Sefa(let)

100 3 2
                                    

Kenzhi'den

Günlerce Lamiayı aramiştık. Yok olmuştu resmen. Kai gitgide kötüleşiyordu. Yılların emeğini, aile onurumuzu hiç etmek üzereydi. Sonunda korktuğumuz başımıza gelmişti. Heyet onu çağırıyordu. Bir sekilde o işten sıyrılmalıydı. Toplantının sonucu torunlarimızin torunlarinı bile etkileyebilirdi. Ve kahretsin ki o benim kardeşimdi, ona zarar gelmemeliydi. Toplantı boyunca takındığı umursamaz tavır onu dar ağacına bir adım daha yaklaştırıyordu. Lamia salona ilk girdiğinde 'şimdi boku yedik!' dedim. İşler tamamen çığırından çıkabilrdi. Kai'nin durumu gözümü o kadar çok karartmiştı ki kızın metrelerce uzaklıktan 'ben buradayım' diyen yaralarinı farketmemiştim. 'Siktir! ' dedim içimden. Biz günlerce onu aramıştık; arkasından etmediğimiz küfür, yazmadığımız senaryo kalmamıştı. Hem de o bir piçin elinde işkence çekerken!  Ve bir de buraya gelip tüm suçu üstlenmişti. Vicdanım boğazıma yapışmış, nefes almama engel oluyordu. 'Kahrolası piç bu kizı ne hale sokmuş böyle!' diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Onun paçasını kurtarmak için elimden geleni yapmalıydım. Aptallık edip hayatına mal olacak bir hareket yapmıştı; heyetin karşısına çıkmıştı. Hem de abim için...

Metres kelimesinin bizdeki anlamını tabi ki bilmiyordu. Bilseydi, onun Kainin metresi olduğunu söylediğinde çok daha farklı tepki verirdi. Ortaya bir laf atmıştım ve içimden tanrıya yalvarıyordum 'lütfen tanrım iyi bir insan olamayacağimı ikimiz de biliyoruz. İkimizi de aldatmanın lüzumu yok. Belki dileğimi yerine getirirsen bir kademe daha iyileşmiş kötü adam olurum. Lütfen kahrolası kokuşmuş bunaklar onun metres olduğuna inansınlar.'

"O yüzden mi Genç Lider Kai ortalığı birbirine katmıştı?" dedi yaşlılardan biri.

"Evet efendim." dedim sesin benden çıktığına inanamayarak.

"Peki bize ne zaman bildirecektiniz?" dedi yaşlılardan bir diğeri. Gözlerimi birbirine aval aval bakan Lamia ve Kaiden ayırmadan konuştum.

"Aslında Lamia bu işi son toplatıdan sonra kabullendi. Kai size bir yemekle beraber bildirecekti fakat göçmen sorunlarının ve orduyla ilgili problemlerin hat safhada olduğu bir dönemde bu tarz bir seyin hoş karşılanmayacağını düşündü." bu senaryoyu beynimin neresinde saklı tuttuğumu bilmiyordum. Ama işe yaramıştı. Şimdi geriye kalan tanrıya verdigim sözü tutarak bir kademe daha iyileşmiş kötü adam gibi davranmaktı. Bir de ruhunda, bedeninden daha büyuk yaralar taşıdığına inandığim bu kızı iyileştirmek gerekiyordu. Ah bir de ona metresliği kabul ettirmem gerekiyordu. Artık emindim, tanrı benimle uğraşmayı seviyordu.

O gün oluşan o karmaşada Huanın ne zaman çıkip gittiğini kimse fark etmemişti.Günlerce onu aradık. Lamiayı o halde görmek onu geçmişine götürmüş olmalıydı. Onu ilk bulduğumuzda alkol komasına girmek üzereydi. Bizden tamamen uzaklaştı. Lamiayı görmeye hiç gitmedi. Sık sık ortadan kaybolup alkol komasına girene kadar içti. Ve bu uzunca süre böyle devam etti.

Heyet toplantısının ardından Lamiayı alıp Kainin evine döndük. Lamia hiç birimizin yüzüne bakmıyordu, konuşmuyordu, içmiyordu. Kai ona terapist tutmayı denedi ve bir gün Lamiayı onun boğazına yapışmış halde yakalayınca bunun çok da iyi bir fikir olmadığına kanaat getirdi.

Onu alıp eve ilk girdiğimizde Kanin onun önünde diz çöküp çaresizlikle salıverdiği hıçkırıklar ömrüm boyunca unutabileceğim cinsten değildi. Tamam itiraf ediyorum, o anda benim de gözümden bir kaç damla yaş dökülmüştü. Lamia gerçekten her anlamda perişan görünüyordu.  Ve buna biz sebep olmuştuk. Benim aptalca paranoyam sonucunda onu o partiye götürmüştük ve Chu piçi orada kafasına takmıştı onu.Lamiayı metreslik görevine ikna etmek oldukça zordu. Sonunda Kainin de kendisinin de öldürüleceğini duyduğunda yelkenleri suya indirmişti. Kainin Lamiaya olan zaafından haberdardım fakat Lamiadaki bu 'Kaiyi koruma içgüdüsü' onunda boş olmadığını düşünmeme neden olmaya başlamıştı.

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin