vii.

19.1K 2.3K 1.5K
                                    

jeongguk 14, taehyung 16

jeongguk'un en sevdiği oyun arkadaşının kalbini gerçek anlamda kırıp onarışının üstünden günler geçmişti. çoktan geçmişe gömülmüş hafif sızılı bir hatıra haline gelmiş, ancak yaşadıkları minik öpücük sadece birinin sürekli kafasını kurcalayıp durmuştu.

yani, en azından jeongguk böyle düşünüyordu. taehyung ile araları normale dönmüştü, hatta neredeyse eskisinden bile daha yakınlardı, daha fazla ne kadar yakın olunabilirse. ama jeongguk, minik dudaklarını sadece birkaç saniye fazladan ıslatan dudakları asla unutamıyordu. büyük olan, sanki hiç yaşanmamış veya küçüğün düşündüğü kötü senaryolardan biri olarak, çok da önemsizmiş gibi davranıyordu. bu yüzden de jeongguk, bu konuda kafa yorup düşünmekten akıl sınırlarını aşıp çıldırmaya giden tek kişi olduğunu varsayıyordu. başlardaki utangaçlığı taehyung'un dikkatini çekip küçüğü sorgulamasına sebep olsa da, gerçekten hiçbir şey olmamış gibi davranması jeongguk'un da yavaş yavaş normale dönmesini sağlamıştı.

başlarda taehyung'un birini öpmesinin bu kadar basit mi olduğunu veya öptüğü tek kişinin kendisi olup olmadığını hyunguna sormak için deliriyordu. ama bunu soracak cesarete asla sahip olmadığından küçük ve iç gıdıklayan öpücüklerini zihninin derinliklerine gömmüştü, ya da en azından buna çabalıyordu.

"jeongguk," diye isminin seslenilmesiyle ayakkabısının ucunu çarptırarak önünde sürüklediği taştan dikkatini çekti. "daldın yine."

arkadaşı jaehyun'a kısa bir bakış atıp omuz silkti. "düşünüyordum."

jaehyun kolunu jeongguk'un omzuna atıp kendine çekti. "kara kara ne düşünüyordun öyle?"

jaehyun'un kolları arasında küçücük kalan jeongguk tekrar omuz silkti. "hiç."

"hiçbir şey anlatmıyorsun, geçen gün dayak yiyip geldin, yine tek kelime etmedin. o sınıftaki salakların yüzünden yediğini tahmin ediyorum ama yine de bir şey anlatmaman sinir bozucu."

jaehyun jeongguk'un kendi oturdukları sokaktan arkadaşıydı ve ikisi de aynı yaştaydılar. ama sınıfları ne yazık ki birbirinden ayrıydı, bu yüzden okul içerisinde pek beraber olmasalar da, okul çıkışlarında bazen eve birlikte dönerlerdi, özellikle taehyung ile olmadığında. hyungu her nedense jaehyun'dan pek hoşlanmıyordu, yine de jeongguk'un az arkadaşı olması sebebiyle bunu genelde dışa yansıtmıyordu. tabii bazen kendine engel olamadığı zamanlar yok değildi.

"anlatacak bir şey yok çünkü, jaehyun. aptalca bir şeydi ve şimdi hiçbiriyle muhatap olmuyorum. o kadar."

jaehyun yalnızca iç çekti ama kolunu jeongguk'un omzuna sarılı tutmaya devam etti. yine taehyung'un tuhaf hareketleri sebebiyle onun bulunduğu zamanlarda jeongguk'a çok fazla yakın temasta bulunamıyordu. bu anları değerlendirdi.

sessizlik aralarında sürüp giderken neredeyse evlerine yaklaşmışlardı. birden küçüğün adının seslenilmesiyle arkalarına döndüler.

"jeongguk!"

taehyung küçüğe seslenip elini sallarken jeongguk'un suratında bir gülümseme oluştu, ona doğru koşan hyunguna doğru birkaç adım attı. büyük olan yanlarına ulaştığında nefes nefeseydi.

"sizi sokaktan dönerken gördüm, birkaç kere seslendim ama duymadınız. galiba fazla uzaktaydım, ben de koşayım dedim."

büyük olan elini ensesine atıp gözlerini küçüğüyle buluşturmasının ardından gözlerindeki parıltılı bakışlar jaehyun'a değdiğinde yüksekten bakan ve burun kıvırır bir tavra büründü. kısaca çocuğu baştan aşağıya süzdü ve bakışlarını tekrar küçük olanla buluşturdu.

My Little PlaymateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin