2.3

53.1K 5.4K 2.1K
                                    

Halsey - Sorry

Ben mi itiraf edecekmişim ondan hoşlandığımı?

Hah, çok bekler!

Yani bir üç gün falan sanırım işte.

Elimi çenemin altından çekmeden boş boş tahtaya bakıyordum. Ders tarihti ve konu soğuk savaş dönemiydi. Aslında bu konuları çokça severdim ama şu an ders dinleyecek hali kendimde bulamıyordum. Tarih hocamız Rıza Hoca sınıfın ortasında gezinerek dersi anlatıyordu. Ahmet kolumu dürttü. ''Not tutmuyor musun?''

''Senden alırım,'' diye mırıldandım.

''Ya vermezsem?'' diye sordu gülerek. Ona bakmadan mırıldandım. ''Aptallık etme ben Mine Karabağ'ım, verirsin o notları.''

''Tamam ya,'' dedi biraz şaşkın bir keyifli bir sesle. ''Sen Mine'sin.''

Gülmeye bile halim kalmadığında Rıza Hoca tarafından çarpıldım. ''Mine?'' diye sordu bana bakarak. İrkilerek elimi çenemin altından çektim. Rıza Hocaya döndüm yüzümü. ''Efendim hocam?''

''Nato'ya karşı kurulan paktın adı neydi kızım?''

''Varşova hocam,'' deyiverdim.

''Aferin,'' diyerek gözlerini benden çekti ve yürümeye devam etti. Yüzüme hayali bir şekilde gözlük ve sigara emojisi kondurarak gülümsedim. Halim olmayabilir ama beynim yerinde şükür.

Rıza Hoca rotasını Hatice'nin sırasına çevirdiğinde onun önünde durdu ve ellerini arkadan bağladı. ''Hatice?''

Hatice: ''Buyurun hocam?

''Altı gün savaşlarında, İsrail kime saldırmıştı da bu savaşlar başlamıştı kızım?''

Hatice bir anlık boşluğa düşerek başını öne eğdi ve düşünmeye başladı. ''Hocam şey... Iı...''

Rıza Hoca sabırla Hatice'yi beklerken aradan geçen zaman Hatice'yi iyice strese sokmaya başlamıştı. Parmağımı kaldırdığımda Rıza Hoca bana söz verdi. Konuştum. ''Mısır.''

Rıza Hoca, ''Doğru,'' dediğinde Hatice bana baktı. Bakışlarındaki uzaklığı umursamadan ona karşılık verdim. Önüne döndü. O esnada Ahmet kulağıma yaklaştı. ''Hep bu anı bekliyordun değil mi?''

''Hayır,'' diye itiraf ettim.

''Kandırma işte,'' diye üzerime geldiğinde gülümsedim. ''Tamam belki biraz, ama cevabı biliyordum zaten kim olsa söylerdim. Hem havada olan burnu biraz inmiş oldu. Her şeyi bildiğini sanıyordu aklınca.''

Ahmet geri çekilirken arkama yaslandım ve derin bir nefes alıp verdim, istemsizce kafamı sola doğru çevirdiğimde Sinan'ı başını eğmiş telefonuyla uğraşırken gördüm. Kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu acaba? Biriyle mi yazışıyordu? Omzumu silktim ve önüme döndüm. Bana ne yahu? Kiminle yazışırsa yazışsın.

Bana ne sanki.

Hiç.

Ders bitiminde hafifçe esneyerek saçlarımı karıştırdım ama bu sefer uykum yoktu sadece üzerimde bir uyuşukluk vardı. Halbuki daha bir saat önce beden eğitimi dersinden çıkmıştım. Her neyse. Ahmet kitabını kapatarak, ''Kantine iniyorum geliyor musun?'' diye sordu.

''Yok,'' dedim.

''Bir şey alayım mı?'' diye sorduğunda onu da reddettim. Üstelemeden oturduğu yerden kalkarak sınıftan çıktı. Onun ardından Ela da çıktı. Bu detay dudaklarımda kıvrılma oluşturduğunda o kıvrılma ışık hızıyla düzleşti. Sinan karşı sınıfın kapısının önünde duruyordu. Yanında da dün gördüğüm o iki kız vardı. Son derece keyifli bir halde onlarla sohbet ediyordu. Sanki anlamadım ya.

BİR SEPET BAHARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin