Yanımda uzanan çıplak bedene doğru döndüm. Düzenli inip kalkan göğüsü, birazcık aralı dudakları, uyuduğunu belli eden nefesi ile çok tatlı duran sevgilime baktım. Esmer, pürüzsüz teni, yaratıcının verdiği güzelliği ile kalbimi ilk aşık olduğumu anladığım andaki gibi arttırıyordu hâlâ. Sahi, gerçekten bu kadar güzel miydi Lauren ? Yoksa ben ona aşık olduğum için mi bu kadar güzel geliyor gözüme ? Bilmiyorum. Tek bildiğim, dünyada onun kadar güzel bir kadın görmediğim. Onun tenininden başka ten istemediğim. Gerçi bu şekilde yatmamız doğru mu ki? Ya Jack gelirse bir anda içeri? Bu şekilde görürse bizi? Bir de bu durum var tabi. Ne zaman bu kadar düşünür oldum ben kendimden başkasını? Önce yeminimi bozup hayatıma birini aldım. Sonra da, hem ona hem çocuğuna baglandım. Ne ara oldu bunlar? Ne zaman, önce Lauren'i sonra Jack'i oturttum hayatımın merkezine? Bir de şu var tabi, eğer Jack şu an olmasaydı, Lauren'le ilişkimiz ilerleseydi ve Lauren bir çocuk isteseydi, kabul eder miydim? Bilmiyorum. Hiç ama hiç bir şey bilmiyorum. Tek bildiğim Lauren'i de Jack'i de çok sevdiğim. Onları korumak için her şeyi yapabilirim. Ilişkimizin ilk yalanını da dün gece Angelina ile buluşmaya giderken söyledim hatta. Yalan söylemek beni ne kadar rahatsız etsede, Lauren'i korumak zorundaydım. Alice'nin oğlunun fenalaştığını ve hastaneye gideceğimi söyledim. Çatışmanın ortasına gireceğimi söyleyemezdim. Ki aslında tahmin ettiğim gibi de geçmedi. Evden çıkıp arabama bindim, arabayı iki bina öteye park edip beklemeye başladım. Yaklaşık on dakika sonra siyah bir minübüs önümde durdu ve kapısı açıldı. Içerdekilere göz attığımda Angelina'yı görüp arabaya bindim. Şöför koltuğunun arkasına paravan koyulup yapışık şekilde döşenmiş iki koltuktan birine oturup tam karşımdaki Angelina'ya baktım. " Hoşgeldin " değişine hafifçe gülümseyip kafamı salladım. Bu kadın beni geriyordu. Birlikte iş yapıyor olmak çarpı iki geriyordu! Elime bir tabanca tutuşturup, gideceğimiz mekanın iç kısmını anlattı. Angelina'nın yanında bir ajan, ön koltukta biri ve şöförle birlikte beş kişiydik. Içeride kaç kişinin olduğunu tabiki bilmiyorduk. Arabayı izbe bir yere çektik. Gideceğimiz mekan tabiki bir fabrikaydı. Nedense tüm kötü adamlar fabrikaları seçiyor. Bir gün kötü olursam, bu çevireceğim işleri asla fabrikada yapmam. Angelina'nın anlattığı üzere fabrikanın çevresine dağıldık. Bir adamı kapının önünü - her ne kadar karanlık olsa da - görecek şekilde ağaçların arasında bıraktık. Diğer iki adam başka kapı var mı diye arkaya gitti. Angelina ve ben ön kapıdan girmek için duvarlara yaslandık. Silahın tetiğini çektim ve içeri gir komutunu bekledim. Kendimden üstlerle iş yapmayı sevmiyordum. Herhangi bir görevde baştaki adam olmaya ve emirleri yağdırmaya çok alışıktım. Ama sevgili ortağım " Lauren " geldiği andan itibaren o mükemmel krallığım yıkılmıştı. Bir anda, her şeyi elinden alınmış birine dönmüştüm. Lauren'den başta nefret etmemin sebebi de buydu. Ve bu nefret bu kadar büyük bir sevgiye nasıl dönüştü hiçbir fikrim yok. Angelina parmaklarını ileri doğru gösterince önce kendi, arkasından ben girdim. Fazla karanlıktı, hafif bir ses olsa dahi duyulacak kadar da sessiz. Derinden gelen iğrenç bir de koku. Bir yanlışlık vardı ama ne olduğunu çözemiyordum. Biraz daha etrafa bakınmaya çalışırken, bir demirin kapanma sesini duydum. Ardından Angelina'dan olduğunu düşündüğüm derin bir nefes. " Alex " dedi Angelina, nereden bulduğunu bilmediğim minicik el fenerini açarken. Işığın geldiği yöne yani Angelina'nın karnına baktım. Ona baktığımı fark edince Angelina feneri aşağı doğru indirip bacağını gösterdiğinde " Siktir " deyip yanına hızlıca gittim. " Dikkat et başka tuzaklarda olabilir " dedigini duymuştum ama hiç bir şey olmadan iki üç adımda yanına gidip silahı belime taktım ve kanayan bacağına doğru eğildim. " Sikeyim, kim boş bir fabrikaya ayı tuzağı koyar ki? " diye kendi kendime mırıldanırken daha derine batıp kalıcı zararlar vermemesi için aptal demiri açmaya çalışıyordum. " halen amirinim biliyorsun değil mi Alex? O yüzden küfürlerini lütfen içinden et " dedi Angelina. Şu an canı deli gibi yanıyordu ama tek yaptığı derin derin nefesler almaktı. Ben demiri açmaya çalışırken o adamlarını arayıp arabadaki ışıkları getirmelerini söyledi. Içerde biri olmadığı kesindi, çünkü olsaydı çoktan seslerimizi duyup bizi delik deşik ederlerdi. Demiri açtığım an dudaklarından minicik bir inilti duydum. Ellerim kan olmuştu. Çok derin değildi muhtemelen ama çok acıdığına emindim. Angelina omzumdan destek almaya çalıştığı an, belinden tutup diğer elimide diz kapaklarının arkasına koyup kucağıma aldım. Bacağının sarsılmasından dolayı minik bir inilti daha kaçtı ağzından. " Amirini kucaklamak için izin aldın mı sen ? " dedi hiçte şaka yapmayan bir sesle. Hakikaten bunu neden yapmıştım? Hafifçe destek de olabilirdim ama, o demir kendi bacağıma geçseydi kesinlikle bir kucağa hayır demezdim. " Afedersiniz amirim, sadece yardımcı olmak istedim. Eğer kızdıysanız indirebilirim " dedim, amirim kelimesini bastırarak. " Açıkça söyleyeyim, şu an çok fazla acı çekiyorum. Bu yüzden kucağında olmam ya da, yerde serili yatıyor olmam dahi umrumda olmaz. Ben sadece sevgilin için söyledim. Biseksüel ve ' eski ' amirini kucakladığını öğrenirse kıskanabilir." Dedi dalga geçerek. Tam ona tek kaşımı kaldırıp döndüğüm an, arkadan adamlarımız ellerindeki büyük ışıklarla - biri de araba farları açık - geldiler. Angelina önce arkadaki ışıklara baktı sonra bana dönüp yine dalga geçerek söylendi " Korkma Alexandra sevdiğim kadın sen degilsin. " ardından fabrikanın içine baktığı an - aynı anda bende içeri doğru baktım - " Siktir " kelimesi bu kez Angelina'dan çıkmıştı. Yerde kanlar içinde yatan ve muhtemelen bir kaç gün önce ölmüş adamlar vardı. Angelina'nın bacağını kaptırdığı tuzaklardan biri adamlardan birinin boynundaydı, diğer adamın sol böbreğine ve sağ koluna saplanmış farklı farklı kesici aletler vardı. Diğer adamlarda aynı işkenceli ve bol kan kaybetmiş şekilde ölmüşlerdi. " Bu iş gizliliği aşar " dedi Angelina derin bir nefes alıp. Bana döndü " Beni arabaya götürür müsün? " hafifçe kafamı sallayıp arkamı döndüm. Çevrede işkence aletleri, fareden ayı tuzaklarına kadar her şey vardı. Bunların burada olma sebeplerini aklım almıyordu. Sessizce arabaya gittik hepimiz. Koltuğa oturtup ayağını karşıdaki koltuğa uzatmasını sağladım kadının." Alice'yi aramalıyım " dedi kendi kendine. Telefonunu çıkarıp kulağına koydu ve beklemeye başladı. 10-15 saniye sonra konuşmaya başladı. " Bazı işler ters gitti. Bir doktora ve güvenli bir operasyon yerine ihtiyacım var ayarlayabilir misin? Ve sanırım bu operasyonu devlete bildirsem iyi olur " deyip cevabı bekledi. Ardından " Tamam " deyip telefonu kapattı ve bana döndü " Alex araban nerede? " sorusunu sorup telefonuna gelen mesaja bakarak cevabımı bekledi " Beni aldığınız yerde " , " Güzel. Oraya sürün. " telefonu bana doğru uzattı. Gösterdiği mesajda bir adres vardı. " Beni buraya götürür müsün? " sorusunu bekletmeden " Ta-tabi " olarak cevapladım. Yavaş yavaş yüzü soluklaşıyordu. Kan kaybediyorsu çünkü. Kafasını sallayıp koltuğa iyice sindi. Daha önce aklıma gelmemesine lanet ederek saçımın üst kısmını çektim ve üstümdeki gömleğin kol kısmını bir çırpıda yırtıp, karşıdaki ayağını uzatmış olduğu koltuğa gittim. Elimdeki parçayı yaranın biraz üstüne sıkıca bağlayıp kanın daha fazla akmasını engellemeye çalıştım. Arabamın bulunduğu yere geldiğimizde adamlar hızla Angelina'yı arabama taşıdılar ve bana selam verip geldiğimiz arabaya binip gittiler. Aynı hızda bende arabayı çalıştırıp mesajda gördüğüm adrese doğru sürmeye başladım. Angelina'nın sesi çıkmıyordu, yavaş yavaş bilincini kaybetmeye başlıyordu. Gördüğüm adres çok uzak değildi ama taşra diye adlandırdığımız bir yerdeydi. Hatta yeni dedektiflerin genelde buraya yollanıp yakalamaları gerektiği, kapkaçcılık ve uyuşturucu ile geçinen ailelerin yaşadıkları yerlerdendi. Bir iki yıkık bina daha geçtikten sonra küçük bir evin önünde durdum. Denilen yer burasıydı. Arabayı durdurup Angelina'nın bulunduğu kısma geçtim. Onu kucaklayıp kapıyı kapatmak biraz zor olsa da başarıp kapıyı kilitledim ve küçük evin kapısını hafiften tıkladığımda, kapıyı Alice açtı. Angelina'yı gördüğü an yüzünü endişe kapladı. Kapının önünden çekilip içeriyi işaret etti. Vakit kaybetmeden içeri geçtiğimde sağa mı yoksa düz mü gideceğimi bilmeden ic güdülerimle sağa döndüm. Döndüğüm oda da doktor olduğunu tahmin ettiğim yesil önlüklü bir adam ve hemşire kıyafetli bir kadın vardı. Sedye ve doktor aletleri de cabası. Doktor sedyeyi gösterip " Buraya yatırın " dediğinde ikiletmeden yatırıp belimi doğrulttum. Adrenalinle fark etmemiştim ama kadın ağırdı ve belimi ağrıtmıştı. Angelina'nın bilinci tamamen kapalıydı artık. Doktor vakit kaybetmeden bacağına baktı. " Kan grubu ne ? " diyerek bana döndü, ama benden önce Alice atıldı " A pozitif. Benim kanım da öyle " doktor " Güzel, Natalie hemen Alice'nin kanını almaya başla. Şu bez parçasını çözdüğüm an çok ihtiyacımız olacak " deyince hemşire dediğim kadın harekete geçip Alice'ye " Beni takip edin " diyerek odadan çıktı. Ne yapmam gerektiğini bilemedim o an ama konuşan doktor düşüncelerimden sıyırdı. Ona yardım etmemi isteyip bir kaç şey söyledi. Pantolonunu dikkatle kesmeye başlayıp bağladığım bez parçasına kadar açtı. O lanet tuzağın dişleri bacağının bazı bölgelerine girmişti ve çok kötü gözüküyordu. Hemşire Alice'den aldığı kanla birlikte döndüğünde doktor dışarda beklememi söyleyip işine devam etti. Bende küçücük evin koridorunda, Alice ile beklemeye başladım. " Bana her şeyi anlat " demesiyle evden çıkış bahanemden verdiği adresi bulmama kadar her şeyi anlatmıştım. Hiç bir şey demeyip, Angelina'yı ilk gördüğü anda yüzünü kaplayan endişeyi koruyarak dinledi beni. Anlatısım bittiğinde ise kafasını salladı " Yanınızda gelen adamlarda bizden. Fabrika da Angelina'nın kanı bulunmaması gerektiği için önce onların gidip sizin dolaştığınız ve iz bıraktığınız yerleri temizlemelerini söyleyeceğim. Ardından da içlerinden biri kullan at telefonla fabrikayı ihbar edecek ve olay devlete geçecek. Ben karışırsam daha hızlı çözerim kabul. Ama bu olay sadece Lauren'le ilgili değil. Göründüğü kadar basit bir olay değil anlaşılan " dedi sakin ama yorgun bir sesle. " Mantıklı. Daha fazla olay çözmek için bu fabrika kilit nokta olabilir. Ama benim aklımı aen kurcalıyorsun. Kötü gözüküyorsun Alice, yorgun halsiz ve korkuyor " dedim karşımdaki kadının güçlü Alice'den çok uzak olduğunu fark ederek. Omuz silkti " Angelina gibi bir kadının bu kadar basit ama sonuçları ağır bir hataya düşmesi çok garip geldi bana sadece " dedi kafasını kaşıyarak. " Hata ? " , " Evet hata. O fabrikaya neden ışıksız girdiniz? Ya da o kapanı fark edemeyecek kadar neden dikkatsizdi adımları Alex? Ben Parker'ım, ve bu kadın beninle neredeyse aynı eğitimleri aldı. Kendini korumanın dikkatli olmanın ve en önemlisi, karanlık bir ortama gidiyorsak gece görüş gözlüğü almayı öğrendik. Ya bu kadın yaşlanıyor ya da ben ona göre çok daha mükemmel bir ajanım " son cümleye kadar endişe dolu suratı son cümlede minicik bir sırıtışla taçlansa da yüzü eski halini hemen almıştı. Sorgulamadım. Zihnim ve bedenim Angelina'nın dikkatini göz önüne alamayacak kadar yorgundu. Doktorun bacağıyla ilgili operasyonu bitene kadar bekledim. Sabah saatlerine gelirken de daha fazla - Alice'nin ısrarlarına- dayanamayarak eve gittim. Arabadaki kanı temizleyip tek kolu olmayan gömleğimi çöpe atarak eve girdim. Lauren'in yanına uzanıp onu izlemeye koyuldum. Gözlerimi ne zaman kapattığımı hatırlamıyorum, ama açtığımda gün öğlen saatlerini çoktan geçiyordu. Oda boştu. Kalkıp yüzümü yıkayıp odaya geri döndüğümde ise Lauren ve Jack odadaydı. Ikiside kocaman gülümseyerek " Günaydın uykucuuuuuu " diye bağırdıklarında bende yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamayıp üzerlerine dogru kostum ve ikisinide yatağa düşürdüm. Birazcık gıdıklama seansından sonra birlikte yemek yedik. Jack'te okula gitmediğinden, yarımda olsa gün bizimdi. Yemekten sonra Jack'i parla götürüp biraz eğlendik. Ardından bir avm'ye gidip alışveriş yaptik ve oradaki bir kaç çocuk oyuncağına Jack'i bindirdik. Akşam yemeğini de dışarı da yeyip eve dönerken, çoktan pili bitmiş olan Jack arabada uyumuştu bile. Onu odasına götürüp yatağına yatırdıktan sonra kapıdan bizi izleyen Lauren'in yanına gittim. Elinden tutup hızlı adımlarla odaya götürüp kapıyı kapattım ve onu kapıyla arama sıkıştırıp " Özledim " diye fısıldadıktan sonra... Sonrası malum işte yatakta şimdi bu haldeyiz. Bir yanımda sevdiğim kadın, bir yanda da aklımdaki sorular. Def ettiğimi düşündüğüm ama şimdilerde bana yine üşüşen sorular. Kimim ben? Kimin çocuğuyum? Mesela yetimhane de büyümesem böyle biri olur muydum? Hadi bunu geçelim. Şimdi neden böyle biriyim? Tehkikeyi seven hatta tehlikeye yanında yatan kadına duyduğu aşk gibi aşık bir kadın. Peki ya bu tehlike tutkusu bir gün başıma bela açarsa. Ya da sevgilimin oğlumun başına bir şey gelmesine sebep olursa? Bir dakika ' oğlumun ' mu? Ah Alexandra, beynindeki yepyeni sorulara merhaba de kızım!
Selamlar :) öncelikle iyi bayramlar dilerim. Evet evet benim, hayatlet yazar UkalaBayan... özlediniz mi beni? Ben sizi çok :) medyamizda gecen bölüm belirtmeyi unuttuğum Angelina var yine. Umarım hoşunuza gitmiştir bölüm. Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin, olumlu veya olumsuz tüm yorumlar benim için çok değerli :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (girlxgirl)
Adventure" 'İşlerin yoğun yetişemiyorsun sana bir ortak lazım ' dediğinde gerçekten bana yardım edebilecek güçlü birini düşünmüştüm. Tırnağı kırıldığında oturup ağlayacak bir barbie bebek değil " diyerek kükrüyordum oda da. O sırada ortak müsveddesi atıldı "...