Seksen günde dünya turu Reform klübü üyeleri arasında büyük bir heyecan uyandırdı. Bu heyecan, muhabirler ve gazeteler yoluyla tüm Londra'ya yayıldı. Gazetelerde büyük tartışmalar çıkıyor, bunun delilik olduğu yazılıyordu. Phileas Fogg'un tarafını tutanlar yavaş yavaş vazgeçiyorlardı.
Yolculuğun yedinci günü Londra Polis Müdürü şöyle bir telgraf aldı:
Polis Müdürü Rowan'a
Şu anda Süveyş'teyim. Bankayı soyan Phileas Fogg'u izliyorum. Tutuklama emrini Bombay'a gönderin.
Dedektif Fix
Bu telgraf, ani bir etki yaptı. Fogg'un klüpteki resmi, hırsızın temsili resmine aynen uyuyordu. Herkes, Phileas Fogg'un İngiliz polislerinden kurtulmak için bu yolu seçtiğini düşünüyordu.
Süveyş'le Aden arası tam tamına bin üç yüz on mildir. Mongaila'nın kazanları iyice ateşlendiği için gemi, Aden'e yüz otuz sekiz saatlik bir zamanda varacaktır.
Kızıldeniz'in saati saatine uymaz. Çoğu zaman fırtınalıdır. İşte Mongalia, bu rüzgârda dehşetli sallanıyordu.
Phileas Fogg bunlara hiç aldırmıyor, yeni edindiği kâğıt meraklısı arkadaşları ile oyun oynuyordu. Paspartu kamarasında gününü gün ediyordu. Sonra nedense Bombay'da bu serüvenin sona ereceğini düşünüyordu. Süveyş'ten kalkışlarının ertesi günü, yani 29 Ekim'de gemi, Mısır'a uğradığı sırada güldüğü kibar kişiye yine rastlayınca bayağı sevindi.
Adamın yanına yaklaşıp sevimli sevimli gülümseyerek:
"Süveyşteyken bana siz kılavuzluk etmiştiniz, değil mi efendim?" diye sordu.
Polis hafiyesi: "Ha, evet..." dedi. "Ben de seni hatırladım. Sen de o acayip İngiliz'in uşağıydın, değil mi?"
"Evet, ta kendisi Bay... Bay..."
"Fix."
"Evet Bay Fix, vapurda sizinle karşılaştığımda çok sevindim. Yolculuk ne tarafa?"
"Ben de sizin gibi Bombay'a gidiyorum."
"Aman ne iyi. Daha önce buralara gelmiş miydiniz?"
"Çooook. Ben bu şirketin acentesiyim. Peki, Bay Fogg nasıl, iyi mi bari?"
"Çok iyi Bay Fix. Ben de iyiyim... Kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyorum. Deniz havası yaradı galiba? Bu gezi Bombay'da sona ereceğe benziyor."
"Evet ama efendini hiç güvertede göremiyorum."
"Güverteye hiç çıkmaz ki. Meraklı değildir de..."
"Biliyor musun Paspartu, bu sözde seksen günlük dünya turunun altında gizli bir şey var gibi geliyor bana... Mesela diplomatik bir görev filan gibi."
"Bay Fix, doğrusunu isterseniz benim de bir şey bildiğim yok. Sonra, aldırdığım da yok buna..."
O karşılaşmadan sonra Paspartu'yla Fix, sık sık buluşup konuştular. Fix, sırası gelince bu ahbaplıktan yararlanabilirdi. Mongalia, Aden'e 15 Ekim sabahı gelecek yerde, 14 Ekim sabahı gelmişti. On beş saatlik bir kazancı vardı. Bay Fogg'la uşağı karaya çıktılar. İngiliz centilmen, pasaportunu vize ettirdi. Fix sezdirmeden peşlerine takılmıştı. Vize işi bitince yarım kalan oyunun başına döndü.
Hint denizinde hava elverişliydi. Gemi, 20 Ekim günü saat dört buçukta Bombay rıhtımına yanaştı. Geminin Bombay'a 21 Ekim'de varması gerekiyordu. Oysa 20 Ekim'de gelmişti. İki gün daha kâr hanesine kaydetti. Kalküta treni tam sekizde hareket edecekti. Onun için Bay Fogg arkadaşlarına "hoşça kal" dedikten sonra vapurdan indi. Pasaport dairesine doğru ilerledi. Pasaport dairesinden çıktıktan sonra doğru gara gitti. Akşam yemeğini yedi. Bay Fogg'dan biraz sonra dedektif Fix de Mongalia gemisinden karaya çıkmış, doğru Bombay polis müdürünün yanına koşmuştu. Kimliğini gösterip hırsızlık yaptığından kuşkulanılan adamla ilgili durumu izah etti. Sonra da sordu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
80 Günde Devr-i Âlem
Classicsİngiliz centilmen Phileas Fogg, üye olduğu kulüpteki arkadaşlarıyla 80 günde dünyanın etrafını dolaşacağına dair iddiaya girer. Uşağı Parisli Passepartout'yu yanına alarak hiç vakit kaybetmeden yola çıkar. Bahsi kazanabilmesi için 21 Aralık 1872 Cum...