'Seni seviyorum...'
Sözcükler zihninde hiç durmadan yankılanırken Rory donmuş bedeninini harekete geçirmeyi deniyordu. Layla gözlerinin önünde koşarak ondan uzaklaşıyordu. Ufak bedeni köşeyi dönerek gözden kaybolurken düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu. Onu terk mi ediyordu yani? Tanrım, nasıl olur da ona güvenmediğini düşünürdü! Lanet olsun! Gözleri buna sonuna kadar inandığını belli ediyordu. Daha fazla uzaklaşmadan yakalayıp ona güzel bir ders vermeliydi. Sonra da onu sevdiğini söylemeliydi. Aklını yeterince toparlamıştı. Geri kalanı önemli değildi.
Uyuşmuş bedenini hareket ettirerek hızla koşmaya başladı. Kısa sürede onun döndüğü köşeden döndü ve hiç... Layla orada yoktu. Sokak bomboştu. Layla hiçbir yerde yoktu. Hay lanet şeytan! Nereye kaybolmuştu bu kadın şimdi! İçindeki soğuk his buza dönüştü. Onu bulmalıydı! Bulmak zorundaydı. Onsuz ne yapabileceğini bilmiyordu. Bilmek istemiyordu. Lanet olsun, burada gidebileceği o kadar çok yer vardı ki! Nereden başlamalydı! Kahretsin, onu bulmalıydı! Bir an önce bulmalıydı! Nereye bakacaktı? Köşelerden dönebilir, evlerin bahçelerine saklanabilirdi. Gözlerine hücum eden göz yaşlarının arasında etrafına bakındı ve nereden başlaması gerektiğine karar vermeye çalıştı. Layla'yı bir kez daha kaybetmeyecekti!
Layla ise bir daha ona bakmaya dayanamayacaktı. Baktıkça yüreği acıyordu. Arkasını dönüp koşmaya başladıktan sonra tek düşündüğü onu rahat bırakmaktı. İlk köşeden döndü. Eğer olur da kendini aramaya kalkarsa kesinlikle bulmasını istemiyordu. Daha fazla yük olmayacakı ona. Zaten bir süre sonra ondan sıkılacaktı. Rory kadar yakışıklı bir erkeğin tek bir kadına bağlanması çok zordu. Evet, onu seviyordu ama bir ilişki sadece yatak odası maceralarıyla ve karşılıksız sevgiyle ilerlemezdi. Rory'nin onu bırakmasına veya aldatmasına dayanamazdı. Onu her zaman bu haliyle hatırlayacaktı. Bir daha asla aşık olmayacaktı. Onu her zaman hayalinde yaşacaktı. Altın gözleri utanç veya şüpheyle değil, aşk ve sıcaklıkla parlayacaktı.
Neresi olduğuna hiç dikkat etmeden önüne gelen her köşeden dönüyordu. Göz yaşları önünü görmesini engelliyordu. Çevresindeki bir kaç insana çarpmıştı ancak bunun farkında bile değildi. Aklında bebek vardı. Ona daha iyi bir hayat şartı sunmak isterdi. Bunun için elinden geleni yapacaktı. Yine de bir bebeğin babası olmadan büyümesi korkunç bir şeydi. Rory'yi hiç tanıyamayacağı için üzülüyordu. Aslında bir kaç ay daha kalabilirdi. Fakat eninde sonunda kendini belli edecekti. Göbeği büyüyecek, vücudu dolgunlaşacaktı. Rory bunu eninde sonunda fark edecekti. O zaman ne olacaktı? Her ikisini birden başından atmak isteyecekti. Tanrı korusun, aldırmasını bile isteyebilirdi. Bu düşünce sessiz göz yaşlarının hıçkırıklara dönüşmesine neden oldu. Rory'yi kaybedecekti. Ancak onun bebeğini kaybetme düşüncesi dayanılacak gibi değildi.
Kendini kaybedip yorgunluktan bitap düşene kadar yürüdü. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Önemsemiyordu da. Her şey birden on yıl öncesinde dönmüş gibiydi. Evden yeni kaçmıştı ve kalcak bir yeri yoktu. Uyumak için önüne gelen ilk bankı aradı. Yine de uyuyabileceğini sanmıyordu. Hava iyice serinlemeye başlamıştı. Tanrıya şükürler olsun ki maaşnı haftalık alıyordu. Elinde üç haftanın maaşı vardı. Bununla bir süre idare edebilirdi. Ucuz bir motel bulup geceyi orada geçirir, ertesi gün de ev aramaya başlardı. Yeni bir işe girerdi. Doğuma kadar idare eder, para biriktirirdi. Ya sonra? Belki bir bakıcı olarak çalışabilirdi. Kendi bebeğine de bakabilirdi bu sayede. Belki bir hizmetçi olabilirdi. İşverenleri bebeğini de getirmesine izin verebilirlerdi. Bu süre zarfında ne olursa olsun Rory'yi asla rahatsız etmeyecekti.
Biraz daha yürüdükten ufak bir motel buldu. Şansına oldukça ucuzdu. Hemen bir oda tuttu. Küçük ama temizdi en azından. Bebeği için oda servisinden istediği yiyecekten bir kaç parça atıştırdıktan sonra giysilerini çıkarıp kırışmaması için çıkarıp güzelce bir yere astı. İç çamaşırlarıyla yatağa girdi ve örtüyü sıkı sıkı üzerine çekti. Bedeni asla onun olmayacak birinin sıcaklığını arıyordu. Buna ihtiyaç duruyordu. Ama ona sahip olamazdı. Yine de bundan vazgeçemiyordu. Ona o kadar alışmıştı ki. Her gece kollarına almasını, sıcaklığıyla sarmalayarak huzurla uykuy dalmayı... Daha şimdiden çok özlemişti. Artık düşünecek başka bir şey olmadığına göre kendine izin verdi. Göz yaşları yastığa damlıyordu.
Sabah olduğunda pek de uyumuş sayılmazdı. Göz yaşları ona huzur vermemişti. Sabaha karşı ağlamaktan ve üzüntüden yorgun düşüp adeta bayılmıştı. Bundan sonra kendine izin vermeyecekti. Bebeği için kendine iyi bakacaktı. Onu da kaybedetmeyecekti. Gözlerini açtığında eski hayatının ve eski Layla'nın geriide kaldığını anladı. Artık o neşeli ve umursamaz kız yoktu. Artık kalbi doluydu ve yaşaması için bir bebeği vardı. Bunun verdiği kararlılıkla çıkıp ev aramaya başladı.
Tanrıya şükürler olsun ki ayakkabısı düz tabandı. Bu kadar yolu topukluyla yürümesi mümkün değildi. Ayaklarının ağrıması bir yana bir yere takılıp ayağını kırmak veya bebeğine zarar verecek şekilde düşmek istediği en son şeydi.
Bir yerde durup mide bulantısını bastırmak adına yediği ufak bir simitten sonra ev bulabilmek için dolaşmaya başladı. Nerede olduğu hiç önemli değildi. Başını sokacak ufak bir yer arıyordu. Emlakçılara başvurabilirdi. Fakat bir de onlara depozito ödemek istemiyordu. İş bulup bulamayacağı belirsizdi. Uzun bir süre elindekiyle yetinmek zorundaydı.
Her geçen dakikayle ev bulma umudu daha da azalıyordu. Bir çok yere bakmıştı. Kiralar ne zamandan beri bu kadar uçmuştu, Tanrı aşkına, sanki cennetten bir yer ayırıyordu. Farelerin bile yaşamak istemeyeceği yerler için devasa miktarda paara istiyorlardı. Günün sonuna doğru Layla bütün umudunu keşmişti. Durduğu yerde ağlamak istiyordu. Hayal kırıklığı ve yorgunluğu o kadar büyüktü ki kendine hakim olamadan bir damla yanaklarından süzüldü. Sinirle sildi o damlayı. Hava iyice kararmadan motele dönmesi gerekiyordu. Şöyle bir etrafına bakındı. Oraya dönmenin en kısa yolu neresi diye düşünüyordu. Omuz silkerek bir yola girdi.
Yol boyu tanıdık bir yer görmeyi bekliyordu. Çevre sokakların hepsinin altını üstüne getirmişti. Her yere girdiğini düşünüyordu. Ancak burada tanıdık gelen bir şey yoktu. Ah harika, şimdi de kaybolmuştu! Bir bu eksikti! Korku damarlarına yayılmaya başlamıştı. Bir an önce buradan çıkması gerekiyordu. Geldiği yoldan geri yürümeye başladı. Fakay yanlış bir yöne sapmış olmalıydı. Buradan hiç geçmemişti. Artk sakin olmasının hiçbir yolu yoktu. Telefonunu yanına almamıştı. Hattını çıkarıp rastgele bir köşeye koymuştu. Sinyalden Rory'nin onun nerede olduğunu bilmesini istemiyordu.
Koşmaya başlayacaktı ki gözüne bir yer takıldı. Bir daireye acil kiracı aranıyordu. Acaba... diye düşündü. Kaybolmasının amacı bu muydu? Tanrı sonunda onu da düşünmeye başlamış mıydı? Belki de bebeğinin hatrına bunu yapmıştı. Omuz silkerek denemek istedi. Numarasını çantasında taşıdığı bir kağıda not etti ve ankesörlü telefon aramaya başladı. Şansına biraz ileride bir tane vardı. Hemen sahibini aradı.
Kadın yurt dışına taşınıyordu. Ev döşeliydi. Biraz küçüktü ama kirası mükemmeldi! Layla hemen tutmaya karar verdi. Ortalama üç saat sonra anahtarını eline almış, yeni evine adımını atıordu.
Bir oda bir salondan oluşan bu ufak apartman dairesi tam istediği gibi bir yerdi. Gözleri yaşararak artık bir yuvası olduğunu düşündü. Eski hayatını düşünmek istemiyordu. Hayatının aşkının yanında olduğu dönemleri aklına bile getirmiyordu. Bunun yerine hemen temizliğe girişti. Zaten yapılacak pek bir şey yoktu. Ancak kendini oyalamak için yapmak zorundaydı. Yerleri güzelce sildi, buzdolabına bir göz attı, dolapları kontrol ederek bütün mutfak malzemelerini yıkadı. Tam bir otel odası gibiydi. Eksik hiçbir şey yoktu. Ertesi gün mutfak ve giysi alışverişi yapması gerekecekti. Bir de iş bulursa... İşte o zaman gerçek bir hayatı olacaktı.
Gecenin bir yarısı yorgun ama mutlu bir şekilde gözlerini kapatarak oykuya daldı. Fark etmemişti ama elleri karnının üzerindeydi. Bebeğine yeni bir yuvası olduğunu söylemek istiyordu. Bebeği onun uğuru olmuştu.