δεκαπέντε

2.2K 254 138
                                    

Bakugou'dan 

İçine girdiğim yatağımın yorganını kafama kadar çekip gözlerimi kapattım. Uyumaya çalışıyordum fakat gözüme uyku girmiyordu.

Aptal Kirishima. O kim oluyor da beni öpüyordu ki...?!

İç çekip kafamı yorganımın altından çıkardım. Çok sıcaktı ayrıca hatırladıkça yüzüm yanıyordu. Parmaklarımı dudaklarıma götürüp bastırdım. Bu çok... Aniydi. Yumruk yaptığım elimi, hızlı atan kalbimin üzerine bastırdım. Normalden daha düzensizdi kalp atışlarım. Kabullenmek istemesem de ona karşı bir şeyler hissediyordum.

Beni öpmüştü o... Bunun anlamı benden hoşlanıyor muydu? Başka bir açıklaması olamazdı çünkü. O halde ben de ona gerçek hislerimi söyleyebilirdim. Yatağımdan çıkıp pencereden aydınlık olan havaya baktım. Şimdi gitsem ona yetişirdim, değil mi? Ayrıca evinin yolunu daha önce bana tarif etmişti. O halde... 

Üzerime bir şey alma gereği duymadan aşağı kata indim ve kendimi evin dış kapısına yönlendirdim. Anneme soru sorma hakkı tanımadan dışarı çıkmıştım bile. Adımlarımı hızlandırıp Kirishima'nın evine yöneldim. Hızlı adımlarımı bir kenara bırakıp koşmaya başladım.

Kapıya vardığımda nefes alış verişlerim düzensizdi. Dizlerime tutunup sakinleşmeye çalıştım. İşte buradaydım.

Dikeldim ve yumruğumu kalbimin üzerine bastırdım. Ne diyecektim ki? Ah, evet. Hesap soracaktım ona. Her ne kadar, bir daha benimle konuşmamasını söylesem de. Daha sonra belki ona karşı bir şeyler hissettiğimi söylerdim... Her neyse.

Zile bastım ve kapıyı açmasını bekledim. Küçük bir kız açmıştı kapıyı. Siyah, iki yandan bağlamış olduğu saçlarıyla tıpkı benimki gibi kırmızı gözleri var. 

"Ağabeyim için mi geldin?" Yutkunup başımı aşağı yukarı salladım. "Evde değil. Dışarı çıktı az önce." Başımı aşağı yukarı sallayıp kapıyı kapatmasını izledim. Demek evde değildi. Kendi evime doğru yürümeye başladığımda kestirmeden gitmek yerine yolu uzatmıştım.

O sırada nasıl bir tesadüfse, Kirishima'yı bir dükkandan çıkarken gördüm. Yüzünde adlandıramadığım bir tebessüm vardı ve bindiği bisikletinin pedallarını çok hızlı çeviriyordu. Seslenmek istedim o an fakat sesim çıkmadı. Uzaklaştıktan sonra dükkanın camına yaklaştım ve içeriye bakmaya çalıştım. 

Tanrım, cidden çok karanlıktı burası.

Parmaklarımı cama koydum ve gözlerimi kısarak bakmaya çalıştım. Dükkanın kapısı açıldı ve dışarıya yaşlı bir kadın çıktı.

"Elini cama koyma, izi kalıyor!" Parmaklarımı çekip garip giyinimli kadına baktım.

"Burası da neyin nesi?" Beni dinlemeyip içeri girdi. Kaşlarımı çattım. Beni görmezden geliyordu. Ben de onun arkasından dükkana girdim ve gözlerimi kısıp karanlığa alışmaya çalıştım. Sıcak yaz gününe inat, içerisi serindi fakat boğucu bir havası vardı. Dışarısı bu denli parlakken bulunduğum yerin bu kadar karanlık olması, birkaç dakikalığına kör etmişti beni. 

Kendime gelebildiğim de birçok renkli taşların sıralandığı raflara baktım merakla. Ayrıca boy boy kürelerde var.

"Aradığın bir şey var mıdır?" dedi bana doğru dönerek. Gözlerindeki bakış yabancıydı. Sanki beni tanıyormuş ama emin olamıyormuş gibiydi. "Ama ondan önce, kimsin sen?"

"Adım Bakugou," dedim sessizce. Bakışlarımı kadından çekip raflarda gezdirmeye başladım. Kadın, benim ilerlediğimi fark edince kolumu kavradı ve durmama neden oldu.

"Ş... Şu an biraz meşgulüm. Yarın gel," dedi tedirgince. Bir şeyler saklıyordu ve ben bilmek istiyordum. Yine de şimdilik başımı aşağı yukarı salladım ve kolumu parmaklarından kurtarıp küçük dükkandan çıktım.

Sahi... Kirishima'nın burada ne işi vardı ki?



━━━━━━━

Umarım çok kötü yazmıyorumdur ve okurken sıkılmıyorsunuzdur...

İyi günler! 

V.o.o.d.o.o  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin