4. Bölüm

8.1K 302 2
                                    

"Sen... sen gerçekten aklını kaçırmışsın! Delirmiş olmalısın! Bu.. bu çok saçma! Ben gidiyorum!"

     Layla tam beş dakikadır aralıksız Rory'ye bağırıyor ve hakaret ediyordu. Rory artık alışmıştı, onu duymuyordu bile. Kollarını göğsünde birleştirmiş, rahatça güzellik salonunun kapısına yaslanmıştı. Layla'nın oradan gidebilmesi için önce Rory'yi aşması lazımdı, ki bu imkansızdı. Yine de denemeden pes etmeyecekti. Genç adamın muziplikle parlayan altın gözlerine dik dik bakarak tüm gücünü toplamaya çalıştı. Elinden geldiğinde sert bir şekilde ittirmesine rağmen Rory neredeys hiç güç harcamadan tek koluyla onu içeride tutabiliyordu. 

"Tatmin oldun mu?" diye sordu Rory, kız pes edip öfke ve yenilgi dolu gözlerle ona bakarken. Layla ona dil çıkarınca Rory de göz kırparak asker selamı verdi. Bu kızı daha da sinirlendirmekten başka hiçbir işe yaramamıştı. Rory biraz daha öfkelenirse kulaklarından duman çıkaracağından ciddi anlamda şüpheleniyordu. Layla'ya sırıtmaya devam ederek güzellik merkezinin sahibi, aynı zamanda baş stilisti olan ufak tefek kahverengi saçlı adama döndü. 

"Chloe genel bir cila atmanızı söyledi. Ne olduğunu sordum ama o sizin anlayacağınızı söyledi." Kahve saçlı adam sırıtarak başını salladı. Alıcı gözle kızı süzdü. Layla'ya, kendini kurbanlık koyun gibi hissettiren bir bakışla bakıyordu. 

"Bana bırak. Aah, seninle neler yapacağımı çok iyi biliyorum." Düşünceli bir edayla sağ elinin işaret parmağını çenesine vuruyordu. "Yalnız, kıyafete ihtiyacı olacak. Çuval giymiş gibi görünüyor." Tüyleri diken diken olmuş gibi yalandan titredi. 

Rory başını sallayarak arabaya gitti. Döndüğünden elinde bir poşet vardı. 

"Sanırım bu iyi olur." Stilist poşedin içindekine bir göz gezdirdikten sonra burnunu buruşturdu. 

"İdare eder. Üzerindeki paçavradan iyidir." Rory bir şey söylemek yerine Layla'ya bakarak stilistle konuştu.

"Bir iki saate kadar dönerim. Size iyi eğlenceler." Kızın ölüm saçan bakışlarına bir öpücükle cevap verdi ve gülerek arabasına gitti. 

     Beş dakika sonra mağazaya girerken hala gülüyordu. İri safir mavisi gözleri öfkeyle ona bakarken nasıl da parlıyordu. Onu ne zaman düşünse - ki aklından bir an olsun çıkmıyordu - yüzüne bir sırıtış yerleşiyordu. Rory hayatı boyunca şu bir gün boyunca güldüğü kadar güldüğünü hatırlamıyordu. Kız ona iyi geliyordu. Ondan önceki hayatında her zaman davalarına odaklanırdı. Katil kimdi ve amacı neydi? Her zaman adam peşinde koşardı. Evet, Alec ve Noah'yla az kahkaha atmamıştı ama hiçbiri böyle değildi. Onlar sadece mizah anlayışına uygun geldiği için komikti. Bu kız ise içine işliyordu. Onunlayken içindeki bir şeyler harekete geçiyordu. Kahkahaları kalbinden çıkıp geliyordu. Nedenini bilmiyordu ve gittikçe korkuyordu. Başını salladı. Tanrım, bu kadar kısa sürede düşünceleri nasıl bu hale gelmişti?  Dikkatini başka bir yöne kayırması gerekiyordu. Mesela kıza alacağı elbiseyle başlayabilirdi.

      Bugün alışveriş sırasından Rory'nin en çok dikkatini çeken şey kızın hep sportif şeyler almış olmasıydı. Ne bir etek almıştı ne de bir elbise. Rory neden kendini reddettiğini anlamamıştı. Layla çok güzeldi. Ama neden dişiliğini görmezden gelmeye ve pantolonların arkasına saklanmaya çalışıyordu? Rory bunu hiç anlamıyordu. Ancak köprülerin bir yerde yıkılması gerekiyordu. Bunu yapan kişi olmaa kararlıydı. Ona bir elbise alcak ve zorla da olsa mutlaka giydirecekti. Peki nasıl bir şey almalıydı? En çok ne yakışırdı ona? Elbette ki mavi, iye düşündü. Buz mavisi, belki de parlament mavisi? Gözleriyle de uyumlu olurdu böylece. Ellerini rastgele askıların arasına daldırdı. Düşünceli gözlerle giysilere bakıyordu. 

      Yarım saat boyunca bu şekilde bakınmaya devam etti. Hayal ettiği gibi bir şey bulamıyordu. Layla'ya alacağı şeyin özel olması gerekiyordu. Oysa ki karşısına çıkan tüm elbiseler oldukça sıradan, herkesin giyebileceği şeylerdi. Onu bulabilmesinin kaç gün alacağı murunda değildi, ama yapacaktı. Tıpkı Layla'nın içindeki kadını rtaya çıkarana kadar. Aslında vücudunun pekala farkındaydı. Erkeklerin onu isteyebileceğinin farkındaydı ama onlardan kaçmak için elinden geleni yapıyordu. Konuşma şekli, Rory'ye davranışı, kıyafet seçimi bunu fazlasıyla kanıtlıyordu. Ve bir de gece söylediği şey. İçtiği onca içkinin arasında bile Rory yatağa yatınca sesi titremişti. Rory ne yaparsa yapsın bunu unutamıyordu. Kırk yıl düşünse Layla'dan öyle zayıf bir ses çıkacağı aklına gelmezdi. Ne olursa olsun onu bu şekilde gizlenmeye iten şeyin ne olduğunu bulacak ve kızı hapsolduğu kafesten çıkaracaktı. 

      Aradığı elbiseyi bulması tam bir buçuk saatini almıştı ama her şeye değerdi. O kadar güzeldi ki. Tam olarak kızın safir gözleriyle aynı renkteydi. Dizlerin biraz üzerinde biten tek omuzlu bir elbiseydi. Vücuduna oturacak şekilde dardı ve katlanmış kumaştan oluşan çapraz çigileri vardı. Sade, şık ve tarışmasız bir şekilde seksiydi. Daha ilk görüşte 'o' elbise olduğunu anlamıştı. Hiç zaman kaybetmeden alacaktı onu. Ve öyle de yaptı. On dakika süren gergin bir bekleyişin sonunda nihayet elise sağ sağlim bir şekilde paketlenmiş ve arabanın arka koltuğunda yerini almıştı.

     Rory bir ara umudunu kaybetmişti. Elbisenin sadece büyük bedeni kalmıştı askıda. Tezgahtar kadının söylediğine göre depoda ve diğer mağazalarda da tükenmişti. Son çareyi mankenin üzerindeki bedene bakmakta bulmuşlardı. Voila! İstediği beden oradaydı. Rory bunun şansı yüzünden mi yoksa şanssızlığı yüzünden mi olduğuna karar veremiyordu. 

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin