DİVANE- BÖLÜM 11-

124K 5.9K 1.3K
                                    

•Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.

Yürüdüğüm karanlıktan kurtulmak istercesine koşmaya başladım, nefesim tükeniyordu ama korkum her şeyin önündeydi. Bastığım yaprakların sesi kulağımı tırmalarken soğuk havanın aksine terliyordum. Etrafıma göz gezdirirken burada ne işim olduğunu düşündüm. Kuruyan dudaklarımı dişlerken yalnız olduğumu fısıldayan iç sesim beni tedirgin ediyordu. Bacaklarım iflas etmek üzereydi, ağır adımlarla buradan kurtulmanın yolunu arıyordum. Her yer birbirine benziyor, sanki bağırsam kimse duymayacak gibiydi.
Yerde parlayan bir şey gözüme takıldığında durdum.

Kuzey'in pusulası.

Onun yeri Kuzey'in boynuydu, burada ne işi vardı? Elime aldığım pusulanın üstündeki çamuru temizlerken ışıl ışıl parlamasını hala yitirmemişti. Yolumu bulmama yardım eder miydi?

Sağıma döndüğümde çok uzağımdaki siület kesinlikle Kuzey'e aitti. Arkası dönük dururken ona koştum, pusulasını verecektim. Onun görmenin mutluluğu tüm korkumu silip süpürmüş olsa da bir anda yanında beliren Canan beni duraksattı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birleşen elleri sanki beni boğuyordu. Ne yaşıyordum, ne ölüyordum. Onlar benden uzaklaşırken umutsuz gözlerim pusulaya kaydığında elim boştu.

Gözlerimden süzülen yaşları engelleyemezken beni içine çeken karanlığa da karşı koymadım. Daha başlamadan biten savaşıma yenik düştüm. Karanlığa hapsoldum, yitip giden aşkımın çığlıklarını kimse duymadı.

Beni içine çeken karanlıktan kurtulmak için içimden bir çığlık koptu.

Aniden yataktan fırladığımda gördüğüm kabusun etkisiyle nefes nefeseydim. Elim alnıma gittiğinde oldukça terlemiştim. Sadece kötü bir rüyaydı, evet sadece bir rüya.
Kendimi sakinleştirmeye çalışırken bunun bana bir ders olması gerekiyordu.
Kuzey'e her yaklaşmamda olduğu gibi, ona her koştuğumda olduğu gibi beni görmeyecekti. Hızla yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldiğimde hala rüyanın etkisindeydim.

En azından pusulasını bırakmasını istemiyordum. O kolye onu koruyor gibi hissediyordum, saçma olsa bile bu his içimdeydi.

Evin içinde annemi ararken olmadığını anladım, sabahın bu vaktinde bile gidecek bir komşu buluyordu kendine. Ona rüyayı anlatıp rahatlayabilirdim ama yalnızlığımla baş başaydım.

Odama girmek üzereyken çalan kapıya ilerledim, Simge olmasını çok istiyordum.
Kapıyı açtığımda karşımda duran Gökhan hocamla şaşkınlığımı gizleyemedim.

"Hocam, sizin ne işiniz var burada?" Diye sordum pat diye.
Ağzım şaşkınlıktan açık kalırken onun yüzündeki kendinden emin gülümsemesine anlam veremedim.

"Senin geleceğin yoktu, ben geldim. Resmini sergide görmek istiyorum Azra." Dedi kararlı ses tonuyla.Kolay kolay bu işten sıyrılamayacaktım anlaşılan.

"Ben resmimi sergi için yeterli görmüyorum hocam, kendimi de."

Gökhan hoca ellerini ceplerine soktuğunda onu içeri davet edip etmemek arasında mekik dokuyordum, evde kimse yoktu ve mahalleli bunu yanlış anlayabilirdi. Kimseyi ilgilendirmezdi ama dedikodu malzemesi arayanlara fırsat vermemek en iyisiydi, burada konuşacaktım.

"Bırakta ona ben karar vereyim, hadi gidiyoruz."

Elimden tuttuğunda ne yapacağımı şaşırmış ona bakıyordum, üzerimdeki pijamama aldırmadan beni çekiştiriyordu.

"Hocam, durun nereye gidiyoruz?"
Elimi kurtarmaya çalışamda bir işe yaramıyordu. Dönüp bana göz gezdirdiğinde durdu ama hala elimi bırakmamıştı.

DİVANE ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin