"Gerçekten mi?" hafifçe gülümsediğinde hemen başımla onayladım."Evet, eğer izin verirseniz sizinle gelmek istiyorum efendim." başım eğikken söyledikten sonra tepkisini görmek için kafamı biraz kaldırdım.
"Aslında bunu istemeyeceğini düşünmüştüm." aniden söyleyince kafamı tamamen kaldırıp ona baktım. "Liderinle beraberken fazla itaatkar görünüyordun."
Muhtemelen o gece Jiyong'un söylediklerini yaptığım için bunu söylüyordu çünkü etrafta diğerlerinin sözünü umursamadığımı görmüştü.Ama Jiyong farklıydı.
"Bana seni almamı istemediğini söylemek için geldiğini sanmıştım." gülümserken söyledi. "Ama sanırım şanslı günümdeyim."
Başımı eğmeden önce tekrar gülümsedim çünkü ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.Eğer çadırdan çıktığımı ve onu dinlemediğimi öğrenirse, tekrar, Jiyong'un beni mahvedeceğini biliyordum.Ama bunun doğru seçim olabileceğini düşünmüştüm çünkü öyle gibi görünüyordu.Ortada başka seçenek göremiyordum ve herkesi endişelendirip korkutmaktan yorulmuştum.Hangi yolu seçtiğim bile farketmiyordu, hep insanları incitiyordum ve artık buna bir son vermek istiyordum.
Kendime yalan söylemiyordum, bu kararı almamın en büyük nedeni Jiyong'tu.Çünkü ona karşı hissettiğim şeyler kontrolden çıkmaya başlıyordu, ben istemeden beni nasıl hissettiğini bile hala anlayamamıştım.Belki de büyükanne haklıydı, belki gerçekten güçlerimi kontrol edemiyordum ve büyük bir parçam Jiyong'un beni hissetmesini istiyordu.En başından beri güçlerimle baş edemediğimi düşününce bu büyük bir sürpriz olmazdı.
Hiçbir şeyle baş edemiyordum.
"Buradayım." Haneul'a el salladığımda bana doğru koşmaya başlayınca gülümsedim.
Bu diğer kabile kendi yoluna gitmeden önceki son yemekti ve Jae'nin beni bu gece alacağını biliyordum, buna emindim ve Jiyong'un beni vermekten başka seçeneği olmadığını da biliyordum.Ama hala kararımın doğru olup olmadığından emin değildim.Bir süre sonra bunu düşünmeyi bıraktım çünkü artık olan olmuştu ve bunu değiştirebilmek için yapabileceğim bir şey yoktu.Artık liderim bile bunu durduramazdı, bu ortadaydı.O yüzden akşam yemeği vakti gelene kadar günümü çocuklarla geçirdim, onları özleyeceğim kesindi.
"Seungri."
Duyduğum sese şaşırıp kafamı kaldırdım.
"Buraya." bana bakmadan eliyle işaret ettiği yeri gördüğümde Ji Hee'yle göz göze geldik çünkü Jiyong onlarla beraber oturmamı istiyordu.
Birkaç yemekte onlarla oturmuştum ve herkes liderle aynı çadırda kaldığımı biliyordu ama bu onlardan farklıydı.Çünkü diğer kabile köleler konusunda oldukça sertti ve Jiyong bunu bile bile ailesine ayrılan kısımda oturmamı söylemişti.
Hareket etmeden önce yardım isteyen gözlerle Youngbae'ye baktığımda onun da oturmamı işaret ettiğini gördüm ve derin bir iç çekip söylediklerini yaptım.Ji Hee'nin orada olduğunu unutmak için tüm dikkatimi Haneul'a vermeye başladım.
"Bir tane daha alabilir miyim?"
"Hayır, fazla yedin." Ji Hee sert bir tonda söylediğinde Min Jun'un gözlerini devirdiğini gördüm.Kadın diğer tarafa döndüğünde kendi tabağımdaki eti oğlanınkine koyup tabağı ona doğru ittim.Bir süre tabağı almadığında onun Haneul gibi yumuşak olmadığını biliyordum.Ama onun gibi iyi olduğunu bildiğim için Haneul'u beslemeye geri dönmeden önce ona göz kırptım.Bir süre sonra tabağı alıp almadığına bakmak için arkamı döndüğümde yarısını benim için bıraktığını görünce gülümsedim.Kesinlikle iyi bir çocuktu.