Kayıp Çiçek

482 59 19
                                    

"Seungri? İyi misin? Seni arıyordum---"

"Bana bak." Çadırdan çıkınca karşılaştığım Daesung'un kollarını yakalayıp onu yakınıma çektim.

"Ne?--Seungri--oh." Aniden duraksadığında yüzündeki şeyi görebiliyordum.Aklımda gölde neler olduğunu canlandırıp duruyordum ve Mi-Cha'nın suyun altında debelendiğini düşünmek canımı çok fazla acıtıyordu.

"Seungri!"

"Sorun yok---iyisin, merak etme." Nefes alamadığını farkettiğimde hızla Mi-Cha hakkında düşünmeyi bıraktım.

"O da neydi?!--Ben sanki--boğuluyormuş gibi--"

"Biliyorum." İç çekip ona baktım. "Sanırım büyükanne haklıymış."

"Sen---diğerlerinin nasıl hissettiğini kontrol edebiliyor musun?" Şaşkınlıkla sorduğunda bunun ne kadar korkutucu bir şey olduğunu anlamış gibi görünüyordu.

"Gitmem gerek."

Arkamı dönüp uzaklaşmaya başladığımda ne hissettiğimi bilmiyordum, her şey birbirine girmiş gibiydi.Mi-Cha'yı geri istiyordum.O benim her sabah uyanma nedenimdi ve etrafta tekrar Jiyong'la gülüp oynayamayacağını bilmekten nefret etmiştim.

Şu an lanetimi hiç umursamıyordum, sadece Mi-Cha'yı geri istiyordum.

"Jiyong?" Çalılıkların arkasına doğru yürüdüğümde onu orada bulacağımı biliyordum.

"Beni yalnız bırak."

İç çekip ilerlemeyi kestim.

"Yapamam."

"Git, Seungri." Ciddi bir tonda söylediğinde onun da sabahtan beri burada olduğunu farkedince kendimi daha da berbat hissettim.Ben orada ağlarken o da burada oturuyor olmalıydı, bunu sesli söylemesine gerek yoktu.

"Eğer söylediğim şeyleri yapmazsan sana nasıl yaptıracağımı biliyorsun." Bir adım daha attığımı duyunca söylediğinde tekrar duraksadım ve dürüst olmak gerekirse onu yalnız bırakırdım.Çadırıma gidip muhtemelen sabaha kadar ağlardım ve bir süre karşısına çıkmazdım çünkü üzgün olduğunu biliyordum, daha önce hiç olmadığı bir şekilde.

Ama şimdi bunu yapamazdım, çünkü Ji Hee'ye bir söz vermiştim ve artık sabahları uyanma nedenim bu olacaktı.

"Çok üzgünüm." Ona doğru yaklaşırken söylediğimde hüznünün ağırlığını göğsümde hissedebiliyordum.Çalılıkların arkasına geçtiğimden beri tek hissettiğim şey üzüntüydü.Bu sanki suratıma çarpan bir tokat gibi olmuştu çünkü Ji Hee'nin hislerine benzemiyordu.Ji Hee çok hafif ve iyi hissediyordu çünkü sorunu ortadan kaldırdığını düşünüyordu.Ama Jiyong'un hissettiği şey tam tersiydi, duyguları benimkilerden bile ağırdı.

"Sana gitmeni söyledim--" Yanına oturduğumda aniden kaşlarını çatıp bana baktı. "Sen--" avucunu göğsüne yasladığında şaşırmış görünüyordu. "---Bunu nasıl yapıyorsun?"

"Bilmiyorum." Alçak bir tonda cevapladığımda burada beraber eğlendikleri geceyi düşünüp duruyordum.

"Yapma." Ona daha hafif, en azından daha az üzgün hissettirmeye çalıştığımda söyledi.

"Bunu hissetmem gerek." Kafasını iki yana sallayıp yüzünü göle çevirdi. "Kes şunu, Seungri."

Dudağımı ısırmaya başladığımda hala güzel şeyler düşünmeye devam ediyordum çünkü kendi hisleri fazla ağırdı ve bunların altında tek başına ezilmesini istemiyordum.Güçlü bir lider olabilirdi, ya da korkutucu bir adam, ama daha önce böyle bir üzüntüyle baş ettiğini düşünmüyordum.Çünkü her şeyi kabullenip hayatına devam etmesi gerekiyordu, tıpkı diğer liderler gibi, ama onun bundan daha iyi olduğunu biliyordum.

Siyah KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin