"Çocukları bu gece de al."
"Evet!" Haneul sevinçle yerinde zıpladığında gülümseyip başımla onayladım.Haftalar geçmişti ve gerçek bir koruyucu gibi davranıyordum, muhtemelen etraftaki en gerçeğiydim.Düşündüğüm iki şey vardı; çocuklar ve lanetim.Jiyong'a ya da lidere yer yoktu.Zaten onu çocuklarıyla bıraktığım geceden sonra işleri benim için zorlaştırmamıştı.Gecelerini karısıyla geçiriyordu ve başka bir oğlana daha sahip olmaları gerektiği açıktı, ben de iyiydim.Gerçekten iyiydim.Aynı çadırda kalıyorduk ama çocukları eski çadırıma almaya devam ettiğim için ondan uzak durmak kolay oluyordu.Gün içinde hep meşguldü ve Ji Hee çocuklara karşı mesafeli olduğu için ortalıkta görünmemek için onları bahane ediyordum.Çünkü Mi-Cha'dan sonra aklımı kaçırmamak için bir şeylere tutunmak zorundaydım.
Geceleri onun çadırında kalmadığını görebiliyordum, kendi çadırına geri dönüyordu ama bu bir şeyi değiştirmiyordu.Zaten nedenini de öğrenmek istemiyordum, bir önemi de yoktu.Ne zaman gözlerine baksam ya da Jiyong'a bir şey söylemek istesem Ji Hee'nin o gece duyduğum seslerini hatırlıyordum.
Kiminle beraberdi? Ben olmadığım kesindi.
"Emin misin?" Youngbae'ye bakarak sordum.
"Yap gitsin büyülü çocuk." Seunghyun söyleyince başımla onaylayıp gözlerimi kapattım ve Youngbae'yi incitmeye odaklanmaya çalıştım.
Ama hiçbir şey olmuyordu.
"Belki kardeş olduğunuz içindir, bende dene."
"Hayır!" Daesung aniden onun göğsüne vurduğunda Seunghyun onu ne kadar sevdiğiyle dalga geçmeye başlayınca gülümsedim.
"-Aslında lider de yapmamı istedi ama yapamadım." Hani'nin bana kuşkulu gözlerle baktığını gördüğümde adını söylemediğimi farkettiğini biliyordum.
"Ama bana yapmıştın." Daesung söyleyince başımla onayladım.
"Çok kızgındım, kim olduğu umrumda bile değildi."
"Yani öfkenin seni buna ittiğini mi söylüyorsun?" Youngbae sorduğunda diğerleri de bunun hakkında düşünüyor gibi görünüyordu.Chae bizimle değildi çünkü en azından doğum yapana kadar tüm bunlardan uzak kalmasını istemiştim.
"Ama büyükanne korkmuştu." Daesung mırıldanıp çimlerin üzerinde bağdaş kurdu. "Sadece bundan ibaret olamaz."
Onlardan daha fazlasını bilmediğim için iç çektim.
"Yapacak işlerimiz var, gülen surat." Seunghyun ayağa kalkıp somurtan Daesung'u çekiştirdi.
"Doğru, Jiyong bana yemekten bahsetti."
"Ne yemeği?" Kaşlarımı çatıp Youngbae'ye baktım.
"Adamlarından birini öldürüp köpeklerine vermeden önce kızartan lideri hiç duydun mu?"
Dehşete düşmüş bir şekilde Seunghyun'a baktım.
"Yine mi geliyorlar?" Hani sordu.
"Daha önce geldiler mi?"
"Bir kez." Youngbae cevapladı. "Aramız iyi ve ilerlemeye devam etmeden önce öyle kalmasını umuyoruz."
"Sessiz olsan iyi olur."
"Evet." Youngbae Seunghyun'la beraber bana baktı. "O kasap etraftayken büyü falan yok, tamam mı?"
Başımla onayladım ama bahsettikleri liderin o kadar ruhsuz olması tüylerimi ürpertmişti.
"Sorun değil." Youngbae yüz ifademe gülüp saçlarımı karıştırdı. "Sen farketmeden gitmiş olurlar, sadece sessiz kal."
Gülümseyip tekrar başımla onayladım, haklıydı, sadece bir koruyucu olduğum için onlarla muhatap olmam gerekmiyordu.O yüzden buraya geldiklerinde çocuklarla meşgul olmaya devam edecektim çünkü yakalanmak istemezdim.Hala büyükannenin benim hakkımda neden bu kadar ürktüğünü bilmiyorduk ve bunu gerçekten öğrenmek istiyordum.Yalan söyleyemezdim, içimde bir şeylerin değiştiğini biliyordum ama bilinmeyen bir güç hissetsem de hala onu nasıl kullanacağımı anlayamamıştım.O yüzden sessiz kalıp onları dinlemeye karar verdim, bir süredir sessiz olduğum için bunun pek zor olacağını söyleyemezdim.Lideri görmek istemediğim için hiçbir şeye bulaşmak istemiyordum, o yüzden çenemi kapalı tutmaya devam ettim.