27.BULUNMAZ HİNT KUMAŞI

En başından başla
                                    

"Pert olan adam neden bu kadar çok konuşur anlamıyorum ki! Yorgunuz, uyusak ne olur?"

Kısa genç göz devirirken yüzünü buruşturdu.

"Yorgunuz ama arka taraflarımda bir yer acımakla meşgul olduğundan beni de meşgul edip uyumama engel oluyor."

Sesi uykulu gelirken bu dediğine inanmak pek mümkün değildi açıkçası.

"Yeme beni Alp! Uykunun ne kadar ağır olduğunu ben biliyorum. Bu acı bile seni ondan alıkoyamaz."

Kendi kokusuna karışmış Alp'in kokusu zihnini bulandırırken arka arkaya derince solumasına neden oluyordu. Ve bu daha fazla mayışmasını kaçınılmaz kılıyordu.

"Beni bu kadar iyi tanıman sitem etmeme bile engel oluyor, ayıp yani!"

Esneyerek konuşan adam Emre'yi güldürken başından beri üzerlerinde olduğu halde hareketli olduklarından dolayı kayan pikeyi ayaklarıyla çekiştirdi. Yükselttiği pikeyi Alp'le üstlerine örterken yapış yapış halde yatacak olmalarını umursamadı. Şimdilik tek istediği uyumaktı.

"Sitemine yandığım harbiden uyusak mı artık?"

Sesini duymayı beklediği adamdan bir cevap alamazken başını bulunduğu koku merkezinden çekip hafif geriye atıp hayran olduğu yüze baktı. Kahveler görünmez olmuştu bile. Sesli ve düzenli soluklar Alp'in uyuduğunu gayet iyi kanıtlıyordu.

Alp'le ilgili edindiği ilginç bilgilerin başında bu yer alıyordu. Genç adam huzurluyken ve güvende hissediyorken tahmin bile edemeyeceğiniz kadar hızlı dalıyordu uykuya. Acı çektiğinden zerre şüphesi yoktu Emre'nin ancak zaten acıya dayanıklı bir yapısının yanında huzurlu olduğunu da çok iyi biliyordu. Bu yüzden uyumanın sevdiği adam için zor olmayacağından emindi. Yanılmamış olmak dudaklarının şefkatle gerilmesine neden oldu.

Kısa gencin kırpışan kirpikleri, allaşmış yanakları, kızarıp şişmiş ve örselenmiş dudakları karşısında sevgisi öylesine coştu ki kalbi göğüs kafesine dar geldi. Hafif açık ağzından nefeslerini salan adamın dudağının kenarını öpmekten de bu yüzden kendini alamadı. Burnunu dayadığı yanaktan gelen çam kokusu ve dudaklarında Alp'in tadı bu hayattaki en büyük mutluluğuydu. Öpücüğü olabildiği kadar uzun tutup yavaşça uzaklaştı. Benlerin kapladığı yüzü tekrar tarayıp eski pozisyonunu aldı.

Alp'in, omzundan salınan sağ elini alıp kendi siyah saçlarının arasına koyarken ne kadar çocuksu durduğunun farkında değildi. Farkında olsa bile umursamazdı çünkü inkar edemeyecek kadar kapılmıştı Alp'e. Onun sevgisine de şefkatine de deli gibi muhtaçtı.

Neyse ki bu konuda ondan şanslısı olamazdı. Çünkü istediği şeyler Alp'te fazlasıyla mevcuttu. Hem de sadece ona özel.

************

Bulunmaz hint kumaşı tabirinin hikayesi ilginç ve acıklıdır aslında. Hindistan'ı sömürge altına alan İngilizler kumaş fabrikaları açarlar. Ucuz olduğu halde kalitesiz olduğu için Hintli ustaların dokuduğu muazzam kumaşların yerini tutamaz bu fabrika ürünleri ve insanlar tarafından tercih edilmez. Bu yüzden emperyalist, sömürgeci İngilizler çareyi Hintli dokuma ustalarının parmaklarını kesmekte bulur. İşe yarar mı peki? Gayet de güzel yarar. Yavaş yavaş azalan ve daha sonra neredeyse sıfıra inen bu ustalar ve dokuyamadıkları kumaşlar aransa da bulunmaz. Bu yüzden "Bulunmaz hint kumaşı" sözü literatürümüzde yerini alır.

Hikayesi acıklı olsa da bazı durumları çok güzel anlattığından kullanmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi. Tıpkı Arslan'dan korktuğu için topladığı salonda Alp'le film izleyen Emre gibi. Alp, onun için bulunmaz Hint kumaşıydı. Her haliyle gönlünü çelen bu adam nefes alsa bile Emre'ye yeterdi.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin