Gece
Anne
Atlas (Multi de Atlas var Allah'ım çok güzel kocasınız beyefendi)
***
"Sıkıldım, daraldım, bunaldım." Kendimi koltuktan halıya atıp yuvarlandım. Annem bana 'Ne yapıyor bu geri zekalı?' bakışları atıyordu ama bana ne? Sehpaya çarpınca bu sefer diğer tarafa doğru yuvarlandım.
"E Ateş sana gel demişti sen gitmedin. Otur şimdi sıkıl." Orada da sıkılacaktım. Eğer abiniz flörtüyle flörtleşiyor ve siz de buna maruz kalkıyorsanız hayat gerçekten çok zor.
"Oğlun elden gidiyor ve sen bana neden abinle gitmedin mi diyorsun?"
"Ne?"
"Ne?"
"Ateş nereye gidiyor?" Hım bir düşünelim. Çok güzel soru annecim seni bunun için tebrik ediyorum öncelikle. Eğer söylersem Ateş de Anonim'i söylerdi. Net.
"Kafeye." Bana düz düz bakıp izlediği hint dizisine döndü tekrar. Yuvarlanırken kafamı sehpanın ayaklarından birine çarpınca acıyla homurdandım. Küfredecektim de annem yanımdaydı. Olmaz, ben çok imanlı bir hanımefendiyim.
"Ben gidiyorum."
"Nereye?"
"Kocaya kaçacağım."
"Bacaklarını kırarım senin otur oturduğun yerde." Annem yaptığım esprileri neden bu kadar ciddi karşılıyor? Bak bir gariplik daha.
"Kütüphaneye gideceğim. Hadi görüşürüz." Telefonumu koltuğun üstünden alıp elimle saçlarımı düzelttim. Vestiyerden ayakkabılarımı alıp kapıyı açtım. Her sene kütüphane kartımı kaybediyordum. Tekrar bir tane çıkartırdım önemi yoktu.
Bağıcıklarımı da bağlayıp dışarı çıktım. Büyük bir siteydi. Çoğunlukla yazın kullanılıyordu zaten. Bahçe kapısından da çıkınca kulaklığımı unuttuğumu fark edip tekrar arkamı döndüm. Cidden dönmeye üşeniyordum.
Oflayıp elimi cebime attım. Allah'ım lütfen kulaklık olsun. Eski kulaklığımı bulunca yerimde zıplamamak için kendimi zorlayıp telefonuma taktım ve rastgele bir şarkı açtım. Kulaklıkları kulağıma takıp çalışıp çalışmadığını kontrol etmeliydim. Bozuk olma ihtimali yüksekti çünkü. Sol kulağıma gelen cızırtıyla yüzümü buruşturup soldakini çıkardım ve tek kulakla dışarıdan ne kadar soyutlanabilirsem soyutladım kendimi.
Sapık mesaj atmamıştı dünden beri. Yani gece iyi geceler mesajı atmış ondan sonra da hiç çevrim içi olmamıştı. Şehir kütüphanesine doğru yürümeye başladım. Biraz uzaktı ama yürümeyi severdim.
Yaklaşık 10 dakika kadar sonra arkamdan birinin adımı seslenmesiyle kendimi soyutlayamadığımı anlamıştım. Şarkı dinlerken kimseyi duymazdım çünkü. Kim olduğunu anlamak için arkamı dönüp seslenene baktım. Anonim sesli Atlas. Acaba o muydu? Cidden düşünmüyor değildim hani.
"Efendim?" Bir kaç büyük adımda yanıma ulaştı ve yürümeye devam etti. Ben de ara fazla açılmadan yanına vardım. Adımlarını yavaşlatmıştı.
"Hiç. Nereye gidiyorsun?"
"Sıkıldım, kütüphaneye gideyim dedim ben de."
"Cidden mi?"
"Evet, neden?
"Ben de kütüphaneye gidiyordum." Üstüne baktım bir tişört ve şort giymişti. Elini cebine atıp bir şey çıkardı. Kütüphane kartı.
"Ben yine kartımı getirmemişim. Her sene unutuyorum." Gülüp kafasını önüne çevirdi. Ama gülüşü kısa sürdü. Kafasına yolda duran tabelaya çarpınca elini alnına götürüp yüzünü buruşturdu. Tabeladan gelen sesi bile duymuştum, nasıl bir kafaya sahipti? Nezaket kurallarına göre gülmemem gerekiyordu ama ne zaman nezaket kurallarına uymuştum ki?
Koca bir kahkaha atıp yanına ulaştım. Dudaklarımı birbirine bastırıp yüzüne baktım. "İyi misin?"
"İyi gibi mi duruyorum? Kafam kopuyordu az daha." Bir kez daha gülüp her şeyi sıkıştırabildiğim cebime attım tekrar elimi. Belki bir peçete de sıkıştırmış olabilirdim. Buruşmuş peçeteye dümdüz bakıp ona uzattım.
"Umarım burnunu bununla silmemişsindir. Kaç bin senedir cebinde bu?" Elimden alıp hafif çizilen alnına götürdü. Tekrar yürümeye başladık. O da ara ara alnını ovuşturup yüzünü buruşturdu.
Haklıydı, ben çarpsam yere oturup hüngür hüngür ağlayabilirdim bile. Şaka.
***
Lan 1K olmuş. Heyecanlandım bir bölüm daha atayım dedim. Euheuehue mükemmel, kafamı kapıya çarpıp çizince dedim Atlas da çizsin. Sonuçta Atlas'ı severim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim: Gece | Texting
Short Story|°Tamamlandı°| 0543*******: Seni yalarsam orucum bozulur mu? Gece: Ne bileyim? Gece: Nihat Hatipoğlu muyum ben? 0543*******: Seni yerim, sıçmam.