26-Kırmızıya dönmek istedim.

43.3K 4.1K 5.1K
                                    

Bölüm Şarkısı: Red Hot Chili Peppers - We Turn Red


26-Kırmızıya dönmek istedim.

JIMIN

Birini gerçekten sevmek, tüm hatlarını, sözlerini ezbere bilmek. Nefes alışından tutun da göz kırpışında ki bile her bir anlamı anlayabilmek ve en kötüsü de tüm bu anlamları bildiğin halde hala onu sevmeye devam etmek hayattaki en acımasız olaylardan biriydi. Söylenmeyen kelimelerin bir anlamı yoktu. Çünkü onu söylemediği kelimeleri anlayabilecek kadar çok seviyordum ve bu şu anda hiçbir zaman acıtmadığı kadar acıtıyordu.

Elimdeki boşalmak üzere olan şişeye bakmıştım. Daha sonra dümdüz bir ifadeyle bakışlarımı onun kapısına çevirdiğimde 'Neden ben?' diye düşünüyordum. Neden ben olmak zorundaydım? Dünyada karşılıksız aşk yaşamaktan memnun binlerce insan vardı. Mazoşistliğin farklı bir boyutunda olan insanlar vardı. Onlar bu acıdan hoşlanabilirdi fakat bu acı beni bitiriyordu. Bunu istemiyordum. Sevdiğim gibi sevilmek istiyordum.

"Min Yoongi." diye bağırdım. "Çık dışarı piç kurusu..." Sesim öyle bir yankılanmıştı ki kendi sesime yüzümü buruşturmadan edememiştim. İğrençti. Sinirlerim bozulmuştu. "Çıksana. Kime diyorum?" Elimdeki şişeyi gelişi güzel onun bahçesine fırlatmış, parçalanmasını izlemiştim. Bugün bu iş bitecek diyordum kendi kendime ama buraya neden geldiğimi bile unutabilecek seviyedeydim. Canım yanıyordu. Ve acımın kaynağı her zaman ki gibi oydu. Hep o olmuştu.

"Yoongi." diye bağırmıştım tekrar. Yan evin ışıkları yanmıştı fakat hala Yoongi çıkmamıştı. "Eğer çıkmazsan sana yemin ediyorum bütün mahalleyi ayağı kaldırırım." Kapısına doğru bir adım attığımda sendelemiş , düşmekten son anda kurtulmuştum. "Yoongi..." diye bağırmıştım yine. Ve yan evin kapısı açılmış, bir tane yaşlı amca çıkarak benim bağırışıma eşlik etmeye başlamıştı. Polis çağıracağından, gençlerin artık hiç saygısı kalmadığından falan bahsediyordu ve sesi benim sesimden bile daha berbattı.

"Yoongi çık dış.."

"Ne yapıyorsun sen?" Kapı birden bire açılıp Yoongi ateş saçan gözleriyle hızla bana doğru yürümeye başladığında sırıtmadan edememiştim. Yaşlı amcaya bakarak "Kusura bakmayın..." tarzı bir şeyler geveliyordu ve kolumdan sıkıca kavradığında ona hiçbir zorluk çıkarmadan yürümeye başlamıştım. Kolumu kavrayan elleri öyle sıkıydı ki canım acıyordu. Fakat onun beni incitmeme gibi bir çabası asla olmamıştı. Onu incitmek istemeyen bendim.

"Çıldırdın mı sen?" demişti beni evine soktuğunda. Sırtım sertçe kapıyla buluşmuştu ve o gözlerimin içine sinirle bakarken benim çoktan gözlerim dolmuştu. Çıldırmıştım evet. Onun yüzünden çıldırmıştım.

"Sen..." demiştim. "Asıl sen çıldırdın mı?" O kollarımı sıkıca kavrarken ellerimi göğsüne koymuş onu itmiştim. Bu hareketimle afallamıştı çünkü ben onu asla itmezdim. "Jimin ne bu halin?" demişti. "Evime bu şekilde gelmeye nasıl cesaret edersin?" İkimizde deli gibi sinirliydik fakat bu sefer onun beni alt etmesine izin vermeyecektim.

"Peki ya sen?" demiştim. "Sen Jungkook'un sırrını yaymaya nasıl cesaret edersin?" Yoongi şaşkınlıkla bana bakıyordu şimdi. Bakışlarımı onun gözlerinden çekemezken gözlerimden yaşların süzülmeye başladığını hissediyordum. Beni mahvetmişti fakat bunu kaldıramazdım.

"Ne saçmalıyorsun sen?" demişti. Gülmüştüm. Ben onun her hareketini anlardım. Yalan söylüyordu. Her zaman yaptığı gibi bana yalan söylüyordu. "Yoongi..." demiştim. "Onu mu seviyorsun?" Gözleri irileşmişti. Şimdi gerçekten de şaşırmıştı. Dudaklarını aralamıştı ve ben durup ona bakarken kalbimin yine onun avuçlarının arasında olduğunu hissediyordum. Ya sıkacaktı ya da serbest bırakacaktı. Fakat asla tutmayacaktı.

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin