"Emin misin?"
"Tüm lanet kuşları çadıra vurdurdu Seunghyun."
"Büyü mü?" Uzun ve iri görünen adam bana doğru döndü. "Büyü mü yaptı? Bence onu öldürmeliyiz."
Şef sinirle iç çekip alnını ovuşturdu.
"O zaman tekrar yap." Aniden kafasını kaldırarak söyledi.
"Ben---nasıl yapılacağını bilmiyorum."
"Ne?"
"İsteyerek yapmadım---sadece oldu."
Şef bu kez daha da sesli bir şekilde nefes verdi.
"Hala onu öldürmemiz gerektiğini düşünüyorum." Seunghyun denilen adam bu çok normal bir şeymiş gibi söyledi.
"O sadece bir çocuk hyung!" Kısa olan söylediğinde bu daha çok sızlanma gibiydi, önceki gibi ciddi görünmüyordu.
"Ne olmuş? Kara büyü falan yapabiliyorsa ne olacak?"
"O sadece bir çocuk!"
"Çenenizi kapatın, hemen." Şef alçak bir tonda söyledi ama bu hepimizin onun fazla sinirlendiğini anlamamıza yetmişti.
"Yaşamayı nasıl başardın?"
"O---çadıra gelen kuş.." Gerginlikle parmaklarımla uğraşırken cevapladım. "--beni mağaralara götürüp durdu."
"Başıma ağrı giriyor." Seunghyun söylediğinde Youngbae kafasını salladı.
"Seni öldüreceğimizi biliyor olmalıydın, niye kabilenin içine daldın?"
"Her şekilde ölecektim."
"Yani?"
"Yani?" Şef denilen adama baktım. "--En azından buradaki çocukları kurtarabilirim diye düşündüm."
"Bunu çocuklar için mi yaptın?" Youngbae gülüp Seunghyun'a döndü. "Sana söyledim, o aptal bir çocuk."
"Hala onu öldürelim diyorum." Uzun olan adam bir şey içmeye başlamadan önce mırıldandı. "Avucundan alev çıkartabiliyor musun?"
"Bence doğruyu söylüyor Jiyong.O lanet kuş çadırın içine kadar yürüdü, bana bunu hissetmediğini söyleme dostum." Youngbae diğerini duymazdan gelip şefe söyledi ama şef hala fazla ciddi görünüyordu.
"Adamlarımızdan birkaçına kalıp saklanmalarını söyle.İzleri diğer yönden ilerlemiş gibi gösterin, güvenli bir mesafeye kadar ilerleyip onların geri dönmesini bekleyeceğiz.Böylece peşimizden kimsenin gelip gelmediğini anlarız ve eğer bu çocuk yalan söylüyorsa--"
"Onu öldürürüz." Seunghyun sırıtarak söylediğinde garip hissettim, bu adam gerçekten bir şeyleri öldürmek istiyordu ve itiraf etmeliydim ki güçlü görünüyordu, korkutucu bir şekilde.
"Ya eğer doğruyu söylüyorsa?" Youngbae tekrar sordu. "Kullanışlı olabilir Jiyong."
"Göreceğiz."
"Nerede kalacak?" Uzun olan adam beni işaret edip sordu. "Diğerlerinin bir yabancıyı aramıza almamızdan hoşlanacaklarını sanmıyorum."
"Kız kardeşimle kalabilir." Youngbae söylediğinde şaşkınlıkla ona baktım.
"Ne? O sadece bir çocuk, eğer bir şey yapmaya kalkarsa muhtemelen Hani onu bizden önce öldürür."
"Onu Hani'ye götürdükten sonra diğerlerini çağır, konuşmamız gerek."
Youngbae başıyla onayladığında hızla onu takip ettim, uzun boylu adam ve şefle yalnız kalma fikri bile kanımın çekilmesine neden oluyordu.