2. Bölüm

13.4K 346 0
                                    

Rory sonunda evine girebilmişti. Tek istediği ılık bir duşun sonrasında kendini yatağına atıp uzun bir uykuya dalabilmekti. Lanet arabasının benzini bittiği için yolun yarısını yürümek zorunda kalmıştı. Aslında Alec veya Noah'yı arasa onu eve bırakırlardı ama ikisinin de evi, ailesi ve ilgilenmeleri gereken çocukları vardı. Sonuç olarak tabana kuvvet diyerek yürümeye başlamıştı. Bu saatte ne kadar da çok insan vardı. Bir sürü tip vardı. Gecenin kör karanlığına rağmen kafasında şapkayla gezen salaş tipli bir sokak serserisi önüne bakmadan yürüken Rory'nin omzuna çarpmış ve hiçbir şey demeden yürümeye devam etmişti. Rory omzunu ovuştursa bile o da ses etmemiş, dosdoğru evine gelmişti.

Şimdi de ayakları sızlıyordu. Ceketini ve kravatını çıkararak bir köşeye attı ve gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Odasına doğru ilerlerken oturma odasından gelen kısık bir takırtı dikkatini çekti. Yemek ve temizlik işlerine bakan Bayan Collins çoktan ayrılmıştı. Kız arkadaşı da yoktu. Lanet olsun, bir hırsızı eksikti! Silahını eline alıp emniyet kilidini açtı ve sessiz adımlarda oturma odasına doğru ilerlemeye başladı. Lambayı açıp hem kendini açık hedef haline getirmeycek hem de giren kimse telaşa kapılıp kaçmasına yol açmayacak kadar uzun süre çalışmıştı mesleğinde. Karanlığa iyice alışmış gözleriyle etrafı tarayarak odaya ait olmayacak bir şey aradı. İçerideki her kimse saklanmış olmalıydı. Arkasını dönerek odadan çıktı ve biraz ilerleyerek banyoya girmiş gibi suyu açtı ve geri dönerek saklandı. Bir dakika beklemeye kalmadan odadan bir figür fırladı ve kapıya doğru koşmaya başladı. Rory de onu takip etti ve kapıya ulaşamadan adamı yere yıkarak üzerine oturdu. Tam kalçasında oturuyordu ve bir adam için fazla yumuşaktı. Altındaki adam kıvranıyordu ama Rory ondan çok daha güçlüydü ve alışkındı bu karşı koymalara.

     Hırsızın bileklerini tutarak onu zorla odaya soktu ve ışıkları açtı. Hırsız gözleri kamaştığı için gözlerini kapattı ve başını çevirdi. Belki de yüzünü saklamak için yapmıştı bunu. Ancak Rory işin peşini bırakmayacaktı. Hırsızı zorla kendine bakmaya zorladı. Gözleri sinirle kendisine bakan bir çift mavi gözle karşı karşıya kalınca ne yapacağını şaşırdı. Yüzü toz toprak karışımı kirle kaplıydı ancak bu bile yüzün bir kadına ait olduğunu saklayamıyordu. Rory şaşkınlıkla kızın başındaki yırtık ve kirli şapkayı çıkardı. Gece kadar siyah saçlar kızın beline kadar karman çorman vahşi bir yığın halinde uzanıyordu. Rory konuşamayacak kadar şaşırmıştı. Hırsızlıkla ne işi vardı bir kızın? Onu bu yola süren neydi? İçindeki herşeyi bilme isteği bile onu konuşacak kadar kendine getirememişti. Anlaşılan kız öyle değildi.

“Eee, bıraksana beni be, seni mankafa!” Kızın sert tonunun bile saklayamadığı yumuşak sesi Rory'yi kendine getirmişti. 

“Mankafa ha? Burada ne aradığını söyleyene kadar olmaz.” Kız alayla kaşlarını kaldırdı ve yüzüne yamuk bir sırıtış yerleştirdi. Orta dolgunluktaki dudaklarının kıvrımı Rory'nin çok hoşuna gitmişti. Yine de bunu belli etmedi.

“Hem mankafa, hem de yarım akıllı, ha? Sevdim bu işi. Sence ne için gelmiş olabilirim, Einstein?” Rory de eğleniyordu. 

“Ben nedenini sormuştum.” Ses tonunu bir gerizekalıyla konuşurmuş gibi kullanmıştı. Kızın mavi gözleri sinirden mavi fenerler gibi ışıldamaya başlamıştı. Ancak o inatçıysa Rory ondan daha inatçıydı. Kız sonunda pes etti. 

“Açım, tamam mı? Şimdi mutlu oldun mu?” Rory başıyla onayladı. 

“Hem de çok. Şimdi söyle bakalım, adın nedir?” Şaşırma sırası kızdaydı şimdi. 

“Layla. Ya sen?”

“Rory. Şimdi, sanırım yemekten önce bir banyo yapmak istersin?” Layla'nın şaşkınlığı daha da artmıştı. Sonrasında ise sinsi bir gülümsemeye dönüştü. 

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin