end'2

113 26 11
                                    


mina, zihnini yoran yoğun ışığa rağmen gözünü sahneden çekemiyordu.

manzarası ancak çenesine kadar gelebilen siyah parlak saçları, iri gözleri, dolgun kırmızı dudaklarıyla bir taş bebeği andırıyordu.

mikrofonu ne ara kavradı derken şarkı bitmişti, mina sürenin nasıl geçtiğini bile anlayamayacak kadar aklı karışmış hissediyordu.

sesinin huzur verici yumuşaklığının hazzı uzun sürecek gibi görünüyordu, mina başka bir ses duymaya tahammül edemeyecek gibiydi. ne zaman şarkıya odaklanmayı denese beyni inanılmaz bir acıyla zonkluyordu, birbiri ardına götürdüğü içkiler de cabasıydı.

mina ne zaman kafasını kaldırsa büyük bir hızla aşağı indiriyordu, kaçma ve saklanma isteğine uyan ayaklarıyla kendini dışarı atmıştı bile.

çıktığında saat 3'e geliyordu kalacak bir yer bile bulmamıştı, ziyanı yok diye düşündü zaten havanın aydınlanmasına şurada ne kadar kaldı ki.

yine ayaklarını takip etme oyununu oynadı, ayakları onu bu saatte bile açık olabilecek seyyar kahvecinin önüne getirene kadar gözünün önünde ki muhteşem görüntüyü silmeye çabaladı, sadece çabaladı.

kahveye komik bir fiyat ödemenin verdiği mutlulukla zaman geçirmek adına caddenin sonuna kadar yürümüştü; artık gördüğü şeyler büyük mağazalar, lük siteler değil de küçük bahçeli müstakil evler oluvermişti.

yan tarafından akan nehri ancak ayılınca seçebilmişti mina, kahveye küçük bir teşekkür yollayıp ayın nehre vuruşunu izledi 'ona benziyor'.

mina, herhangi bir korkuluğun üzerine çöküvermişti saat 4 olmuş muydu bilmiyordu.

dakikalar saatleri alıp götürürken orada öylece oturmuştu,bir hışırdırma duydu ardından onu takip eden ayak sesleri, kafasını kaldırmaya cesareti yoktu.

"evden mi kaçtın ?"

mina, duyduğu sesle gözlerinin artık yuvalarında kalmayacağından emindi.

nihayet kafasını sesin geldiği yöne çevirdiğinde
onu gördü, küçük bedenine çokça büyük gelen deri ceketinin içinde kaybolan elinde siyah bir poşet tutuyordu, koyu makyajlı gözleri mina'nın tenini delip geçiyordu.

titrek ama yorgun sesiyle küçük evet yolladı mina, kızın çoktan yanına oturmuş olmasına öyle şaşırmıştı ki bir kaç saattir gördüğü minik bir kız kendisine zaman kavramını unutturuyordu, ne saçma dedi içinden.

mina gözlerin hala üzerinde olduğundan emindi.

"beni neden takip ediyorsun?"

kısa saçlı kız arsız bir kıkırdama yolladı.

"burası kamuya açık bir alan istediğim yerde olabilirim."

mina aldığı cevapla yerin dibine girmiş gibi hissetti, kızın neden burada olduğunu sormaya hakkı olmadığını biliyordu ama nedenini öğrenmek için sol böbreğini bile verebilirdi.

mina teneke kutunun eline tutuşturulmasıyla, vucüdunda ki adrenalin oranını dengede tutmakta zorlanıyordu.

soğuk biraz boğazından akarken yabancının onu biraz daha izlemesine izin verdi, eline tutuşturduğu şey zehir bile olsa tereddütsüz içermiş gibi hissediyordu.

"evden kaçtın ve bir yabancıyla nehrin kenarında içiyorsun."

"mental açıdan sen de bir yabancıyla içmiş oluyorsun."

"nedense seni o leş koltukta otururken gördüğümde bile yabancı gelmedin aynı durumda sayılmayız."

"üzerinde ki bunca hayran bakışa bir yenisinin katılmasına şaşmamalısın."

kız saçlarını karıştırdı, bitirdiği içkinin kutusuyla oynuyordu; nerdeyse gün doğuyordu.

mina, burnuna dolan bu hoş kokuyla karışmış yorgunlukla olduğu yerde uyuyabileceğinden emindi.

o sırada elinin üzerinde naif bir ten hissetti, soğuk el mina'nın elinden pek büyük sayılmazdı, ince parmakları yüzüklerle doluydu.

kısa saçlı olan, mina'nın elini kavradı işaret parmağına dakikalarca sökmek için uğraştığı kutu halkasını geçirdi.

mina itaatkar bir köle gibi kız ne yapsa öylece izlemişti, önce elini kavramış sonra halkayı geçirmişti.

şimdi ise arkasında küçük bir iz dahi bırakmadan çekip gitmişti, mina parmağında mührüyle koca dünyada tekrar ve tekrar terk edilmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

endless nightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin