Çadırlara doğru geri dönerken, ilk defa iki gece üst üste bu denli ağlamaktan acıyan gözlerimi kırpmamaya çalışıyordum; ya kirpiklerim batıyordu gözlerime, ya da gözlerimde dolanan bir çift yansıma acımıyordu bana. Gözlerimi kısa bir süre sıkıp geri açtığımda fark etmiştim, Park Jimin ile, tanıştığımda sarı saçlarında papatya tacı olan çocuk ile karşılaştığımdan beri acımamıştı bana; tecrübesizdi belki, acıtmak nedir bilmediğinden acımak nedir onu da bilmezdi. Söylediği her kelime tam kalbinden, samimi hislerine bürünmüş olarak zihnime düşüyordu ve bu en acısıydı; yalan söylemezdi Park Jimin, benim uzun yaşadığım kısa ömrümde edindiğim bütün eksikleri fark etmeden ortaya dökerken ne yalan söyledi, ne acıdı bana. Çokça acıttı yalnızca.
Yalan söylemezdi ve belki de bu yüzden fark etmezdi yalanları, gözlerindeki yansımamı görüyorum derken ne büyük yalan konuştuğunu fark etmeyecekti eminim ki; kırık kırıktı benim gözlerim, insan kırık bir aynada düzgün göremezdi yansımasını, Park Jimin gözlerimde yalnızca benim ruhumu görmüştü, haberi yoktu henüz.
Hafif tökezleyerek, hafif duraksayarak fakat ağır bir kalp ağrısıyla durdum çadırın önünde; gaz lambasının ışığı vuruyordu içeriden, Hoseok'a kızdım bu saate kadar uyumayıp beni beklediği için. Zira olanları anlatacak tek bir kelimem dahi yoktu, gözlerime bakarsa anlardı da Hoseok, kırık aynaları görecekti çünkü ve ilk defa, aynaların ardına saklanmış Min Yoongi ile karşılaşacaktı. Çokça endişelenecek, çokça üzülecekti benim gibi.
Derin bir nefes aldım, omzumdan kaymaya başlamış tüfeğimi düzelttim çadırın fermuarını açmak için eğilmeden önce; hafif bir ses kulaklarımı doldursa da rahatsızlık vermedi etrafa. Dört kişinin sığabileceği genişlikteki çadıra girmek için eğildiğimde beni karşılayan ve şaşırtmaması gereken manzara yine de kaşlarımı çatmama sebep oldu, Hoseok, diline hiç hakim olamıyordu.
"Sizin ne işiniz var bu saatte burada?" diye sordum kısık bir sesle, Namjoon Seokjin'in geniş omuzlarına başını yaslamış, ellerini de kendine doğru çektiği bacakları etrafına dolamıştı, Seokjin ise sırtını çadırın sert kumaşına doğru yaslayıvermişti. Yerde, başını bir eline yaslamış şekilde uzanan Hoseok'a döndürdüm bakışlarımı. "Aferin sana da, bir sır tutmayı beceremedin mi?"
Hoseok, "Benim suçum yok!" diye bağırdı lakin Seokjin'in başına sertçe vurmasıyla mızırdanmaya başladı başını ovarak. "Bağırma aptal," diye fısıldadı Seokjin vurduğu yeri okşarken. "Millet uyuyor dışarıda, dedikodumuzu dinletme."
Gözlerimi devirmek istedim lakin canımı o denli yakıyordu ki gözlerim, açık tutmak bile zorlamaya başlamıştı beni. "Dedikodu falan yok," dedim düz bir sesle, botlarımın iplerini çözmeye başladım yer yatağıma oturup. Yatağımın hemen yanında, sigara paketim ve tüfeğimi yer etmiştim. "Hoseok yalan söylemiş, bir sorun falan yok. Çadırınıza gidin siz de, Namjoon sabah kalktığında uyuyamadım sizin yüzünüzden diye mızırdanacak yoksa yine."
"Buraya kendi isteğimle geldim bu sefer," dedi Namjoon gülümseyerek, yüzüme baktığında ise gülümsemesi durdu, oradaydı, fakat ilerlemek için bir isteği kalmamıştı üzerinde. "Kızarık gözlerinin sebebini anlatman için."
"Cidden," diye fısıldadım lakin o çocuğu hatırlatacak tek bir şey bile, kemiklerime değin güçsüz düşürdü beni, omuzlarımdan güçsüz kalmak nedir bilirdim de tam kalpten güçsüz kalmak nedir, ilk kez o gece deneyimledim. Tökezledim, tam toparlanacağım yerden düştüm, gözlerim kırık kırıktı şimdi. Bakışlarımı yatağım üzerine yasladığım, destek aldığım elime çevirdim. Elleriniz, çok güzel bayım. "Bir sorun yok, gidin işte." Git çocuk.
Gözlerimi sımsıkı kapattım, tek bir kişi dahi gitmedi, tek bir hece dahi zihnimi terk etmedi.
"Kaçıyorsun," dedi Hoseok gülerek başını iki yana sallarken, gülüyordu lakin güldüğündeki sıcaklık böyle dondurmazdı beni, O'nu ilk kez beni yaralamak için gülerken gördüm. Seokjin omzumu morfinsiz dikerken, sırf dikkatim dağılsın diye şakalar yapıp gülen Hoseok'un sıcaklığı değildi bu. "Kes şunu," diye kızdı Seokjin bir daha, bakışlarımı O'na çevirdim. Aramızdaki en büyük ve en anlayışlı kişi O'ydu, fakat Hoseok haklıydı, kaçıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
barış sigaraları, yoonmin
Fanfiction"Söz vermemi ister misin, küçük?" "İsterim, ama tutabilecekseniz, bayım." 14/04/2018 ~ 29/06/2018