BP- 20 ♣️İlk Çeyrek

5.1K 208 30
                                    

Y/N: Bu bölümün başına bir sürü talihsizlik geldik. Kaydettim sanıp kaydetmemişim, başa dönmek ve yeniden yazmak zorunda kaldım. Taşların yerinden oynamasını planlıyordum, sanırım o da olmadı. Çeyrek bölümlerin ilki.
Multimedia:Bela Sokağı için çalışma var.
Playist: Starset- Telescope

Hayatımın her döneminde bir şekilde darbe alabiliyordum. Ölmek istemiş ama ölememiştim, sevmek istemiş ama sevemememiştim. Ben iyi bir arkadaş, sevgili, çocuk olamamıştım. Herkes benden vaz geçmişti. Boşluktayım, ne yapabileceğimi, nereye gidebileceğimi bilmiyorum. Benim gidebilecek bir evim bile yok. Sığınanileceğim bir ailem, kaçıp kaçıp kafamı dağıtabileceğim hiçbir şey yok.

Ağlayarak yürüyordum, hava kararmak üzereydi. Üşüyordum, şimşek çaktığında korkudan titredim. Nereye gidebilirdim? Biraz daha yürüyerek taksi bulmaya çalıştım. Dizilerde her yola çıkan mutlaka taksi bulabiliyordu. Doğru ya dizilerde ki yaşama sahip değildim. Benim hayatımın filmi bile olmazdı.

Bir kez daha şimşek çaktığında ağlamam şiddetlendi. Bilmediğim bir yerde kaybolmak üzereydim ya da çoktan kaybolmuştum. Ömer'den bir kez daha nefret ettim. Beni her seferinde harabeye çevirmeyi başarıyordu, ben her seferinde düşüyordum. Her geçen gün biraz daha yok olduğumun farkındayım.

Bir durağa gelerek bekledim. En azından durağın üstü kapalıydı. Yağmur yağmaya başlamıştı ve ıslanmak istemiyordum. Havanın ısısı daha çok düşmüştü, soğuk içime işliyordu. Korkuyla etrafıma bakındım, kimse yoktu. Şansıma bir kez daha lanet ettim.

Karanlığın içinde biri bana doğru yaklaştı. Korkudan kalbim hızlı atmaya başladı. Beni kurtabilir ya da tecavüz edip bir köşeye atabilirdi. Ne yapacağı hiç belli olmazdı. Temkinli bir şekilde bekledim, eğer bana saldırırsa yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Yardım istemeli miydim? Yüzü sokak lambalarıyla aydınlandığın da, yüzü tanıdığım birine ait gibiydi. Gözlerimi kısarak baktım. "Kıraç?" Adını fısıldadım, ağzımdan buhar çıkıyordu. Hava daha çok soğumuş olmalıydı.

Adını seslendiğim için bana doğru baktı ve yüzüne gülümseme yayıldı. "İrem ne işin var burada?"

"Bu saatte buralarda hiç kimse yok galiba, ne taksi ne de geçen bir araba gördüm. Umutsuzca bekliyordum ki sen geldin." Kıraç'a gülümsedim, en son ne zaman görmüştüm hatırlamıyordum, çok uzun zaman olmuş olmalıydı. Eski sevgilimdi ve ikimizde ergenliğimizin doruklarındaydık. Ondan ayrıldıktan sonra bunalıma girmiştim. Çok küçüktüm ve o günleri hatırladıkça ne kadar salakmışım diyorum. Güzel günlerdi, en azından annem yaşıyordu, mutluyduk. Bir arada yaşıyorduk. Babamla ne kadar iyi, baba kız olduğumuzu hatırladım. O günler çok geride kalmıştı.

Yüzünü bir kez daha inceledim. Artık çocuk değildi, fazlasıyla olgunlaşmış görünüyordu. Belki de hayat onu olgunlaştırmıştı. "Seni bırakmamı ister misin?" Kafamı çaresizce evet anlamında salladım. Beraber yürümeye başladık. Hiç konuşmadan yürüyorduk. Uzakta bir kafe gördüğüm de Kıraç'a döndüm. "Oturup bir şeyler içmek ve kaybettiğimiz yıllarda neler yapmışız konuşmak ister misin?" Diye sordum. Aynı sınıfdaydık, neden okuldan ayrıldığını ve hiç görüşmediğimizi unutmuştum. Kabul etti, kafeden içeriye girdiğimizde tarçınlı kek ve kahve kokusu etrafa yayılmıştı. Cam kenarında bir masaya oturduk. Siparişleri almaya tatlı bir kız gelmişti. Bir süre etrafı inceledim, bu taraflara gelmezdim, kaybolduğumu sanıp telaşlanmıştım.

"Neden okuldan ayrılmıştın." Sıcak çıkolatamdan bir yudum aldım.

"İyi bir okulu kazanmıştım. Hala aynı koleje devam mı ediyorsun? Konuşkan Pınar ne yapıyor?"

Dediğine güldüm. "Evet aynı okuldayım ve Pınar daha fazla konuşuyor. Hiç susmuyor." Kıraç'ta kıkırdadı.

"Hala mor rengi seviyor musun?" Sorduğu soruyla biraz düşündüm. Mor rengi sevdiğimi unutmamıştı. Rengi hala çok severdim ama üzerine siyah renk sıçramıştı, mor bana artık bir şey ifade etmiyordu.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin