final • part, 1

8.4K 467 582
                                        

Gürkan

Jul banka otururken ben arabanın kapılarını kitliyordum.

Annesini almaya gelmiştik. Fazlasıyla endişeli ama bir o kadar da mutluydu.

Stresten durmadan saçlarını geriye atıyor, ojelerini kemiriyor veya bana bulaşıyordu.

Onu ilk defa böyle şey görüyordum, sevimli. Karşımda bambaşka bir Jul vardı.

"Gürkan," Jul'ün sesiyle başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. "Çok korkuyorum." bu konuyu defalarca kez konuşmamıza rağmen onu ikna edemiyordum.

"Hadi ama geçti her şey. Artık sadece ben olduğuma göre sorun yok." beni taklit ederek homurdandığında devam ettim. "Hem nereden bilebilir ki yaptıklarını?" oflayıp bilmem der gibi dudaklarını büzdü.

"Julela," ben sese dönerken Jul, çoktan ayağa kalkmıştı bile. Yavaş yavaş annesine yaklaştı. Julela yerinde duramaz bir haldeyken kadın çıktığına dahi sevinmiş gibi görünmüyordu.

Julela, kollarını annesine saracağı sırada, annesi kendini geriye çekti. "Hangi yüzle buraya geldin sen?"

"Anne..."

"Bilmiyor muyum sanıyorsun," histerik bir şekilde güldü. "Efsa bana ne tür bir orospu olduğunu anlattı."

Dedikleriyle öfkeden gözüm döndüğünde sakinleşmek için başımı kadından çekip Jul'e baktım.

Jul şokla bir kaç adım geriye sendelediğinde ise hızla yanına gidip beline doladım kolumu. Jul omzuma tutunup başını yasladı. O sakinleşmeye çalışırken kadın ikimize de iğrendiğini belli eden bir bakış attı.

Ah, duygularımız karşılıklıydı.

"Bir de yanında gezdiriyor altına girdiklerini," kadının dolmuş gözlerinden bir kaç damla yaş sızdığında elimin altındaki bedenin titrediğini hissettim.

Jul hala nasıl onun için üzülebiliyordu?

"Sana hiç bir şey öğretememişim ben. Çabam boşmuş."

"Deme öyle." diye fısıldadı kafasını omzumdan kaldırıp annesine bakarken. "Senelerdir seni bekliyorum, şu an deme, lütfen."

"Beklerken boş durmamışsın, sıkılmamışsındır."

Bir insan kızına nasıl böyle diyebilirdi. Yaşadıklarını hiç mi tahmin edemiyordu? Psikolojisinin küçük yaşta mahvolduğunu hiç mi anlamıyordu? Jul onu ziyarete gittiğinde hiç mi fark etmemişti bitkinliğini?

Kendisine nasıl anne diyebiliyordu?

"Keşke," diye mırıldandı kadın zorlukla. "Keşke o gün ölseydin."

"Asıl keşke sen hiç çıkmasaydın ordan." diye atladım ortaya. "Sen bu kızın neler yaşadığını biliyor musun?"

"Gürkan, lütfen sus." Jul'ün hıçkırarak söylediği bir çift kelimeye aldırış etmeden devam edebilirdim ama şu an bana ihtiyacı vardı, daha fazla üstüne gidemezdim.

"Bir kez sarılabilir miyim sana?" diye sordu kollarımın arasından çıkıp annesine doğru bir kaç adım atarken. İzin vermeyip kolunu tuttum ve kendime çektim. Sarılırsa daha kötü olacaktı, buna izin verecek değildim.

Kadın önce şokla baksa da sonrasında iğrenti dolu bakışlar yerini aldı ve yanımızdan hızlı uzaklaştı.

Jul ise kollarını bana sarıp çekinmeksizin ağlamaya başladı.

_

"Sana söylemiştim," diye mırıldandı kollarım arasına iyice sığınırken. Sesi kısıktı. "beni asla affetmeyecek demiştim Gürkan." bedenini kendimden uzaklaştırıp ellerimle yüzünü avuçladım.

"Ona ihtiyacın yok, Jul. Bunca sene onsuz yaptın. Buna devam edebilirsin." Jul ise dediklerimi duymuyordu sanki. Bedeni titriyor, gözleri durmaksızın yaşlarla doluyordu. Burnu kızarmış, annesi için özene bezene yaptığı makyajı yanaklarını boydan boya kaplıyordu şimdi.

Aniden yüzümü avuçlayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdığında onu bozmadan karşılık verdim öpücüğüne.

Ve gelen bir kaç saat yalnızca öpücükle devam etmedi.

_

"Ulan otursana iki dakika, benim başım döndü burada." Kaan'ın söylenmelerine aldırmadan odada volta atmaya devam ettim. Endişeli olduğumda asla oturmazdım, oturamazdım.

"Jul odasında ne yapıyor kaç saattir, hiçbir fikrimiz yok. Sen nasıl oturuyorsun asıl?"

Bu haline alışkınmış gibi söylendi. "Emin ol, tavana bakıp düşünürken uyuyakalmıştır." 

"O zaman kontrol etmemde sakınca yoktur." diye homurdandım Kaan'ın rahat haline sinirlenmiş bir halde. Ardından Jul'ün odasına doğru yürümeye başladığımda Kaan da söylene söylene peşimden gelmeye başladı.

Odaya girdiğimizde Jul'ü yastığına sarılmış uyuyor bir halde bulduk. Kaan sessizce, ben demiştim diye mırıldanırken ben sevgilimin yanına uzanmıştım bile.

"Üzüldüğüne değse bari." diye fısıldadım usulca.

"Ben çıkıyorum. Uyandırma, dinlensin biraz." diyen Kaan'a aldırmadan bir kolumu Jul'ün ince beline sarıp diğeriyle saçıyla oynamaya başladım.

Lakin dün o anne müsvettesi yüzünden uyuyamamıştım, tüm gece Jul'ün yanındaydım. Jul sevişmemizden sonra da dinlenmek istediğini söylemiş, odadan çıkmamı istemişti.

Yaklaşık bir gündür uyuyamadığımdan uyku tahminimden daha erken gelmişti yanı başıma.

_

"Gürkan, uyansana!" kafamdan aşağı doğru gelen ıslaklıkla küfredip yerimden sıçradım. Kaan'a dönüp konuşacağım sırada konuşmaya devam etti.

"Ambulans aldı Jul'ü gidiyor. Peşinden gitmeliyiz, acele et." dediğinde bir kez daha küfredip ayağa kalktım.

"Ne oldu, neden götürüyorlar? Siktir, onun neyi var?"

_

"... Mutfağa gittiğimde yerde göğsünü tutuyordu. Sadece ambulansı çağırabildim, Gürkan." elleri titreyen ve ağlayan Kaan arabayı süremeyince yerine ben geçmiştim. Her ne kadar sevgilim olsa da Jul, fazla vakit geçirmediğimizden Kaan kadar sevemezdim, onun kadar değer veremezdim.

Hatta dürüst olmam gerekirse,

Jul'e bir şey olsa kısa sürede onu unuturdum.

_

julela 'textingWhere stories live. Discover now