"Sağ tarafı kapat! Kaçıyor!" Adrenalin kanında coşarken sesi zihninde yankı yapıyordu. Bu ilk operasyonuydu. Aynı zamanda tarihin en büyüklerinden biri. Operasyon hiçbir hataya yer vermiyordu.
Kurşunlar, sinek gibi vızır vızır havada uçuşurken ortağı Ajan Adrianna Tola el işaretiyle ona hedefi arkadan dolanıp sıkıştıracağını anlatıyordu. Rory başıyla ona onay vererek kaçan kadının peşinden koşmaya devam etti.
Mafyaya sızan böcekleri aracılığıyla Amerika'nın en büyük iki baronu olan Massachussetts'li Tony ve Ohio'lu Drew'un Maine eyaletinde büyük bir takas yapacakları bilgisini ele geçirmişlerdi. Üç eyaletin FBI birimlerinin yarısı buradaydı. İki baronunda kaçmalarına imkan yoktu.
Rory, alev kızılı saçları arkasında uçuşan Tony'yi kovalarken onu mutlaka ele geçirmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu zafer hem babasına kendini kanıtlamasını sağlayacak hem de ekip lideri olması için gereken terfiyi sağlayacaktı. Tony'nin kadın olduğunu keşfedince tüm herkes gibi o da çok şaşırmıştı. En acımasız mafyalardan birinin kadın olacağı kimin aklına gelirdi ki? Ancak şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Tüm dikkatini hedefine vermeliydi. Kulağına gelen seslerden bir ajanın daha Tony'nin peşinde olduğunu anladı. Dönüp Adrianna olup olmadığına bakmak istiyordu ancak Tony'yi gözden kaçırmamaya kararlıydı. Ortağından hiç ses çıkmıyordu. Başına bir şey gelmesi oldukça mümkündü. Tabancalar hiç susmuyordu. Ortama tam bir kaos havası hakimdi. Eğer biraz da sis olsadı Tom Cruise filmlerinden fırlama bir sahne olabilirdi.
Lanet olsun! Yolun sonunda bir araba Tony'yi bekliyordu. Bu Rory'nin son şansıydı. Kadın koşmaya devam ederken o durdu ve vücudunu sabitleyerek silahıyla hedef aldı. Hayatında ilk defa birini yaralamak için ateş edecekti. Bu onun ilk ciddi operasyonuydu. Daha önce aptal katillerin ve hırsızların peşinde koştuğu olmuştu ama onlarda silaha bile gereksinim duymadan kolayca ele geçirmişti. Önceden sıktığı kurşunlar hep zanlının bacağına isabet etmiş, kolayla ele geçirilebilir hedefler haline getirmişti. Ama bu sefer farklıydı. Onlar ölebilirdi. Sonuçta ilk kurşunu ateşleyen her zaman o işe yaramaz yarım akıllılar olmuştu. Bu sefer öldürmemek için ateşlemeliydi. Bacak atışlarından biri daha şarttı.
Hedefini dikkatle seçti, derin bir nefes aldı ve tetiğe bastı. Parmağını tetikten çektiği anda yan taraftan kızıl saçlı bir figür daha fırladı. Adrianna kollarını iki yana açmış haykırıyordu. Sesi Rory'nin kulaklarına ulaştığında Adrianna göğsüne yayılan kızıllıkla geriye doğru savrulmuştu.
"Onu öldürme!" demişti.
Rory için bir anda dünya önemini yitirdi. Kulaklarına dolan uğultu dışarıdaki onca gürültüyü yok etmiş, gözleri sadece yere yığılan ortağına, yavaş yavaş aşık olmaya başladığı kadına odaklanmıştı. Hiçbir şey hissetmiyordu. Kalbi buzdan eller tarafından sıkıştırılmış, atmayı bırakmıştı. İçini kaplayan buz hissi o kadar şiddetliydi ki bir daha asla nefes alamayacaktı. Bir yerde bir silahın daha patladığını duydu ve biri üstüne atlayarak onu yana çekti.
"Seni sersem çaylak!" Kafasını kaldırdığında ona sinirle bakan bir çift mavi gözle karşılaştı. Üstündeki ajan çevik bir hareketle ayağa kalktı ve ona yardım etmek için elini uzattı. Gözlerini Tony'ye çevirdiğinde Adrianna'nın gözleri nefret ve öfkeyle ona bakıyordu. Rory kaskatı kesildi. Neden önüne atladığı şimdi belli olmuştu. Lanet olsun! Daha dikkatli olmalıydı. Hayır, hırs gözünü o kadar kör etmişti ki başka hiçbir şeyi umursamamıştı. Adrianna...
Tony arabaya binip kaçtığı sırada Rory'nin buzları çözüldü ve sevdiği kadının yanına koşarak kendini yere attı. Onu kurtaran ajan bir iki kez daha Tony'nin arkasından tetiğe bastı ama bir faydası olmadı. Araba hızla uzaklaşmıştı. Rory uzanarak kadını kendine çekti. Adrianna nefes almıyordu. Gözleri, o güzelim açık mavi gözleri ışıltısını kaybetmiş, donuklaşmıştı. Ne zaman baksa orada gördüğü yaşam parıltısı gözlerini ve bedenini terk etmişti. Baharın tatlı havasına rağmen kollarındaki güçlü ama narin bedeni soğumuş, kanı damarlarında pıhtılaşırken kasları sertleşmeye başlamıştı. Rory'nin aklı almıyordu; düşünemiyordu. Adrianna her zaman çelik yeleklerinin hareketlerini engellediğinden yakınır, takmaktan nefret ederdi. Ama neden bugün çıkarmıştı, neden? O sırada korkunç bir olasılık zihnine pençelerini geçirdi. Kaçarken ona, Tony'ye yardım mı edecekti? Bu yüzden mi daha önce Tony'nin yüzünü gören olmamıştı. Bunu hiçbir zaman bilemeyecekti. Adrianna gitmişti. En azından Tony bir yüze kavuşmuştu artık.
Diğer ajan da yanlarına diz çöktü. Ellerini uzatarak Adriannın gözlerini kapattı. Göğsünde, tam kalbinin üzerindeki o iğrenç kırmızı leke olmasaydı uyuyor gibi görünebilirdi. Aslında uyuyodu. Sonunda huzur bulabileceği bir yere gitmişti. Bu dünyanın tüm pisliklerinden uzakta bir yerde, üzerinde alev gibi saçları ve buğulu mavi gözleriyle büyük tezat oluşturan bulular kadar beyaz elbisesiyle Tanrı'nın bahçelerinde dolaşacaktı artık. Ancak Rory bundan sonra dünyadaki cehennemi yaşayacaktı.
"Tanrı ruhunu kutsasın." dedi mavi gözlü ajan. Rory görmeyen gözlerini ona çevirdi. Siyah saçları terden alnına yapışmıştı. Kolundaki yazıda Boston biriminden olduğu yazıyordu.
Rory o günkü davadan Noah'nın tanıklığı sayesinde kurtulmuştu. Bir ajanı öldürmek FBI için işlenebilecek en büyük suçlardan biriydi. Eğer orada istediği gibi Tony'yle başbaşa kalmış olsaydı Ajan Adrianna Tola'nın ölümünü sabıkasında kocaman kıpkırmızı bir leke olarak taşıyacaktı. Şimdi o lekeyi sadece yüreğinde taşıması gerekiyordu.
Bu anıların aklına doluşmak için neden bu anı seçtiğini hiç anlamıyordu. Çok eskide kalmıştı. Ama ne yaparsa yapsın bir türlü unutamıyordu. Düşünmeyi bırakamıyordu. Layla tüm dikkatini yola odaklamıştı. Yıllar sonra ilk defa birini sevmişti ama o da sırlarla dolu biriydi. Ve bir kez daha Tony'yle karşı karşıya gelecekti. Ancak bu sefer farklı olacaktı. Hem de çok farklı olacaktı. Bu sefer sevdiği kadın sağ kalacak ve Tony hapsi boylayacaktı. Ya da cehennemi.