Layla yatağında yalnız başına uyandı. Rory yatağa hiç gelmemişti. Bunu nasıl bildiğini bile bilmiyordu, ancak hislerinin ona söylediği buydu. Yastığı da orada değildi. Geceyi başka bir yerde geçirmiş olmalıydı. Bu Layla için hiç sorun değildi. Dünkü yaşadıklarından sonra o da kaçmamış mıydı zaten. Gözlerini beyaz tavana dikerek dün geceyi düşünmeye başladı.
Yaptığı bütün o şeylere karşın Rory'nin yalnız olduğunu fark etmiş ve dolaylı yoldan ona teşekkür etmek istemişti. Ancak Rory onu reddetmişti. Bu her yiğidin harcı değildi. Belki de onu istemiyordu. Nasıl istesin ki? Geldiğinden beri adamın başını derde sokmuştu. Evndeki bütün tabakları kırmış, alabildiğine hakaret etmişti. Buna karşın o sadece gülmüştü. Davranışlarını biraz kontrol altına alması gerekiyordu. Her şeyden öte işler tehlikeli bir hal almadan görevini tamamlamalıydı. Görev... Bunu hiçbir zaman aklından çıkarmamalıydı. Bir şeylerin bilincinde olarak yataktan kalktı ve kendini Rory'yle yüzleşmeye hazırladı.
Rory bütün geceyi uyku ve uyanıklık arasındaki o ince çizgide geçirmişti. Bedeninin istediği tek şey odasına gidip kızı kollarına almaktı. Ancak mantığı buna şiddetle karşı çıkıyordu. Onu öpüşü hiç aklından çıkmasa da bu bir daha tekrarlanmayacaktı. Kız ilk maaşını alır almaz bir ev bulup başından gönderecekti. Başka türlü baş edemezdi bununla.
Layla, Rory'yi mutfakta bacak bacak üzerine atmış gazete okurken buldu. Üzerinde takım elbise vardı. Belli ki iş günü gelip çatmıştı. Onun yokluğu Layla'ya aradığı fırsatı verirdi.
"Hazırlanmışsın." Rory gazetenin üzerinden kıza bir bakış attı. Günlük evde giymek için aldığı giysiler vardı üzerinde.
"Ve sen de hazırlanmamışsın." Layla'nın kafası karışmıştı.
"Nereye gidiyoruz ki?"
"İşe."
"İş mi?" Rory iç çekerek gazeteyi katladı.
"Sana dün akşam söylemiştim." Layla yüzünü buruşturdu. O sırada kendi düşüncelerine gömülmüş olduğundan onu duymamıştı.
"Bu gerçekten gerekli mi?"
"Evet, küçük bayan." Kaşlarını çattı.
"Ben küçük bayan değilim." Rory saatine baktı.
"Bu tartışmayı daha sonra yaparız. Bir şeyler atıştır ve üstüne daha uygun bir şey giy. Geç kalacağız."
***
"Ne yaptım dedin?"
Alec ve Noah'nın aynı anda haykırması Rory'yi gülümsetti.
"Hadi ama çocuklar, bütün olayı baştan anlattırmayacaksınız bana, değil mi?" Alec burnunu çekerek gözünden akan yaşı siliyormuş gibi yaptı.
"Aah, görüyor musun, Noah, altın çaylağımız kocaman olmuş da iyilik melekliğine başlamış." Noah da ona ayak uydurdu ve o da sahte bir göz yaşı sildi.
"Görüyorum, Alec. Oysa ki birime geldiğinde sakalları daha yeni çıkıyordu."
"Tanrı aşkına, siz ikiniz dalga geçmeden duramıyor musunuz?" İkisinin yüzünde de birbirinin aynı muzur ifade yerleşti ve aynı anda "Asla!" diye haykırdılar. Bu ikisinin yetişkin adamlar olduğuna inanmak çok zordu. Başını iki yana salladı ve bir kahkaha attı. İlk ciddileşen Noah oldu.
"Olayı baştan alalım. O gece bizden ayrılıp eve gittiğinde evinde bir hırsız yakaladın ama hırsız kadındı. Hatta anlattığına göre seni etkileyecek kadar güzel bir kadın. Ve sen bu kadını misafirin olarak almaya karar verdin. Ona giysiler aldın, yatacak yer verdin ve şimdi de bir iş buldun." Alec ıslık çaldı.
"Dostum, bir dahakine bana hatırlat da Chantal beni evden kovduğu zaman hırsızlığa altın çocuğa gideyim. Kim bilir, belki bana da bir iş bulur ve karnımı doyurur." Noah sırıtırken Rory isyan etti.
"Alec, Tanrı aşkına. Bir saniye ciddi olmayı dener misin?" Yine de o da gülüyordu. Alec hayır der gibi başını salladı.
"Ajan Mendoza!" Dışarıdan gelen sert ses tonuyla Alec oturduğu yerden fırladı; yüzündeki sırıtma silinirken üzerine çekidüzen verdi. "Beş dakika sonra sizi ofisimde görmek istiyorum."
"Evet, efendim." Noah ve Rory şimdi hepten kahkaha atmaya başlamışlardı. Alec ikisine de ters ters baktı.
"Bu iş burada bitmedi. Bunun intikamı ağır olacak, Davis. Conard, akşam seni ve o kızı bizde görmek istiyorum." İkisi de sırıtıp aynı anda asker selamı verdi. Alec son bir bakış attıktan sonra çıktı.
Masalarına oturmuşlardı ki Rory'nin telefonu çalmaya başladı.
"Ajan Conard." Gözleri birden şokla açıldı. "Ah, Aman Tanrım. Hemen geliyorum."
Noah soran gözlerle ona bakıyordu.
"Akşam açıklarım. Bugün için beni idare edersin, değil mi?" Noah başını salladı ve Rory ceketini kaptığı gibi ofisten fırladı.