28-Sizi gördüm.

43.3K 4K 5.5K
                                    

Jungkook- Nothing Like Us

Bir önceki bölüm yaptığınız yorumlar bazen dehşete düşürdü bazen de kahkaha atmamı sağladı sdjfkgl Yorumlarınız ve ilginiz için teşekkürler. Keyifli okumalar. :*


28-Sizi gördüm.

JUNGKOOK

Kırık parçaların birer birer içime aktığı, erimeye yüz tutmuş, erimiş her bir cam parçasının göğsümden sıyrılarak geçtiği, yok oluşun eşiğinde, o eşiğin bitiminde, bir uçurumun kenarında yahut bir uçurumun sonunda bir anda, bir zamanda yaşadığım tüm olguların alt üst olduğunu hissediyordum. Herhangi kelime yoktu zihnimi işgal eden. Uzun uzaya cümleler kuramazdım. Bağıramazdım. Çığlık atamazdım. Nefes alamazdım. İçim yanıyordu. İçim cayır cayır yanıyordu. Bir şeyler sökülüyordu göğsümden. Dayanamıyordum.

Titreyen parmaklarımla zile basmıştım. Kapının yanındaki duvara yaslanırken dizlerim titriyordu ve soluduğum hava ciğerlerimi yakıp geçiyordu. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Defalarca aynı şeyi tekrarlıyordum. Defalarca, defalarca. Tekrar ve tekrar. Kafayı yemek üzereydim. Bir yangın yakmıştı içimde. Küle çevirmişti beni. İnanmak istemiyordum, inanamazdım, düşünemezdim, ben bu saatten sonra hiçbir şey yapamazdım. Hiçtim. Paramparçaydım. Yıkıktım. Öylesine yarım bırakmıştı ki kim tamamlayabilirdi bundan sonra? Ben nasıl kendime gelirdim? Ayakta bile duracak gücüm yoktu. Ayakta durmakta istemiyordum. Çabalamak bana göre değildi artık. Çabaladıkça batmıştım. Batmaya devam edecektim.

"Jungkook." Kapı açıldığında bakışlarımı ona çıkardım. Afallamış bir ifadeyle bana bakarken "Taksi..." dedim. "Taksi parasını öder misin? Param yok." Sesim çatallı çıkıyordu.Öylesine boştum, öylesine harcanmıştım ki acıyordum kendime. Derin derin inip kalkıyordu göğsüm. Nefes aldığımın en büyük göstergesiydi ama nefes alamıyordum. Boğuluyordum. Jimin bana iri gözlerle bakıyordu. "Ne oldu sana?" demişti dehşetle. Kolumu sıkıca tutmuştu ve ben neredeyse yere yığılıcağımı hissetmiştim. Yığıntıydım artık.

Bana bunu neden yapmıştı?

"Taksi." demiştim. "Adam... Bekliyor." Kesik kesik, kısık sesle konuşuyordum. Dudaklarım kupkuruydu, boğazım yanıyordu. Saatlerce bağırmış gibiydim fakat bağırmamıştım. "Tamam." demişti. "Tamam sen içeri geç. Hemen geliyorum." Hızla arkasını dönüp ceketine uzanmış, cüzdanını çıkarmıştı. Dışarı fırlarken ben onun evine adımımı atmıştım. Bir adım, bir adım daha ve bir adım daha. Sadece üç adım... Yere yığılmam, boğazımdaki baskının artması o ana denk geliyordu. Ellerim saçlarıma geçmişti. Delirecektim. Deliriyordum. Saçlarımı çekiştiriyordum sertçe. Bağırmak istiyordum. Bağıramıyordum. Boğazıma birer birer tüm çığlıklarımı dizmişti. Boğazıma tüm yaşanmışlıkları da dizip gitmişti.

"Ne oldu sana?" demişti Jimin bir kez daha. Saniyeler içinde yanımda bitmişti. Önümde diz çöktüğünü görmüştüm. Saçlarımı çekiştiren ellerimi kavramıştı sıkıca ve ellerimi çekmeye çalışmıştı. Ben hiçbir şey duyamıyordum. "Jungkook çok korkuyorum ne oldu?" Sesi titriyordu. "Hadi bırak bak saçlarını. Canını yakıyorsun. Ne oldu anlat hadi bana. Hadi bebeğim bırak." Hala ellerimi kavramaya çalışıyordu fakat yapamıyordum. Canım yanmalıydı. Öyle çok canım yanmalıydı ki bu acı silinip gitmeliydi. Canım bundan daha fazla yanmalıydı ve ben bu günü unutmalıydım. Unutmak istiyordum. Unutamayacağımı biliyordum fakat unutmak istiyordum. Neden, neden, neden, neden, neden... Benim yüzümden.

"Onu bekledim." dedim. Bir külçe gibi yere yığılmıştım. Yanıyordum. Yanıyordum ve yandığımdan başka bir şey düşünemiyordum. "Onu bekledim saatlerce." Jimin sıkı sıkı tutmuştu ellerimi saçlarımdan çekmişti ve kucağında birleştirmişti. Bakışlarım yere odaklıydı. Gözlerim yanıyordu. "Saatlerce onu bekledim." Aynı şeyi tekrarlayıp duruyordum. Jimin ellerimi okşuyor ve susuyordu. "Onu bekledim."dedim tekrar. Hava kapkaranlıktı. "Bu saate kadar bekledim. Gelmedi." Sesim bana bile yabancıydı. Ben, ben değildim sanki. Beni bambaşka birine dönüştürmüştü. Ben bambaşka birine dönüşmüştüm.

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin