"Listeni doldurdun mu?" diye sordu Hoseok bana, çadırdaki yer masasında karşılıklı oturuyorduk, Seokjin ve Namjoon kendi listelerini Jungkook ve Taehyung'a teslim etmek için çadırdan ayrılmışlardı. Önümdeki boş parşömene ve mürekkep kutusuna gömülü kaleme bakıp duruyor, fakat elimi oynatma isteği gösteremiyordum bir türlü; Hoseok'a benim yerime de doldurmasını söylememe rağmen O kendisininkini yazmayı dahi unutmuştu ve şimdi aceleyle yetiştirmeye çalışıyordu. Fazla ihtiyacımız olacak bir şey yoktu zaten, savaşta durup keyif yapmak hiçbirimizin aklına gelecek şey değildi. İhtiyacımız olacak bütün şeyler yağmalanacak köylerden ve toplama günü gelecek olan grupla beraber sağlanacaktı fakat bunlar daha kişisel istekleri olanlar içindi, sigara veya kibrit, küçük çakı gibi. Çakıya ihtiyaç duyan çok kişi görmüştüm, zira bazen insan acıya katlanamaz oluyor ve kendini sessizce, kimselere hissettirmeden silmek istiyordu dünyadan. Düşünmediğim şey değildi.
Başımı elime yaslamış, boş gözlerle parşömene bakarken mırıldandım fakat Hoseok'un duyması için bir çaba gösteremedim, o gün nedense, üzerimde ağır bir huzursuzluk vardı. "Doldurmayacağım," dedim, hızlı yazan kalemi durdu, şaşkınlıkla bana baktı. "Sigaralarımı senle paylaşmam ona göre," dedi yalancı bir tehditle, ihtiyacım oldu mu vereceğini ikimiz de biliyorduk fakat burada problem olan ve O'nu şaşırtan bu değildi; sigarasız yapamadığımı bilen Hoseok, onlara sırt çevirişime şaşırmıştı.
"Kasabaya gitmem lazım bugün," dedim sıkıntılı bir sesle. "Jungkook ve Taehyung'u malzeme almak için kasabaya gönderiyor Yüzbaşı, O'nunla konuşacağım. Belki başlarında bir çavuş olsa daha iyi bir fikir olur, dersem bana inanacaktır."
"O'nu mu göreceksin?" diye sordu Hoseok meraklı bir sesle. "Gitme demiyorum ama yarın zaten gelecek buraya, Yüzbaşı şu iki gündür kötü görünüyor, canını sıkan bir şeyler var gibi. Benden duymuş olma ama fısıldananlara göre yağmacılar tekrar ortaya çıkmış ve kaleye giden yolda geziniyorlarmış, Yüzbaşı plandaki bu kusuru hiç sevmedi."
"Umurumda değil," diye mırıldandım sertçe, bir şeylerin yolunda gitmeyeceği en başından belliydi zira Yüzbaşı ne zaman o gülüşünü takınsa, beni bütün gülümsemelerden utandıran o gülüşü yer etse yüzünde hiçbir şey yolunda gitmezdi. O'ndan nefret ediyordum, Hoseok dediklerinde haklıydı belki de, belki de bir gece sessizce öldürmeli O'nu ve O'nun yüzünden ölecek bütün canların minnetini omuzlanmalıydık; Tanrı bilir ya, tek bir vicdan azabı çekmezdim.
"Ne yapıp edip O'nu görmem gerek Hoseok, dayanamam bileğinden öpmezsem, anlıyor musun? Buraya gelirse daha O'na dokunamadan uzak kalırım, Seokjin ile Namjoon'a bak, onlar aynı rütbedeler diye aynı çadırda kalmaları sorun olmaz ama O'nunla beni aynı yerde asla bulundurmazlar, nasıl korurum O'nu?"
"Sakin ol," dedi Hoseok ayaklanırken, ellerine mürekkep bulaşmış olsa da önemsemedi ve bir elini omzuma atıp sıktı hafifçe. "Her şey hallolacak tamam mı? Hepimiz buradayız, Taehyung ve Jungkook ile çok iyi anlaşacağına eminim hem, O ikisi tecrübeli O'nu korumakta zorlanmayacaklardır. Kendini hep kötü düşünmeye zorlama artık."
Yüzümü örttüğüm ellerimden başımı kaldırdım, gözlerim kızarmış olmalıydı zira her kapattığımda gözlerimi bir acı vuruyordu tam bakışlarıma, kırıklar vardı gözlerimde. "Toplama günü yarın," diye fısıldadım, "İçimde bir huzursuzluk var Hoseok, bileğindeki kurdele beni çok huzursuz ediyor. Bana O'na güvenmemi, kimsenin bileğini kirletemeyeceğini söyledi, bu güvenden ziyade bir huzursuzluk bırakıyor ama bende."
"Bekleyip görelim," dedi Hoseok birkaç saniye ne diyeceğini bilemeyince, bir iç çekti benim gibi; O da bilmiyordu benim gibi ne yapacağını fakat bildiğimiz bir şey vardı ki, elimizden gelecek bir şey yoktu. Özgürlük olmayan bir dünyada kötüyü engelleyemezdi insan, her zaman temiz kalmaya garanti veremezdi işte. Verdiği sözleri tutamaz, can sızılarını koruyamazdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
barış sigaraları, yoonmin
Fanfiction"Söz vermemi ister misin, küçük?" "İsterim, ama tutabilecekseniz, bayım." 14/04/2018 ~ 29/06/2018