XXVI. Bölüm -Tekrar-

16.5K 530 40
                                    

Bu yeni bölüm değildir !

Son bölümü paylaştığım günden beri sürekli bölümün açılmadığıyla ilgili mesajlar geliyor. Wattpad'in sorunu düzeltmesini bekledim ama bir türlü düzelmedi. Bu yüzden bölümü tekrar paylaşmaya karar verdim.

Yeni bölüm birkaç gün içinde gelecektir. Bekleyen herkese teşekkürler. ♥

"Ve.."

Gergince yerimde kıpırdandım. Adrenalin vücudum da zehirli bir yılan gibi yol alarak bütün hüclerimi yakıyordu. Hoca kağıdı açıp içinde ki ismi okuyunca yüzünü buruşturdu. Bu heyecanımı daha çok arttırmıştı. Tam ismi söyleyecekti ki arkadan gelen bir ses hepimizi o tarafa çevirdi. 

"Serkan Bey burda ne oluyor?" Müdür onaylamayan bir şekilde bize gelirken, Serkan hoca gergin bir tavırla ensesini kaşıdı.

"Müdür Bey, okul kick boks takımı kuracağız demiştim ya. Takımı seçiyorduk." Müdür bana yaklaştı ve bir elini omzuma koyarak bakışlarıyla etrafı taradı.

"Tamam demiştiniz de, çocukları bu havada dışarda tutmanın alemi ne?" Serkan hoca müdüre hak vermiş gibi başını salladı.

"Bu kadar kişi olacağımızı bilmiyorduk işte. Haklısınız, biz en iyisi spor salonuna geçelim." Müdür

"Bir zahmet." dediğinde Serkan hoca ve diğer kadın beden hocası -adını bilmiyorum- öğrencilerin toplanmasına yardım ettiler. Yüzlerinde ki ifade, bu şey  yüzünden başlarının derde girebileceğini söylüyordu. Çantamı almaya gittiğim de Deniz beni bekliyordu. Ona yaklaştığımda çantamı bana uzattı.

"Umarım ben çıkmışımdır." dediğinde şaşırdım. Birlikte diğerlerini takip ederek spor salonuna gitmeye başladık. 

"Neden öyle dedin?" 

"Ben sana sert vuramam." dedikten sonra bana dönerek tebessüm etti. O an öyle güzel duruyordu ki onu doyasıya öpmek istedim.

"Seninle çalıştığımız günü hatırlıyor musun? O gün öğrettiklerimi uygulamaya çalış." diye devam etti. Başımla onayladığım da spor salonuna gelmiştik. Buraya ikinci defa geliyordum - ilk sefer Arda'yla basket oynamıştık-, hatırladığımdan daha büyüktü. Tribüne eşyalarımı bıraktıktan sonra salonun ortasına geldim. Serkan hoca diğer hocayla bir şeyler konuştuktan sonra yanıma geldi. Güven veren bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Heyecanlı mısın?" dediğinde elimle şöyle böyle yaptım. İç sesim 'Heyecandan ölüyorum.' diye haykırsa da gülümsemeye çalıştım. Geçen her saniye adrenalin, öldürücü bir vurgun gibi vücuduma etki ediyordu. Hoca elinde ki kağıdı bana uzattı.

"Sen okumak istersin belki." İstemeye istemeye kağıdı titreyen ellerimle aldım. Göz ucuyla çıkmayan kişilere baktım. Araf'ın gülümsemesi hala yerli yerinde dururken, Arda ile Deniz'in de değiştiği pek söylenemezdi. Keşke şu yanlarında duran diğer iki çocuktan biri çıksaydı. Vaktin geldiğini anlayınca derin bir nefes alıp kağıdı açtım. Çıkan kişi karşısında midem düğümlendi. Boğazımı yakan ismi ne yapıp edip söyledim.

"Arda." Araf'ın yüzü düşerken, Deniz endişeyle bana bakıyordu. Arda, hayatını insanları öldürmeye adamış bir seri katil edasıyla yanıma doğru yürümeye başladı. Ne yapacağımı bilmez bir halde, titreyen ellerimi üzerime sildim. Arda üzerinde ki montu tribüne attıktan sonra tam karşıma geçti. Gözleri avına saldırmak üzere bekleyen bir aslanın gözleri gibi parlıyordu. O an fark ettim ki Arda'nın gözleri maviydi. Tabi bu durum da bunu fark etmemin hiçbir önemi yoktu. Karşıma geçtiğinde hafifçe gülümsedi. Gülümsemesinde birçok şey gizliydi, intikam, hırs, öfke.  Canını dişine takarak beni alt edeceğini biliyordum. Üzerimde ki kravatı çekiştirerek çıkardım. Hava ne zamandır bu kadar sıcaktı? Hoca ikimizin ortasına geldiğinde tedirgin bir şekilde bana baktı. 

Deniz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin