Bölüm 21

50 2 0
                                    

her günün sabahı olduğu gibi erkenden kalktım batuyu gördüğüm günün gecesi volkanın yanına dönmüştüm ve bu akşam okulun yıl sonu partilerinden biri yapılacaktı 15 tatile yaklaşmış olduğumuzdan okulda kimse olmuyordu ve bende gitme gereksinimi duymuyordum üzerimi değiştirdim ve dışarıya koşmaya çıktım cebimdeki kulaklığı çıkartıp telefonumdan en sevdiğim müziği açtım koşmak bana kötü geliyordu her gün batuyla geçtiğimiz yerleri görmek beni ne kadar yıpratırsa yıpratsın bununla yüzleşmem gerekiyordu sahilin kenarındaki 'evimizin' önünden geçerken durdum bi anlık düşündüm

ne haldedir sence?

tam da kapı açılınca geriye doğru bir adım attım ve onu gördüm arkama bakmadan hızla yürümeye başladım onu ne görmek ne sesini duymak istiyordum duraksayıp oturduğum yerde elime bir el uzandı "yapma" dedim titreyen sesimle elini ittirirken düşen telefonumu aldıktan sonra "bal" dedi telefonumu elinden aldıktan sonra arkamı dönüp yürümeye başladım kolumu bir el tekrar tutunca gözlerimden bir damla yaş düştü "ne zormuş yokluğunla savaşmak" söylediklerinden sonra gözlerine bakmak istedim ve dudaklarımın arasından birkaç cümle düştü "sen gel dersin gelirim, ben sana hep inandım,yine inanırım" elime tekrar uzanınca geriye doğru bir adım attım "lütfen yapma" inanacağım sanırım, kötü gibi sanki. "yalvarırım biraz konuşalım" dedikten sonra beni o eve doğru götürmeye başladı "sadece 5 dakika" diye uyardıktan sonra onunla gittim eve girdiğim ilk anda fark etim kavga ettiğimiz günden beri herşey yerli yerindeydi attığım vazo kırdığım bardak yerdeki kırık vazonun parçasını almak için eğildiğimde "dokunma" dedi "neden getirdin beni buraya" dedim sert bir dille "senden sonra günlerce şurada oturdum." gözlerim gösterdiği koltuğa kayınca o günü hatırladım "duymak istemiyorum" beni dinlemedi devam etti "ben tedavi gördüm" hiç bir şeyden haberim yoktu arkadaşlarım dahi anlatmamıştı "nasıl yani?" dedim "ben günlerce konuşmadım kimseyle , seni bekledim" yutkunduktan sonra "gelmedin" dedi "artık olmaz mı?" dedi arkamı dönüp kapının koluna uzandım ve dışarı çıktım yürüdüm yürüdüm eve gittikten sonra odama girdim ve kendimi yatağıma attım düşündüm aklımı kemiren bu duyduğum herşeyi düşündüm saat 1'i gösterirken buket ile partinin yapılacağı alana bakmaya gideceğimiz geldi aklıma . çünkü başka hiç işimiz yokmuş gibi bu işi müdürümüz bize yüklemişti. üzerime bir gömlek ve pantolon giydim. mekana gittiğimde buketin çoktan geldiğini ve kontrolleri yaptığını fark ettim "harika olmuş" dediğimde buket gülümseyerek "daha sade olsun istedim" dedi oldukça geniş olan alanın içine küçük yuvarlar masalar ve bar sandalyeleri yerleştirilmişti gerekli bütün süslemeleri yaptıktan sonra eve döndüm

çalan şarkılara kadar herkesin fikrini almıştık yenilecek yemekler konusunda müdürün çıkardığı sorunlar yüzünden maliyeti biz ödemek zorunda kalmıştık mürdüm rengi uzun elbisemi üstüme geçirdim ve çok hafif bir makyaj yaptım kemik rengi bantlı topuklu ayakkabılarımı giydikten sonra yavaşça merdivenlerden indim kim ne derse desin tüm kızların hoşuna giden şu topuklu ayakkabı tıkırtısı hoşuma gitmiyordu. kapıda duran taksiye bindikten sonra parti alanına doğru yol aldım. parti alanına girdikten sonra mert ve tuğçenin olduğu masaya gittim oturur oturmaz diğerleri de geldi. salon tamamen dolunca bir dans şarkısı açıldı bütün çiftler dans ederken yanımda biri belirdi "dans etsek?" batu... evet tamam siz benim açık açık aptal olduğumu düşünebilirsiniz ama o dansa kalktım en sevdiğim şarkıyı dinlerden yaptım bunu kendime ihanet ediyordum ve bunu yaptığım her saniye kendimden nefret ediyordum ona karşı koyamayışımdan nefret ediyordum.... ve şarkıya eşlik eden sesi kulaklarımı doldurdu

"O kalbimin çocuk yanıydı Beni sevdi benden çok çok Çıkarıp küçük kalbini yerine koydu beni Benden çok sevdi "

bu sefer susamayarak konuştum "ben bana şarkı söyleyen adamı sevdim" hatayı yapan o olsa bile ben bir şeylerin düzelmesini istiyordum yutkundu ve "şu an tam şuan geriye dönebiliriz biliyorsun değil mi?" dedi "biliyorum, işte bende tam bu yüzden korkuyorum" duraksadım ve devam ettim "bu kendime ihanet" tam şu an geriye dönmek istiyordum deli gibi hemde... tüm çiftler dağılınca bizde ayrıldık. Masaya doğru ilerlerken batunun sesini duydum "biraz dışarı gelir misin?" Batuyu beklemeden dışarı çıktım biraz sonra geldi ve "bence öpüşüp barışalım" aptalsın onu affedecek kadar aptalsın hayal diye geçirdim içimden ve bir anda kollarını sardı etrafıma başım göğüsündeyken "lütfen bana geçmişimi unuttur" dedim "halledeceğiz" dedi gözlerim dolarken beni kendinden ayırdı ve yüzüme baktı "bundan sonra ağlamak yasak!" Dedi kafamı salladıktan sonra içeriye doğru yürüdük. Birlikte masaya doğru ilerlerken ipeğin gözü bana çarptı tuğçeyi ve buketi dürttükten sonra bizi gösterdi kızlar şaşkınlıkla bakarken gülümsedim. ben gerçekten çok seviyordum batuyu kendime ihanet edecek kadar. Herkes teker teker sahneye çıkıp bu okul dönemi ile ilgili konuşmalar yapmaya başladı bense bir anda o sahnede buluverdim kendimi " okul dönemim ne kadar iyi veya kötü olsada bu dönem çok şey öğrendim. Mesela dostlarımı çok daha iyi tanıdım. İnsanların hata yapabileceğini anladım 'bunların üstesinden gelebiliriz' lafına ilk defa inandım. Düşman sandığım insanın en zor zamanımda yanımda olmasına şahit oldum yani demem o ki mevlana'nında dediği gibi 'Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım...

Ve ekler; "Onsuz yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım.

Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.

Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur...

"Düşmem" dersin düşersin, "Şaşmam" dersin şaşarsın.

En garibi de budur ya; "Öldüm" der durur, yine de yaşarsın.' Neyse zaten çok konuştum iyi eğlenceler"  

insanların hipnoz olmuş bakışları karşısında bende şaşırmıştım hiç takılmadan nasıl okumuştum gerçekten. ezgi "sen bu sözü ezberledin mi?" diye inanamaz gibi bakıyordu "biliyordum" dedim bir zamanlar tesiri altında kaldığım poyraz karayelden ezberlemiştim.  fonda çalan müzikle beraber kalktık ve kafamıza göre dans ettik  parti sonunda kızlar sevgilileriyle çıkarken gözlerim batuyu aradı arkadan tanıdık bir sesin mırıltısını duydum "beni  mi arıyordunuz" gülümseyerek arkamı döndüm elimi tuttu ve hiçbirşey söylemeden ilerledi taksiye bindik yaklaşık 5 dakika sonra bir yerde durduk  dışarının karanlığında hiçbiryer gözükmüyordu yavaşça arabadan indik ve bir evin bahçesine girdik o an anladım nerde olduğumuzu evin kapısını açtıktan sonra içeri girdi bir an tereddütle yerimden kıpırdayamasam da sonradan içeri girdim
   

herşey olduğu gibiydi içeri girdim  aklımdan geçen şeyi yapıp önce yerdeki cam parçalarını topladım ve on an farkettim batu da şöminedeki yanmış fotoğraflarımızı bir poşete dolduruyordu  çöpleri dışarı koyduktan sonra batu bana döndü "keşke zamanı geriye sarabilseydik" gülümsedim

"merhaba ben hayal"

"ben.. bende batu"

"tanıştığıma memnun oldum"

"bende.. çook"

gülümseyerek koltuklardan birine oturdu daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi hızla kalktı ve mutfağa gidip bardaklara bir şeyler doldurdu yanıma geldikten sonra önüme bir vişne suyu koydu  kendi önüne aldığı votkadan bir yudum aldı ve üzerime doğru eğildi tam beni öpecekken ittirdim batuyu  votka bardağını kafasına dikdikten sonra yapma dedi. sesi ağlıyor gibi çıkıyordu umarım ağlamıyordur diye geçirdim içimden sonra önümüzdeki tepsiyi yere attı  hızla üst kata çıkarken  arkasından gittim  yatağa uzanmış tavanı izliyordu. ne yapıyordum şu an gerçekten hızla evden çıktım ve sokaklarda yürümeye başladım "affetin onu sen bir aptalsın" diye hırsla bağırdım. 

aptaldım!







YENİ BİR UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin