2:''BU KADAR''

235 19 5
                                    

Düşe kalka büyüyorum işte...

Büyümek istemedim hiç çünkü büyümek bu kadar kaybedici olmamalıydı. Ömür bittikçe her şeyi kaybetmeye başladık. Doğduk, emekledik, adım attık, yürüdük, koştuk ve düştük çoğu kez. Oyuncaklarımız oldu bir sürelik 0-6 yaş arası. Oyuncaklarımızla mutlu olduk sonra olanlar mağlum. Çikolatası yere düşmüş çocuklar gibi üzüldük. Okula başladığımız için oyuncaklarımızdan vazgeçmek zorunda kaldık. Aslında oyun oynamak ömür boyu devam etti. Büyüdükçe oynanılan taraf insanlar oldu, o da kısa bir süre, kullandılar ve attılar. Bence hata payı olan tek şey düşünce sistemi. Biz gerçekten sevmek istemedik, hep bir kusur aradık, hep her şey bizim istediğimiz gibi olsun dedik, biz biz olmaktan çıktık. Küçükken ne kadar seviyorsun diye sorduklarında kollarımızı iki yana açıp ''bu kadar'' derdik. Masumduk, koskoca sevgiyi kollarımızın arasına sığdırabilirdik. Sevgiyi içinde bir gram sevgi hissettirmeyen sözlere bırakmadık.

Ne kadar seviyorsun?

''Bu kadar.''

Kollarımı sarılmak için açtığımda aslında o insanı sevgimin içine almak istediğimi kimse anlamadı. Hep süslü sözler gerekti çünkü insanlar sevginin boyutunu sözcüklere dökebilecek kadar basitleştirdiler. Sarılmanın önemini kimse bilmiyor. O insanın elleri, teni, kokusu, kısaca her şeyi senin bedenin ile bütünleşiyor sen daha ne istiyorsun diye bağırmak istiyorum bazen.

Ve küçükken istediğimiz şeyleri yaptırmak ya da ona sahip olmak için yalandan ağlamamız yetiyordu. Şimdi ise kendimizi heba ediyoruz ama yine de sahip olamadığımız şeyler var. Masumluğumuz da sahip olamadıklarımızın arasında. Masum değiliz artık. Büyüdük işte, onu da kaybettik.

İnsan kaybettikleri arasında en çok kendini özlemeyi bilmeli.

Yaşım ne kadar büyüyecek olsa da içimdeki küçük kız çocuğu hep aynı masumlukla kalacak.

Ve ben ne kadar seviyorsun dediklerinde tekrardan kollarımı açıp ''bu kadar'' diye bağıracağım.

DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin