2 x 01

180K 7.3K 4.1K
                                    


       Yakıcı soğuk olan havayla birlikte, karanlık ve boş sokaklarda hızla ilerliyordu. Duyabildiği tek şey; ayaklarının altındaki karın çıkardığı sesti. Ara sıra diğer sokaklardan geçen arabalar gecenin sessizliğini bozuyordu. Saat 10'du. Normal şartlarda etrafın bu denli sessiz olması garipsene bilirdi, fakat yakıcı kış soğuğu ve kar tüm insanları evlerinde tutsak almıştı.

       Boş sokaklardan birine daha saparken, karın yağmaya başlamasıyla kulaklarının yanmaya ve alnının hissizleşmeye başladığını hissetti. İnsanı donduracak kadar soğuk bir kışın ortasındayken; şapkasını almamış olması, kesinlikle kendi suçuydu. Kendine kızmamalıydı, nede olsa suç tam olarak ta kendinde sayılmazdı. Akşam yemeğinden hemen sonra uyumasının ardından, çalan telefonunun sesiyle ayağa fırlamasıyla kendini bu soğuğa tutsak halde bulu vermişti.

        Mecburdu, Orhan Amca'nın ricasını kıracak değildi. Ne saçmalıyordu? Konu Orhan Amca bile değildi. Konu Alp'ti ve saat kaç olursa olsun onunla ilgili mevzuya koşarak giderdi. Neyse ki bu sefer koştuğu yer Alp'in dayısı olan; Orhan'ın işlettiği gece mekânlarından biriydi. Alp genellikle bu mekânı tercih ettiği için şanslıydı.

        Daha bir hafta önce Alp'i İstanbul'un karşı yakalarındaki herhangi Bar'dan toparlayıp evine götürmüştü. Gerçeği söylemek gerekirse bu son birkaç yıldır böyleydi. Alp arada bir barda sızana kadar içer, Furkan onu toparlayıp evine götürürdü. Bazen kendisi sarhoş bir halde arar, bazense ortaya çıkan kavgalar sonucu oranın çalışanları arayarak kendisine haber verirdi. Başka şansları yoktu. Telefonuna anne ve babasını ismiyle kaydeden topu topu birkaç belirli kişi vardı ve Alp'te bu listenin başında geliyordu.

        Telefonunu eline alanlar; "Anne" ve "Baba" adlı kayıtlı numara bulamayınca doğal olarak "Kardeşim" kayıtlı numarayı tuşlayıp arıyorlardı. Orhan Amca'nın mekânı olan Şafak Bar'da işler daha farklı yürüyordu. Çalışanlarını sıkı sıkı tembih etmiş, kendisi yoksa Furkan'ı aramasını söylemişti.

        Furkan, soğuktan donmak üzere olan dudaklarının acısını yok sayarak, isyan etti.

        "Beyinsiz herif, bıktım lan! O bar bu bar. Bir kere gidip içmişliğim bile yok, İstanbul'da görmediğim mekân kalmadı lan! Gece gece uykumdan uyanıp Alp efendiyi topluyorum! Zorum neyse? Doğurup, doğurup soka atıyorlar onlarda beni buluyor."

         Furkan ne kadar Alp'e kızsa da onun bu hale gelmesinin sebebi anne ve babasıydı. Küçüklüğünde Alp'le düzgünce vakit geçirmemişlerdi. Yurt dışından tatillerde geliyorlardı. Bütün tatilleri değerlendirip gelirlerdi, fakat bu Alp için yeterli olduğu söylenemezdi. Annesi ve babası uzakta büyüyen hiçbir çocuk için yeterli gelemezdi. Kardeşini böyle güçsüz görmek onu delirtiyordu. Ne kadar kızsa da Alp onun öz kardeşi kadar yakındı.

        Anıları geçmişe dönüş yaparken, soğuktan donmuş olan yüzünde büyük bir sırıtma yayıldı. Alp'in; Arkanı toplamaktan bıktım. diyerek kendisine isyan etmesinin üstünden tam tamına 4 yıl geçmişti.

        O zamanlar kural tam tersiydi: Furkan boka sarar, Alp arkasını toplardı.

        İleride Şafak Bar'ın yukarı tarafta duran tabela ışığı gözüne çarparken, adımlarını daha da hızlandırdı. Tek dileği donmadan bardan içeri girip bir anlık o sıcaklığın yüzüne değmesiydi ve bedenini kaplamasıydı, lakin dilediği gibi olmadı.

        Pantolonun arka cebinden yükselen telefon sesiyle duraksadı. Elini arka cebine götürerek telefonunu çıkartıp ekrana baktığında; Minik yazısı gözüne çarptı. Şuan sıcacık evlerinde olan, kardeşi Fulya arıyordu.

OYUN BİTTİ 2 ✽ 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin