19 : love him more than my life

2.3K 268 337
                                    

Evimin koltuğunda öylece uzanırken elimde telefonla karşımdaki telefon numarasına uzun uzun bakıyordum.

İçimde o kadar büyük bir sıkıntı vardı ki önceki seferlerden daha kötü bir hal almışım gibi hissediyordum. Ellerim titriyordu, okula gidiyordum, işe gidiyordum ama sadece sıramda oturuyordum. Eve gelince televizyonu açıp boş boş oturuyordum. Elimde telefon duruyordu ve arayıp aramamak konusunda kararsızdım.

Bir haftadır bu haldeydim. Bir bok çukurunun içinde.

Ekrana uzun uzun baktım. Ardından baş parmağımı arama butonuna bastırdım. Derin bir iç çekerek telefonu kulağıma götürdüm.

Baba aranıyor...

Dııt...

Dııt...

Dııt...

Dııt...

Dııt...

Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamı-

Aramayı sonlandırdım. Tabii ki açmayacaktı. Aptal gibi arıyordum. Aramam gerekiyordu. Annemin durumunu öğrenmem gerekiyordu.

Telefonu kucağıma bırakıp uzandığım koltukta dizlerimi kırıp karnıma çektim. Gözlerimi kapatıp televizyonda açık olan belgeseli dinledim. Öylece uyuya kaldım.

Uyandığımda telefonumun alarmı çalıyordu. Koltukta hâlâ aynı şekilde yatıyordum. Kucağımdaki telefon titrerken miskin bir şekilde alarmı kapatıp saate baktım. Okula gitmem gerekiyordu. Ayrıca şarjım %20 kalmıştı. Telefonsuz kalacaktım.

Kendimi zorlayıp kalktım, önce lavaboya girip işlerimi hallettim, sonrasında odama girip okul üniformamı ve bir sweatshirtü üzerime geçirdim. Siyah külotlu çorabımı eteğimin altına giyip çantamı, kulaklığımı ve telefonumu da masanın üzerinden alıp evden çıktım.

Hızlı bir şekilde otobüse binerken bugün hiç geçmeyecekmiş gibime geliyordu.

***

Öğle arasından sonraki derslerden birinde ders bölünerek içeri nöbetçi öğrenci girdi. Elindeki kağıda baktığında ise ismimi duyacağımı biliyordum.

"Park SeoNeul ve Wong Yukhei, müdür yardımcısı çağırıyor." Öğrenci hoca ağzını açamadan sorusunu yanıtladı. "Evet, şimdi çağırıyor."

Ayağa kalkıp arka kapıdan çıkarken arkamdan uzun bir bedenin beni takip ettiğini hissedebiliyordum.

Kafede arkadaşlarıyla buluştuğumuz günden beri çocuğun yüzüne adam gibi bakmamıştım. Aramalarının çoğuna cevap vermemiş, verdiklerimde de kısa kesmiştim.

Ve o da beni aramamaya başlamıştı.

Aslında o günden beri çok şey değişmişti. Eski halime geri dönmekten başka, biri beni aradığında da açmıyordum. Düşündüğüm tek şey kazandığım para ve annem olmuştu. Üniversite sınavına ise girmeyecektim. Mezuniyetimiz 8 Şubat'taydı. Her şeyin bitmesine az kalmıştı.

Yukhei önüme geçip hızlı hızlı ilerlerken onu da üzdüğümü biliyordum. Herkesi üzüyordum. Annemi, babamı, öğretmenlerimi, benimle arkadaş olmaya çalışanları, patronumu, Mark'ı...

Müdür yardımcısının odasına vardığımızda Yukhei benden önce davranıp kapıyı çalarak içeri girdi. Girmeden önce bana kısa bir bakış attı. Koyu ve açık kahverengi karışık saçları, uykulu gözleri ve guffy suratıyla şirin bir deve benziyordu. Aynı Jaehyun sunbae gibi. Ama o günkü davranışlarını unutmadan edemiyordum.

FetishHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin