NF- Let You Down
Merhaba! Geciktim biliyorum ama sizin sınavlarınız bitmişken benim önümde bir sınav var. 22 Temmuz ve 5 Ağustos'ta Kpss'ye gireceğim ve şu anda ona çalışıyorum. O zamana kadar bölümler düzenli aralıklarla gelmeyebilir ama sizi çok bekletmeyeceğime de emin olabilirsiniz.
Onun dışında yorumlarınız için çok teşekkürler, hikaye 400k'yı geçmiş ( ve bunu yeni fark ediyorum.) Yorumların hepsine cevap veremiyorum ama hepsini okuduğumu ve önemsediğimi bilin. Bu yüzden daha çok yorum atarsanız sevinirim. :')
Ve son olarak; biraz daha sakin bölümlere giriş yapıyoruz (bir süre için) ve üzülerek söylüyorum ki finale çok kalmadı. Geriye dönüş bölümler hariç, en fazla 7-8 bölüm sonra final olacak ve bir sonraki bölümden itibaren bütün olaylar teker teker açığa kavuşacak, her bölümde hem de. Her neyse, dediğim gibi yorumlarınızı bekliyorum.
Ayrıca; Lion King adında reenkarnasyon, büyü, krallık falan filan daha bir sürü şey içeren bir taekook yayınladım ve WTR'nin bitmesine az kala yeni odaklanacağım taekook kurgusu o olacak.
Bir de Unlade'in taekook versiyonu olan Wires adlı bir kitabım var. İlgilenirseniz onlara da bakabilirsiniz.
Keyifli okumalar, sizi seviyorum.
37-Ben başlangıç demeyi tercih ederim.
JIMIN
İzin vermek zordu. Birinin tüm sınırlarınıza elini kolunu sallayarak, hiçbir haber vermeksizin girmesine izin vermek zordu. Başınıza gelebilecek tüm şeyleri bile bile, sadece acizce onu kabul etmek ve bunu sadece kalbinizden yükselen ses yüzünden yapmak ve en önemlisi de o sesi her ne kadar susturmak isteseniz de susturamamak zordu. Şimdi geriye dönüp baktığımda onu ilk gördüğüm andan beri, içinde susmak bilmeyen o ses çığlıklar eşliğinde ondan kaçmamı haykırırken o sesi görmezden gelmeye çalışmam, bunu başaramamam ve her ne olursa olsun ne kadar bunun aptallığını haykırırsam haykırayım kendimi onun yanında, onu dinlerken bulmam zordu. En zoru da şuydu; ben istemiyordum. Artık böyle biri olmak istemiyordum. Artık bu derece aciz olmak birini kayıtsız şartsız, yana yana sevmek istemiyordum. Karşılıksız aşkların ne derece yıpratıcı olduğunu görmüştüm. Ve en kötüsü de karşılıklı olan aşkların da en az karşılıksız aşklar kadar yıpratıcı olmasıydı.
"Şarap ister misin?" Şimdi gece tamamen üzerimize çökmüştü. Sadece ikimiz vardık. Onun arabasına yeniden bindiğimde ona verdiğim son şansın bu olduğunun bilincinde olarak binmiştim. Gerçi onun şansları umursadığını da sanmıyordum. Beni çileden çıkarmış, beni kullanmış ve bunu hiçbir şekilde utanma belirtisi göstermeden yapmıştı. O yüzden şu anda düşündüğüm şeyler çok fazla olmasına rağmen ben sadece tek bir tanesine odaklanmayı seçmiştim. Neden? Neden bunu yapıyordu?
"Hayır." dedim. Seul ayaklarımızın altındaydı. Arabaya yaslanmış öylece manzaraya bakarken biraz daha dingin hissediyordum. "Emin misin?" dedi, açtığı şişeyi bana uzattığında. Bakışlarım ona kaydı ve bir süre durdum. Emin değildim. Alkole ihtiyacım vardı. "Değilim." dedim. Sonra şişeye uzandım. Birkaç büyük yudum aldığımda gülerek bana baktı ve şişeyi ona geri uzattım. "Bu gece hiçbir şeyden emin değilim."
"Biliyorum." dedi, derin bir iç çekerken. "Ben de öyle."Aramızda bir sessizlik peydah oldu. Çok kısa bir süre konuşmadan manzaraya bakmaya devam ederken daha fazla dayanamadım. "Seninle dalga geçtiğimi mi düşünüyordun?" dedim. Bu aklımdan çıkmıyordu. Onca zaman onun peşinden gitmiştim. Arkama bile bakmadan hem de. O ise onca zaman belki de bana inanmamıştı. "Bir yere kadar." dedi gülerek. "Evime gelip ağladığın ana kadar öyle düşünüyordum. Bunu bir takıntı yaptığını ve sadece dalga geçtiğini." Sustum. "O andan sonra da bir süre öyle düşünmeye devam ettim." Dürüstçe yanıtladığı soru içimde bir şeyleri kopardı. Beni hiçbir zaman ciddiye almamıştı.
