Gece
Atlas
***
Kulaklığımı da aldığıma emin olup spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden çıktım. Evet yine kimseyle dışarı çıkmamış evde sıkılıp, daralıp, bunalıp kendimi dışarı atmıştım. Denize karşı biraz yürüsem iyi olacaktı. Akşam üstü olduğundan hava serindi ve esiyordu. Kulaklığımı takıp sevdiğim şarkılarından birini açtım ve yürümeye başladım. Üşengeç kişiliğime karşı bu aktiviteyi çok severdim. Omzuma dokunan elle irkilip aniden arkama çevrilmiştim. Tövbe tövbe ne oluyor kaçırıyor musunuz beni?
"Atlas?"
"Seslendim de duymadın."
"Ha, soyutlanmayı severim." dedim kulaklığımı çıkarırken. Şarkı dinlerken başkasına odaklanamıyordum.
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, Ateş ve Çiçek'e daha fazla katlanamayacağımı, ölmek için çok genç olduğumu düşünüp onlardan kaçtım." dedi elini saçlarına atarak. "Gerçekten çok vıcık vıcıklar."
"Öyleler biliyorum. Iyy." dedim ben de yüzümü buruşturarak.
"Bir yere mi gidiyordun?"
"Hayır, evde sıkılıp biraz yürüyeyim dedim."
"Rahatsız olmayacaksan beni de kabul eder misin?"
"Olur." dedim gülümseyerek. Arkama dönüp yürümeye başlayınca o da yanımda yürümeye başladı. Konuşmayacağına kanaat getirip kulaklığımı tekrar kulağıma taktım. Yan yana tek kelimeden yürüdük sahile varana kadar. Yorulunca denize karşı duran banklardan birine oturup derin bir nefes aldım. Yüksek sesten dolayı başım da ağrımaya başlamıştı. Atlas da yanıma oturup denizi izlemeye başladı. Şarkıyı durdurdum ve kulaklığımı çıkardım.
"Niye kapattın ya güzel şarkıydı."
"Duyuyor muydun?"
"O kadar yüksek sesli dinliyordun ki sanki ben kulaklık takmışım gibi hem de."
"Evet, başıma da neden ağrı girdiği belli oldu." dedim yüzümü buruşturarak. Cidden iğrenç bir şeydi şu baş ağrısı.
"Kulak zarların patlayacak sandım bir an. Niye o kadar yüksek sesle dinliyorsun?"
"Çünkü seviyorum."
"Anladım. E şu iddiaya ne oldu kazandın mı?" Sapıkla sabahtan beridir konuşmamıştım. Dün gece 12'de mesaj atmıştı ve dövmesi olduğunu söylemişti. E ben bununla onu nasıl bulacaktım Allah aşkına?
"İddia değil ki. İddiamsı bir şey. Uzun süreli bir de."
"Mükemmel anlatıyorsun ama ben anlamadım." dedi gülerek. Niye hep gülüyorsun insafsızın oğlu?
"Aman salla. Her kola içmediğim gün bir ipucu alıyorum. Bu yani."
"Ben yine anlamadım."
"Boş ver be. Uzun hikaye."
"Peki."
"Kalkalım mı? Hava kararmaya başladı. Babam kendimi öldüreceğimi falan sanıyor da bu aralar."
"O niye?"
"Yav hep cevabı uzun şeyler soruyorsun ama sen."
"Tamam sustum." dedi ellerini yukarı doğru kaldırıp ve yanımda yürümeye devam etti. Bizim eve yaklaşınca yolları ayıracağımızı düşündüm ama o halâ yanımda yürümeye devam ediyordu.
"Kendi evine gitmeyecek misin?"
"Hava karardı. Seni bırakayım önce ondan sonra giderim." Bak bak artistliğe bak. Ama aferin koçum hoşuma gitti bu bir daha yap. Şaka?
"Gece?"
"Hım?" diye mırıldandım karşısında dururken. Durmuş garip garip yüzüme bakıyordu.
"Ya bak şimdi bir şey yapacağım ama, eşekliğime say olur mu?" deyip daha ben ne olduğunu kavrayamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İki elini de yanaklarıma yaslamış ve ondan kısa olduğum için üstüme eğilmişti. Halâ ne tepki vereceğimi bilemezken gözlerimi kocaman açmış bir kaç santim uzağımdaki kirpikleriyle bakışıyordum. Onu kendimden uzaklaştırmak aklıma gelmişti ama hareket edemiyordum. Resmen kilitlenmiştim.
Geri çekilip endişeyle yüzüme baktı. Suratında farklı bir ifade vardı. Şey gibi kötü hissedince olurdu ya ondan.
"Gece, bana bir şeyler oluyor sanırım." dedikten hemen sonra ayaklarımın dibine düşmüştü. Daha da paniklemiştim. Çocuk bayıldı anasını satayım.
***
Lan ben ne yaşıyorum?
Karpuz yerken böyle oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim: Gece | Texting
Short Story|°Tamamlandı°| 0543*******: Seni yalarsam orucum bozulur mu? Gece: Ne bileyim? Gece: Nihat Hatipoğlu muyum ben? 0543*******: Seni yerim, sıçmam.