"Bir düşün içinde bir düş mü bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?" -Edgar Allan Poe
Gök gürültüsünü takip eden şimşek, kötü geçecek bir gecenin habercisi gibi tüm kasabayı inletirken, taş kaldırım şiddetli yağmur yüzünden ıslanmaya başlamıştı.
Saniyeler içinde tüm deliklere dolan yağmur suyu Park Jimin'in adımlarının altında sağa sola sıçrıyordu.
"Çığlıkların buradan geldiğini d-duymuştum," diye kekeledi bir kasabalı Jimin'e doğru. Soğuk yağmurun altında, üzerindeki ince ve eski kumaş parçası onu korumak için yeterli değil gibi gözüküyordu.
"Tamam," diye yanıtladı kısaca Jimin. "Evine dön. Kasaba gecenin bu saatlerinde tehlikeli."
Orta yaşlı adam sanki bunu bekliyormuşcasına hızlıca başını sallayarak kendi evine doğru ilerlemeye başlayınca derin bir nefes aldı Jimin.
Tam karşısında duran yıkık dökük köşke baktı. Eski bir konta ait olduğunu biliyordu.
Soğuk Kanlar tarafından canice öldürülen Kont hikayesini herkes bilirdi.
Kasabalılar ve geriye kalan tüm insanlık büyük savaştan sonra ortaya çıkan korkunç görünümlü, insani duygulardan yoksun canavarlara soğuk kan diye hitap ediyordu.
Üstelik Soğuk Kanların tek korkunç yanı görüntüleri değildi;
Öldürmekten çekinmez, üstüne üstlük bundan zevk alırlardı.
İnsan kanı, üzerilerinde büyük derecede iyileştirme etkisine sahip olduğu için insanları ilaç olarak görürlerdi.
Kusursuz hırsız ve yalancılardı.
Çok güçlülerdi. Bir tanesini öldürmek için özel yetiştirilmiş en az üç muhafız gerekliydi.
Tüm bunların yanında, en az Soğuk Kanlar kadar kötü olan bir diğer topluluk ise büyücülerdi;
Ömürlerinin normal bir insanınkinden en az üç kat uzun olmasının yanında güçleri, ruhlarını son damlasına kadar ele geçirdiği için en az Soğuk Kanlar kadar insani duygulardan yoksunlardı. Şefkat beslemezler, kimseye acımazlar, aşık olmazlardı.
İnsanlardan bu kadar farklı olmalarına rağmen dış görünüş olarak insanlardan bir farklarının olmaması her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Bir büyücünün büyücü olduğunu anlayabilmenin tek yolu onu büyü yaparken görmekti, ya da... Bir diğer yol, onları bir kafese kapatıp denize atmaktı. Eğer kişi büyücü ise sudan çıkartıldığında hala yaşıyor olacaktı. Ama değilse...
İşte bu yüzden bu yöntem fazla kullanılmıyordu.
Jimin, köşkün yıllardır ilgilenilmediği için her yerini uğursuz sarmaşıklar ve yabani otlar sarmış bahçesine girerken kafasında canlanan birkaç anı ile ürperdi;
Onlarca kez masum kasabalıların gözlerinin önünde büyücü oldukları gerekçesi ile boğulduğunu görmüştü. Bazen saray onlardan şüphelileri kazıklara bağlayıp kasaba meydanında diğer büyücülere göz dağı olsun diye yakmalarını isterdi.
Jimin hepsinin çığlığını ezbere biliyordu. Ölmesine göz yumduğu her masum insanın yardım feryadını her gece kabuslarında duyuyordu.
Köşkün çürümüş tahta kapısını sertçe ittirerek ay ışığı ile aydınlanan hole adımını attı.
İçeride birileri olmalıydı.
Bir anlığına bir Soğuk Kan ile karşılaşmayı umdu. Belki bembeyaz gözleri ile dibine kadar girer ve pençeleri ile boğazını parçalardı. Ne yazık ki bu gerçekleşmesi zor olan bir ihtimaldi; Soğuk Kanlar insanların oldukları yerlerden uzak dururlardı. Genellikle yer altında ya da Büyük Savaş'tan sonra tamamen bir mezarlığa dönmüş zehirli ağaçların olduğu ormanlarda yaşarlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
secretum|jikook
FanfictionTAMAMLANDI| Lanetli kral, açlıktan, hastalıktan ölen insanlar, büyük savaş, tüm insanlığı tehdit eden büyücüler ve tüm bu karmaşanın içerisinde bir sırrı olan Jimin. Jungkook ile yolları kesiştiğinde ne yapacak? Uyarı: Rahatsız edici sahneler ve kar...