(7) Kaçmak İçin Çok Mu Geç?

159K 11.1K 4.5K
                                    

Oysaki aşkın en güzeli kitaplarda olanıydı. Saf, temiz ve el değmemiş masumiyetin heyecanı vardı o aşklarda...

Aklımdaki anlamsız düşünceler yığınla birikiyordu. Yaşadıklarımın hezimetine uğramış, yaşayamadıklarım içimde ukdeydi. Ben hayatı yaşamıyordum hayatım beni yaşıyordu. Beni yönlendiriyor, biçimlendiriyor ve şekil veriyordu. Ben sadece hayatın beni ne denli hoyratça yaşadığını izliyordum. Beni parçalara bölüyor, kimsesizlikle çarpıyor ve acıyla yoğurduktan sonra ortaya bir ölüm çıkarıyordu. Güldüm. Hiçbir zaman melankolik bir ruh haline giremezdim ve ben bu sefer de kendi doğrularıma güldüm. Ne zaman gerçekten üzülsem o gün içten bir tebessüm sarardı beni. Sahte değil, yanılma hiç değil, gerçek ve derinlerde gelen bir gülüştü benimkisi. Yüreğim yas, aklım firari ve bedenim sürgün olsa da benim gerçekten gülmek için bir sebebim vardı. “Bugün de akşamı buldum.” İşte bu cümle beni gülümsetiyordu. Her sabah bugün ya geceyi göremezsem diye uyanıyor, akşam ise bir gün daha bitti diye tebessüm ediyordum. Sayılı ömrümde her gecenin büyük bir önemi vardı.

İnsan son gününde neler yapar bilmiyorum fakat ben tüm günümü kitap okuyarak geçirmiştim. Lisa ara sıra odama geliyor ve beni kontrol ettikten sonra geri gidiyordu. Şimdi yine gelmişti ve sorunun ne olduğunu anlamak için yüzümü inceliyordu. “Pekâlâ,” dedi sıkıntı içinde. “Neyin olduğunu merak ediyorum ama şimdi gitmem gerekiyor.” Saatini kontrol ederek ayağa kalkınca, elimdeki kitabı yatağa bırakıp bende peşinden kalktım.
“Nereye gidiyorsun?” Gün arası sürekli ortadan kaybolduğu için nereye gittiğini merak ediyordum.

Sorduğum soruyla tebessüm ederek bana baktı. “Yapmam gereken işlerim var.” Beni avutmak için bunları söylediğini biliyorum.

“Ne gibi işler?” Ellerimi oynatarak sorduğum soru onu rahatsız etmiş gibi bakışlarını kaçırmıştı.

“Bilmen gerekmiyor.”

“Ama bilmek istiyorum,” diyerek inat ettim.

“Yeşil.” Bana doğru yaklaştı. “Nereye gittiğimi biliyorsun.” Evet, biliyordum çünkü o da bir infazcıydı ve zamanı dolan bir mahkûmu öldürmeye gidiyordu. Tıpkı benimde zamanımın da dolmak üzere olması gibiydi.

“Beni de götür Lis.” Daha önce ölüm görmemiştim ve birkaç saat sonra öleceğim için nasıl olacağını bilmek istiyorum.

Kaşlarını çattı. “Daha önce böyle bir istekte bulunmadın.” Gözlerini kısarak beni şüpheyle inceliyordu. “Neden bunu istiyorsun?” Lisa fazlasıyla zeki bir kadındı ve bir sorun olduğunu anlamıştı.

Gülerek omuz silktim. “Sıkıldım ve merak ediyorum.” Umarsızca söylediklerim onu rahatsız etmiş gibiydi. “Ölümü merak etmemelisin Yeşil, ayrıca kalbin göreceklerine dayanamaz.” Bir anne şefkatiyle benim için endişelen kadına tebessüm ettim. Buradaki tek sığınağım ve yalnızlığıma ortak olan arkadaşımdı.

“Lütfen Lis, kötü olursam odama dönerim.” Ellerim ona yalvarmak için hareket edince pes etmiş gibi başını salladı. “En küçük rahatsızlığından odana döneceksin ama?” dediğinde hızla başımı salladığımda kabul etmişti.

Pijamalarımın üzerine hırkamı giydikten sonra Lisa ile birlikte odamdan çıktık. Ben 6.blokta kaldığım için bir üst kata çıkmıştık. Merdivenlerden ilerledikçe kulağıma gelen çığlık sesleri yüzünden ürperdim. Sanki birileri acı çekiyor gibi duvarlarda çığlıkları yankılanıyordu. Lisa beni göz hapsine aldığı için her an vazgeçecekmiş gibi bir hali vardı. Koridora çıktığımızda her iki tarafta olan kapıların üzerindeki sayılar dikkatimi çekmişti. 721, 722, diye sırasıyla gidiyordu. Benim oda numaram 698’di, yani alttaki altı bloğun oda numaraları da bu sayıya dâhildi. Peki, bu şatoyu aratmayan tesiste toplam kaç oda vardı? Bu son kat değildi biliyorum. Daha önce Lisa bana Ötanazinin planını göstermişti. Bir haritayı aratmayan projede çok fazla oda ve gizli çıkış olduğunu görmüştüm. Fakat odamdan hiç çıkmadığım için okulu hiç gezmemiştim ve gördüklerimin çoğunu unutmuştum bile.

ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin