Ofise gitikleri günün üzerinden üç gün geçmişti. Planlar hazırdı. Uygulama vakti gelmişti.
Sabah hepsi erkenden kalkmıştı. Rory, Layla'yı depo gibi bir yere getirmişti. Alec ve Noah da oradaydı. Chantal yönetimle ilgilendiği için operasyonlara katılmıyordu. Alec bu durumdan bir hayli hoşnuttu. Özellikle de Chantal'ın yeniden hamile olduğu göz önünde bulundurulrsa.
Ekip kısaca bir baş selamı verdikten sonra son ayrınıları gözden geçirmiş, ve bunları yaparken eğlenmekten bir an olsun vazgeçmemişti. Layla durduğu yerden onların kahkahalarını çok net duyuyordu. Onu aralarına almamışlardı. Ne kadar az şey bilirse onun için o kadar iyi olacağını düşünüyorlardı. Ancak Layla içten içe ona güvenmediklerini hissediyor ve bunu hak ettiğiğini düşünerek kendine üzüntü duymaktan vazgeçmesini söylüyordu. Sonuçta, onlara kendisine güvenmesini sağlayacak bir şey yapmamıştı. Onu dışlamakta haklılardı. Ne kadar görmezden gelmek istese de içindeki ses; Layla'nın onları tuzağa sürüklediğini düşündüklerini fısıldıyordu. Belki Rory değil, ancak Noah ve Alec böyle düşünüyor olabilirdi.
Layla iç çekti ve kafasını dağıtmak için etrafını incelemeye başladı. Ambar veya mahzen tarzı bir yerdeydiler. Etrafta türlü şekil ve boyutlarda silah, şarjör, silahları saklamak için kın veya kılıflar, koruyucu giysiler ve hatta bombalar vardı. Bunların haricinde kolay tespit edilemediği için saklamanın kolay olduğu uçları tehditkar bir ışıltıyla parlayan çelik bıçaklar da vardı. Onlara bakınca Layla içinin ürperdiğini hissetti. Ne kadar tehlikeli de olsa bu oyuncakların kendine has birer çekicilikleri de vardı. Açık kapıdan gelen ufak güeş ışığı huzmeleri üstlerine vurdukça elmaz gibi ışıldıyorlardı. Aynı anda hem tehlikeliyim sinyali veriyor, hem de dokunmaı için meydan okuyorlardı. Layla onların kışkıtmalarına inatla karşı geliyor ve dokunmayı reddediyordu. Eğer onlara dokunacak olursa daha da suçlu konumuna düşebilirdi. Bunu yapmayacaktı. Durumu olduğundan daha da kötü bir hale getirmeyecekti. İşini kolaylaştırmak amacıyla onlara bakmamaya karar vererek arkasını döndü ve Rory'yle burun buruna geldi. Tüm vücudu titremişti.
"Üşüdün mü?" Rory bu titremeyi soğuğa yormuştu. Oysa ki sebebi bizzat oydu. Ancak bunu ona söyleyemezdi.
"Beni korkuttun." diye mırıldandı bunun yerine. Genç adam hafif bir sesle güldü.
"Tişörtünü çıkar." Layla beş saniye boyunca 'Sen üşüttün mü?' der gibi onun yüzüne baktı. Gerçekten böyle mi demişti? Kızın hala harekete geçmediğini görünce devam etti. "Hadi, vakit kaybediyoruz."
"Sence şimdi sırası mı?" Alec ve Noah onları izliyor, kendi aralarında kısık sesle konuşuyorlardı.
"Neyin sırası mı?" Layla sabır diledi ve kollarını inatçı bir edayla göğsünde birleştirdi. Rory gözlerini kapattı. Ne kadar istemese de bunu yapmak zorundaydı. Ellerini uzatarak kız daha ne olduğunu anlamadan tişörtünü üzerinden çıkarttı. Layla bir şaşkınlık nidası koydu. Sonra kızgınlıkla parlayan bir çift sfir göz, koyu altın gözlere kilitlendi. Kızın üzerinde sadece iç çamaşırı vardı şimdi.
"En azından bir uyarı verebilirdin!" dedi tıslar gibi. Rory omuz silkti.
"Sana çıkartmanı söylemiştim." Uzanarak arkasından can kurtaran yeleklerine benzeyen ama koyu renkli bir şey aldı. "Şunu boynunda geçir." diyerek talimat verdi. Layla elindekinin ne olduğunu anlamak ister gibi evirip çeviriyordu. Dış yüzeyi yumuşak bir kumaşla kaplı olsa da içindeki levha epey sertti. Buna rağmen esnekti de, bükülebiliyordu. Ayrıca iki yanında ucunda klipsler bulunan ipler sarkıyordu. Ne olduğunu hala çözebilmiş değildi. Rory kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı ve kızın elindekini çekip aldı. Layla daha sesini çıkaramadan yeleği başından geçirmiş ve bağlamaya başlamıştı. Kuşun geçirmez yeleği bedenine göre sıkılaştırırken 'kazara' tenine değen parmakları kızın tüm hücrelerini ayağa kaldırıyor, vücuduna minik elektrik şokları gönderiyordu. İşi bitince ikisi de nefes nefese kalmıştı. O geceden sonra birbirlerine dokunmamışlardı. Sadece birbirlerinin sıcaklıklarını hissetmek ister gibi sarılarak uyumuşlardı. Layla, geçmişini öğrendikten sonra Rory'nin kendine o kadınlardan biriymiş gibi davranmasından korkuyordu. Ancak genç adam hiç sesini çıkarmamış ve o istemediği sürece elini sürmeyeceğini söylemişti. Layla derin bir çekmiş ve Rory'nin kollarına kıvrılarak hayatının en mutlu uykusuna yatmıştı. O zaman yapmamıştı ve şimdi de yapmayacaktı.
İkisi de kesik kesik nefes almasına rağmen Rory işi biter bitmez bir adım geri çekilmişti. Yelek bedeniyle uyumlu bir şekil almıştı. Göğüslerinin biraz üstünden başlayarak göbek deliğinin altında son buluyordu. Askıları ince ve yan tarafları göğsünün altından birleştiği için kol hareketlerini kısıtlamıyordu. Sadece bel kısmı biraz aşağıda olduğu için eğilirken biraz sorun yaşıyordu ama bu o kadar da önemli değildi.
Üç erkek de hareketlerini kontrol ederken onu izlemişti. Rory başını sallayarak onayladı ve arkasını önerek yeleklerin asılı olduğu askıyı biraz kurcaladı. Eline üç tane daha alarak Noah ve Alec'in yanına giderek elindeki ikisini onlara uzattı. Layla onları izlerken üç adam birden bire soyunmaya başladı. Önce takım elbiselerinin ceketlerini çıkarıp bir kenara attılar. Rory'nin üzerinde sadece gömlek olduğu için o giysisinden hemen kurtulmuştu. Layla gözlerini direkt Rory'nin çıplak göğsüne sabitledi. Kollarını oynattıkça göğsündeki ve omuzlarındaki kasların dalgalınışına hayran olmamak elde değildi. Çaktırmadan artık çıplak olan Alec ve Noah'ya da birer bakış attı. Üç adam da vücut yapısı bakımından birbirine benziyordu. Geniş omuzlar, incelen gövde, daracık bel ve kalçalar. Ayrıca karın kaslarını unutmamak gerekirdi. Rory'ninkiler hepsinden biraz daha belirgindi ama Alec boydan, Noah da pazılarından dolayı bu açığı kapatıyorlardı. İçlerinde en uzunu Alec'di, Rory kaslı olan ve Noah da bilge olandı.
Onlar da üstlerine Layla'nın giydiğine benzeyen çelik yelekler giymeye başladılar. Alec ve Noah'nınki uzundu. Bellerine kadar geliyordu. Ancak Rory'ninki kısaydı. Kaburga kemiklerinin bittiği yerin bir iki parmak üzerine geliyordu. Acaba başka bir şey daha mı giyecek diye bekliyordu. Nitekim Rory üzerine koyu renk bir tişört geçirince bu düşüncesi de boş çıkmış oldu. Yelek, tişörtün altında aşırı gelişmiş göğüs kası gibi görünüyor, neredeyse belli olmuyordu.
Rory ayak bileklerine bir kaç silah ve şarjör tıkıştırdıktan sonra hazırdı. Alec ve Noah işleri ağırdan alıyordu. Giyinirken Layla onları izliyordu. Noah üzerine yeniden gömleği geçirdi ama Alec bekliyordu. Gövdesi, çelik yelek dışında çıplaktı. Baş parmağını pantolonunun bel yerine takmış hafifçe aşağı çekiyordu. Başını yana eğmiş, muzip ışıltılar saçan gözlerini kızın suratına dikmişti. Layla sonunda mesajı aldığında gözlerini kocaman oldu ve ufak bir ses çıkararak ambardan dışarı kaçtı. Onun bu tepkisi üzerine üç erkek de kahkahayı koyverdi.
Dışarıda Layla'nın yüzü hem öfke hem utançla yanıyordu. Kabul ediyordu, Alec oldukça çekici ve cezbedici bir erkek olabilirdi ama Rory dışında bir erkeği çıplak görmek pek de istediği bir şey değildi. Rory yanına geldiğinde kendini sakinleştirmeyi deniyordu. Şimdi heyecanlanmanın sırası değildi. Tilkilerin inine girecekti. Aklı başında olmalıydı.
"Hazır mısın?" Rory bu soruyu sadece formalite icabı sormuştu. Hazır olsa da olmasa da gideceklerdi. Neyse ki kız başını salladı. Rory'ye gülümsedikten sonra arabanın sürücü kapısına doğru ilerledi. Rory şaşkınca onu izliyordu.
"Ben kullansam daha iyi olur." Genç adam iyice afallamış bir ifadeyle kızın yüzüne baktı.
"Sen araba kullanmayı biliyor musun?" Layla gözlerini devirdi.
"Tony bizzat öğretmişti bana kullanmayı. Yoksa çaldığım arabaları nasıl getirebilirdim ki?" Rory umutsuzluk ve alaycılık karışımı bir ses çıkardı.
"Sen araba mı çaldın?! Hani hiç dışarı çık-"
"Çalmadın zaten! Ama bu bir olasılıktı." Genç adam bunun üzerine rahatlamış gibi iç çekti ve arabanın üzerinden anahtarı kıza fırlattı. Layla onu havada kaparken kendi kendine söylendi.
"Sanırım bu güne kadar arabamı yürütmediğin için kendimi şanslı saymalıyım." Sonra sesini yükselterek kıza hitap etti. "Eğer arabamda sizin yüzünüzden bir çizik dahi olursa bedelini çok ağır ödersiniz, genç bayan." Layla kahkaha attı.
"Ben gazlamadan önce atlasan iyi edersin. Sol şeritten hızlı yaşamayı severim."