"Off---çok üzgün." Hala gözlerimi açmaya çalışırken mırıldandım. "Tanrım---çok gerginsin ve---bekle." Yürümeyi kesip Hoon'a döndüm.
"---Neden çok gerginsin?"
"Ne? O kadar belli oluyor mu?"
"Hayır!" Heyecanla bağırdığımda irkildi.
"Dostum--"
"Normal görünüyorsun, bunu sormazdım bile!---Gitmem gerek!"
"Seungri!---İyi misin? Hey!"
Ona aldırmadan liderin çadırına doğru koşturdum.
"Merhaba---Yani---günaydın efendim ve---Çok iyi hissediyorsun!" gülmeye başladığımda bana sonunda kafayı yemişim gibi bakıyordu. "Çok iyi hissediyorsun---bu güzel!"
"Neden bahsediyorsun? Hastalandın mı?" Bana çatılmış kaşlarıyla baktığında kabanını giyiyordu.
"Hissedebiliyorum---yani---ne kadar iyi hissettiğini! --- ve o kadın---çok üzgündü---sanki göğsüme bir ağırlık yerleşmiş gibiydi ve---sen çok hafif hissediyorsun."
Hiçbir şey anlamıyormuş gibi bana bakmaya devam etti.
"Evet iyi hissediyorum ama---oh..Seungri..gerçekten mi?" Sonunda ne olduğunu farkedip sorduğunda heyecanla kafamı salladım.
"Herkesi---hissedebiliyorum!"
"Nasıl?"
"Bilmiyorum! Ben kontrol etmiyorum ama---çok gürültülü--yani sadece yanına geldim ve tıpkı senin gibi hissedebiliyorum---tamamen çalışıyor!"
"Tamam--bu garip bağ olayı bitti demek değil mi?" Bana bakarak sorduğunda iyice gülümsedim çünkü onun da heyecanlandığını görebiliyordum.
"Sanırım bitti ve---bilmiyorum çok heyecanlandım!"
"Tamam tamam----vahşi kedi." gülüp elini salladı. "Büyükanneme gidip neler olduğunu anlamaya çalış, yapacak işlerim var."
Hemen başımla onaylayıp onu çadırın dışına doğru takip ettim.
"Neden bu kadar iyi hissediyorsun?"
Dudaklarını büktü.
"Bilmem---gülümsemeyi kes." Kafama vurduğunda gülmeye başladım.
"Yapamıyorum!--Sonunda bir işe yarayabilirim---sonunda!" kafasını iki yana sallayıp saçlarımı karıştırmadan önce gülümsediğini gördüm.
"Dikkatli ol, yüksek sesle konuşma." Kaşlarını kaldırarak söylediğinde tekrar kafamı salladım, neyi kastettiğini biliyordum.
"Bugün çok uysalsın." gülerek dalga geçince tekrar ona baktım.
"Biz---yani sonra gelebilir miyim?"
Önce neden bahsettiğmi anlamıyormuş gibi baktı ama sonra sırıttığında hızla kafamı iki yana salladım.
"Bunun hakkında konuşmak için."
"Evet, akşam yemeğinde." söylediğinde hala sırıttığı için kafamı eğdim.
Aslında uzun zamandır aramız iyiydi çünkü o da benim gibi hissettiği için yakınında kalmama izin veriyordu.Bu bizimle ilgili değildi, zincirle ilgiliydi.En azından onun için öyleydi.Ama ben onun düşündüğüm kadar kötü olmadığını biliyordum ve itiraf etmek istemesem de onun etrafındayken daha iyi hissediyordum.Kendi hislerimle zincir arasındaki farkı söyleyebilirdim çünkü zincir bir içgüdü gibiydi.Ama yine de şimdilik bunu kendime saklamaya karar verdim.