29-O yormadan sevmeyi bilmiyor.

44.8K 4.2K 7.1K
                                    

Every Breath You Take- Chase Holfelder

Uzun bir bölümle geldim. Bu bölüm biraz-çok çok az- Taehyung'un iç dünyasını anlama açısından önemli. Nasıl anlatabilirim diye düşündüm ve aşağıdaki gibi bir şey çıktı ortaya. Fazla klişe gelirse üzgünüm.  Keyifli okumalar. Kendinize dikkat edin, sizi seviyorum. :*

29-O yormadan sevmeyi bilmiyor.

JUNGKOOK

Buz tutmak...

Her bir hücrene, her bir santimine kadar buz tutmak. Aklıma gelen onlarca cümleyi yuttuğum, her birini zihnimin bir köşesine hapsettiğim anın donduruculuğu yüzünden buz tutmak. İlk başta yanmıştım. Çok fena yanmıştım hem de. Hani böyle sadece için için yanan bir ateşe atılmak gibi değildi bu yanış. Çok sonra, çok çok sonra fark etmiştim nasıl olduğunu. Daha çok dondurucu bir soğukta hapsolmak gibiydi. Buz ilk başta tenini yakar, sonra seni hissizleştirirdi ya... Öyle hissediyordum artık.

Taehyung ateş değildi. Taehyung buzdu.

Bana sahip olduğunda, ona sahip olduğumda tamamen yanarım sanmıştım. Onun ateşine karışmaya, onunla birlikte yanmaya hazırdım. Ellerini tutmak bile tenimin karıncanlanmasını sağlarken bir bütün oluruz, birlikte bir yangın oluruz diye düşünmüştüm. Yanılmıştım. Uçurumdan yuvarlanıyordum. Çıplak ellerimle yuvarlandığım o uçurumu tırmanmaya çalışıyor, çıkmayı başaramadan tekrar yuvarlanıyordum. Tekrar ve tekrar. Ellerim kanıyor, avuç içlerim yara bere içinde kalıyor, tutunamıyordum. Hiç durmadan düşüyordum. Yanan sadece bendim. Bir ateşle değil hem de. Bir ateşle yanmamıştım ben. Soğukluk yakmıştı tüm bedenimi ve biliyordum işte. Biliyordum, neyi bildiğimi bilmeden bile ne derece mahvolduğumu biliyordum.

"Gidemezsin." dedi Jimin. Boğazım bu sefer konuşmamaktan acıyordu. "Jungkook gidemezsin." Gözlerinde ki korkuyu görebiliyordum. İhtiyacım olan şeyi bilmiyordum. Bir şeye ihtiyacım var mı onu bile bilmiyordum fakat onu bulmalıydım. Onu bulmalıydım, sadece bunu istiyordum.

"Duyuyor musun beni?" dedi. "O sikik yere gitmene asla izin vermeyeceğim." Koluma sıkı sıkı tutunmuştu. Bomboş hissederken birilerinin sizinle ilgilenmesi bile fazla geliyordu insanın bünyesine. Görünmez olmak istiyordum. O günkü düşüncelerim yerindeydi hala. Kimse beni görmesin, kimse benimle konuşmasın, kimse bana bakmasın istiyordum. Bir kara deliğin içerisine düşmüştüm sanki, zaman ve mekan algısını kaybetmiş, öylece savrulmaya başlamıştım.

"İzin istemedim." dedim. Kolumu sıkı tutuşundan kurtarırken kapıya yönelmiş, odadan çıkmıştım. Jimin'in peşimden geldiğini biliyordum. Taehyung, Taehyung, Taehyung, Taehyung... Zihnimde aynı isim yankılanıyordu.

'Aşk saklanacak bir şey değildir sevgilim.'

Her zaman sakladı. Hep aşkını benden sakladı. Öyle aptaldım ki ben, bana dokunduğunda beni seviyor sandım. Beni öptüğünde inandım, gözlerimin içine baktığında her şey yoluna girer sandım. Öyle aptaldım ki o ellerimi tutarken gerçekten de yaşayacağına, gerçekten de sevebileceğine inandım.

'Şiddet yerine sevgiyi görsünler.'

O kadar aptaldım ki, o kadar aptalım ki şu an bile canı yanacak diye ödüm kopuyor, şu an bile o ipler onun boğazına geçecek diye benim canım yanıyor. Her zaman can yakıcıydı. Başından beri deli gibi mutlu ederken bile içimdeki o küçük sızının sahibi oydu. Aşk acıya eş değerdi. Canım yanıyordu.

'Bana bu kadar iyi davranmandan nefret ediyorum.'

Ona o kadar iyi davrandığım için kendimden nefret ediyorum.

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin