30-Gerçek bir şeyler mi duymak istiyorsun?

38.5K 4.1K 6.5K
                                    

Oasis- Stop Crying Your Heart Out 

Yorumlarınızı keyif alarak okuyorum ve yorum yapan, fikrini belirten herkese çok çok teşekkür ediyorum. Keyifli okumalar :*


30|Gerçek bir şeyler mi duymak istiyorsun?

Büyük bir dalga çarpıyordu bedenime. Okyanusun en derinlerinden yırtılarak, çoğalarak gelen bir dalga. Yutup, içine çekiyor, boğuyordu beni. Bir halatın boynuna geçmesi ya da bir elin boğazına sarılması gibi değildi bu boğulma hissi. Çırpınıyordum yüzeye çıkmak için fakat bir şekilde en dipte olduğumu da biliyordum. Zaten yeterince nefessizken bir kez daha nefessiz kalmanın ne demek olduğunu hissediyordum. Bir insan birden fazla kez nasıl nefessiz bırakılır, bir insan birden fazla kez nasıl aynı yerden vurulur onu yaşıyordum.

Bakışlarım bakışlarıyla kesiştiğinde ne düşünmem gerektiğini kestiremiyordum. Sanki bir haftadır düşündüğüm her şey bir anda zihnimde kocaman bir kara deliğin içerisine düşmüş gibi hissediyordum. Onun gözlerine bakmak tarifi imkansız bir hisse bürünmemi sağlamıştı. Şey gibiydi, sanki böyle biri bir halatla sıkıca bağlamıştı beni, bir uçurumdan sallandırıyordu ve ben orada çaresizlik içerisinde çırpınıyordum. Kurtuluşun olmadığı bir kez daha gözlerimin önüne serilirken aslında ne derece muhtaç olduğumu bir kez daha acı, çok fazla acı bir şekilde tecrübe ediyordum. Parmaklarım hala Hoseok'un boğazına sarılıydı fakat tutuşum gevşekti. Gözlerimi ondan çekemiyordum ve aslında uzun zaman geçtiğini düşünmeme rağmen sadece birkaç kalp atışlığı sürecek kadar bir sessizliğin esiri olduğumuzu şimdi fark ediyordum .

Sadece birkaç saniye.

Bir asırmış gibi gelen kısacık birkaç saniye.

"Taehyung." diye fısıldamıştım. Saçlarını siyaha boyatmıştı. Yüzü hala kusursuz derecede iyi görünüyordu. Bir ceset olan bana göre baya iyi. Üzerinde dar lacivert bir pantolon vardı. Siyah bir tişört ve siyah bir kot ceket. Çok özenliydi. Çok fazla iyi duruyordu ve ben içimde yükselen her bir duyguyla beraber ona bakıyor, kendime şaşırıyor, kendime acıyordum. Ben bir haftada ne hale gelmiştim fakat o son bıraktığımdan bile daha iyi görünüyordu.

"Taehyung." demiştim tekrar daha yüksek bir sesle. Hoseok'un boğazını saran ellerim gevşemiş ona doğru bir adım atmıştım. Gözlerim dolmuş, görüşüm bulanıklaşmıştı. Hayır, ağlamak istemiyordum. Bir haftadır onun beni aramasını beklediğim her saniye bunu yapmıştım zaten. Şimdi ise ona bakarken o bekleyişin bile ne derece anlamsız olduğunu çok iyi görebiliyordum. Aramayacaktı. Hoseok'un yanına gelmişti ve benim aklıma tek bir şey yankılanıyordu. Hoseok'a karşı hislerinin asla duygusal boyutta olmadığını söylemişti.

Yalandı.

O çok büyük bir yalancıydı.

Tekrar "Taehyung." dedim ve aynı anda ona atıldığımda Jimin bir çığlık attı ve yumruğum yüzünde patladı. 'Buradayım, buradayım, buradayım.' Hayır, burada değildi. Asla benim yanımda, tam burada olmamıştı. "Buradayım mı?" diye bağırdım. Nefesim kesiliyordu. Tüm vücudum titriyordu ve o dengesini kaybedip geriye doğru sendelerken benim düşünebildiğim tek şey onu mahvetmekti. En az onun beni mahvettiği kadar onu mahvetmek...

"Buradayım mı?" dedim bir kez daha. Her şey şaka gibiydi sanki. Ellerimi göğsüne koyup hızla ittiğimde Jimin "Jungkook..." diye atılmış ve yeniden Hoseok'un sesini duymuştum. "Hey... Sakin ol."demişti. Kolumda tutuşunu hissetmiştim. Deliye dönmüştüm. Bu sefer hızla ona dönüp bir tanede ona geçirdiğimde bu sefer o sendelemiş, "Siktir..." demişti sinirle. Jimin beni tutmaya çalışıyordu. Taehyung'a döndüğümde onun bana baktığına şahit olmuştum. Parmağı yavaşça kanayan dudağının kenarında dolaşmıştı. Yoğun bakışları üzerimde gezinirken etrafımızın yavaşça kalabalıklaştığını fark etmiştim. Hala titriyor, kendime gelemiyordum. Kendime gelemeyecektim de.

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin