"Yok daha vaktim var.Boşver sen.Hadi bir an önce soğumadan ye."dedim tabağındakileri işaret ederek.Gülümsedi ve yemeye başladı.Bir süre iş hakkında konuştuk ve konuyu ilk açan o oldu.

"Chanyeol...Arkadaşın olan.O nasıl?"dedi birazcık gerilmiş olduğunu farkettim.Durumu biliyordu buna emindim.

"O biraz hasta ama iyi olacak.Biliyorum."dedim.Biliyordum iyileşecekti.Hastalığı hala ilerliyor olabilirdi ve tedaviler pek işe yaramıyordu,bu da bazenleri beni delirtiyordu ama iyi olacağını biliyordum.Şimdilik bu konuyu düşünmemeye çalıştım.

"Şimdi bir şey söylemek istiyorum.Bunu önce sana söylemeliyim çünkü sen benim en iyi arkadaşlarımdan birisin."Arkadaş olduğumuzu tekrar belirttim çünkü bunu söyledikten sonra arkadaşlığımızın zarar görmesini istemiyordum.

"Beni üzecek bir şeyler mi var?"dedi tereddütle bana bakarken.

"Biraz...Aslında üzülmeni istemiyorum ama başkasından duyma diye kendim söylemek istedim."Derin bir nefes alıp verdi ve sustu.Ben de en sonunda cesaretimi toplayabildiğimde konuştum.

"Chanyeol benim sevgilim."dedim net bir sesle.Kendimden beklentim daha kötüydü,sesim çıkmaz ya da saçmalarım,dilim dolanır falan diye düşünüyordum ama olmamıştı.Baya da düzgün bir şekilde konuşmuştum.

Kris'in şaşırmasını beklemiyordum, bir şeyler olduğunun zaten farkındaydı.Ama gözlerinin anlık olarak dolup sonra ağlamamak için gözlerini sımsıkı kapatacağı,daha sonra da bir şey yokmuş gibi gülümsemesinin ardına saklanması,saniyeler içinde gerçekleşen bu olay beni gerçekten üzmüştü.

Sevgisini hiçbir zaman küçümsememiştim fakat bu kadar olgun ve iyi niyetli davranabileceğini de düşünmemiştim.Bu yüzden hem şaşkındım hem onun adına üzülüyordum.İnsanın karşılık almadan sevmesi çok zordu.Kitaplarda,filmlerde dek geldiğimde benim bile yüreğim eziliyordu.Bu yüzden Kris için gerçek anlamda suçluluk duyuyor ve üzülüyordum.

"Umarım mutlu olursunuz."dedi. Sesinde çok hafif bir çatallaşma olmuştu.Ama bir şey diyemedim.Bu durumda en iyisi susmak gibiydi.

Yani ona başka birini seveceğini ve ileride onunla çok mutlu olacağını anlatmak falan biraz hikayeydi.Kendisi de bunu biliyordu.Yine de bu sürecin zor geçeceğini değiştirmiyordu.Aramızdaki sessizlik iğne olup her yerime battı ama yine de konuşmadım.

Çatal bıçak gürültülerinden başka ses duyulmadığı kahvaltıyı bitirene kadar ikimiz de konuşamadık.En sonunda beraber etrafı toplarken telefonuna gelen bildirim sesi aramızdaki sessizliği bozdu.Ben kim olduğunu merak ederken Kris'in kaşları çatılmış ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı.Beni hiiç bekletmeden söyledi.

"Taeyon."dedi.Konu Taeyon olunca böyle tepkiler vermek normaldi zaten.Yani dünyada neyi yapsa şaşırmayacağım biriydi.Tabi Kris için bu durum geçerli değildi.Kris hızlı bir mesaj çekip telefonu cebine soktu.

"Dün akşam işinden istifa etmiş,bu sabah da bilet almış buraya geliyormuş."

"Peki bu cadı bana niye haber vermiyor?"dedim kendi telefonuma bakarak.Hayır bana mesaj atmamıştı.

"Çünkü küs sana."

"Niye benim bundan haberim yok?"dedim buzdolabından bir şişe su çıkarırken.Bir bardağa suyu doldurdum ve Kris tezgahı son kez silerken ben de suyumu yudum yudum içtim.

"İki gün ard arda telefonlarını açmamışsın."

"Ama nöbetim vardı.Sonra da unuttum."dedim bardağı makineye yerleştirip suyu tekrar dolaba koydum.

"Onunla konuş.Akşam almaya gideceğim.İşten çıkınca buraya gelirsin.Olur mu?"dedi ve ben onu onayladıktan sonra ikimiz de kabanlarımızı ve botlarımızı giyerek çıktık evden.O kendi motoruna bindi ben de evime geri geldim ve biraz 'bundan sonra ne olursa olsun' gibi bir rahatlıkla arabama binip hastaneye sürdüm.Yolda ise cadıyı aramayı ihmal etmedim.Küsmüş ya bana açmadı telefonunu.Üç defa aradım ve öğle arasında tekrar ararım diyerek şimdilik telefonumu cebime koydum ve hastaneye geldim.Otoparka parkettim,binaya girdim.

☄️☄️hard feelings ||baekyeol||☄️☄️Where stories live. Discover now