezlerdi ancak varlıkları her zaman oradaydı.

Gözleri gözlerimin içine bakıyor orada bir cevap arıyor olsa da aynı zamanda kararsız gibiydi. Geçmişi içinde küçük bir şüphe yarığı açıp büyütüyordu. Muhtemelen onca yılın ardından birine güvenmekten çekiniyordu. Doğru bir karar verip vermediğini içten içe sorguladığı için benim kadar kafası karışıktı. Garip, ikimizde aynı duyguların çelişkisindeydik.

Bu adamı istiyor muydum? Ona her şeyi mi verecek kadar güveniyor muydum peki? Kalbimin vereceği cevabı bilsem de aklım buna karşı koyuyordu. Geldiğim ilk günden beri bana yaşattığı duyguları kalbim sineye çekmeye hazır olsa da hafızam onu affedene dek yakamı bırakmayacaktı.

"Özür dile." Ağzımdan çıkan sözler aramızdaki sessizliği yırtıp geçti. Karşısında kararlı bir duruş sergileyerek gözlerinin içine korkusuzca baktım.

Aronun gözleri işittiği şeyle birlikte kısılmıştı. "Ne?"

Tedirginlik etrafımı bir koza gibi sarsa da geri adım atmayacaktım. Evet, şuanda ciddi ciddi bir Tanrıdan benden özür dilemesini istiyordum. "Beni duydun, özür dile. Yaptıklarından sonra bir anda gelip bana gerçek karım olacaksın diyemezsin! İlk önce hatalarını telafi etmelisin ancak o zaman senin gerçek karın olmak isteyip istemediğimi düşünebilirim." Söylediklerimi tepkisizçe dinlediği için içten içe üç buçuk atıyordum.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin