Rahibin Gölgesi - 3

5 3 0
                                    

Yarîn ZirOMarr'ın dersliklerinden kafasını çıkarıp karanlığı taradı vahşi gözleriyle. Ortalık güvenli görünüyordu. Her zaman yaptığı gibi bir İkohr'a yatarak bir çabuk MoerAzor'un yanında buldu kendini. Yukarı çıkıp karanlık koridorlara daldı sonra. Peşinde birilerinin olmadığından emin olana kadar devam etmeliydi. Dikkatli olursa, pelerininin başlığı odasına girene kadar kimliğini saklamaya yeterdi. UriacHar'dan ayrılalı bir tahh bile olmadığı halde orayı özlemişti. Keşke bilge Oakarus'u da yanında getirebilseydi. Esrime odalarına açılan geniş hole geldiğinde birden durdu. İleride sinsice hareket eden gölgeyi fark eder etmez bedenini koridorun karanlık köşelerinden birisine attı. Soluğunu tutarak bekledi sonra. Ve çok geçmeden, her ne kadar gizlenmek için elinden geleni yapsa da, koridor ışıldağının kısaca yalayıp geçtiği gözleri bu ürkek yabancıyı ele verdi.

Ator!

Yarîn şaşkınlıkla açılmış ağzını kapamayı unutarak, yavaşça başını çevirdi ve üvey kardeşinin ne gibi bir amaçla gizlenme gereği duyduğunu düşünmeye çalıştı.

İşte orada, iki adımda bir çevresini tarayarak, beceriksiz bir hırsız gibi ilerliyordu.

Bir süre daha gölgede kaldıktan sonra merakını yenemeyip Ator'un peşine düştü Yarîn. Beraber karanlık, nemli taşların kıvrımlı yollarında ilerledikten bir süre sonra ise birdenbire nereye gittiklerini anladı. Böylece şaşarak durup ileriye baktı. Ator geriye dönüp kaçamak bir bakış attıktan sonra gerçekten de Yarîn'in tahmin ettiği kapıdan içeri daldı. Parmaklarının ucuna basarak ve neredeyse hiç nefes almayarak yürüdü Yarîn.

Az sonra arınma odasının önündeydi. AranGarr'dan akan manevi sislerle kaplanmış odanın oymalarla süslenmiş taş kapısında soluk soluğa duruyor, merak beynini yakıp kavururken ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu.

O güne kadar manevi olgunluk peşinde koşan soylularla alay eden Ator şimdi neyin peşindeydi acaba? OeuirtîGarr savaşında yardımcı olmaları için Yaşlılar'a yalvarmaya mı gelmişti. Gereksiz alaycı fikirlerle uğraşmayı bırakıp kapının üstündeki on parmaklı el oymasına dikti gözünü.

Öğrenmeliydi.

Birden açtı kapıyı. Ve sislere gömülmüş derin boşluk gözlerinin sınırlarını aşıp her yönde sarmalayıverdi onu.

Kimse yoktu orada...

Orfann havada bağdaş kurmuş halde, irinli büyük gözlerini birden yaşama açarak Ator'a baktı.

"Geleceğini biliyordum Ator."

Temkinli adımlarla sislerin içine doğru süzülen Ator bir süre sonra durup Orfann'a parmağını uzattı ve tıslar gibi "Beni aldatıyorsan cezan büyük olur CweeKzaa'lı," dedi.

Rahat bir gülüş yayıldı Orfann'ın kırışıklıklarla kaplanmış yuvarlak suratına.

"Otur ve rahatlamaya bak Ator. Biraz sonra önemli bir yolculuğa çıkacaksın."

Havada şeffaflaşmış ve bedenini kaybetmiş bir gölge gibi süzülürken şimdiye kadar hiç bu kadar muhteşem bir şey yaşamadığını düşündü Ator. Artık bir hayaletti o. Devriye gezen rahiplerin üstüne yükselip saçlarına değerek geçiyor, bu duygunun ruhunda bıraktığı gıdıklanmaya kahkahlarla gülüyordu. Köşeyi dönüp garip bir açıdan konkavlaşmış koridorun derinliklerine baktı. Gen odasının önündeki nöbetçi rahibi gördüğü anda sadece arzu etmesi, kendisini onun önünde bulmasına yol açtı. Tam üstüne yönelen görmez bakışlar içinden geçip giderken rahip sanki bir şeyin kokusunu alıyormuşçasına huzursuzlanıp bir adım öne çıktı. Boş koridorları incelerken Ator'un gözlerini kendisine diktiğinin farkında olmasa da alnı nereden doğduğunu bilmediği şüphelerle kırış kırıştı.

Ve, bedeni güçlü bir esinti onu dondurmuş gibi, öylece kalakaldı o an.

Ator'un ruhu içine dalmış, onu her şeyiyle ele geçirmişti.

Orfann'ın fısıltıları arınma odasında yankılanırken rahibin gözleri Ator'un bakışlarıyla açıldı. İnanamayarak üstüne başına baktı rahip ve altındaki ruhların yılışık chuchak'lar gibi kıvrandıklarını hissetti. Yavaşça döndü ve neler yapması gerektiğini beynine sızan incecik sesten dinleyerek asasını kaldırıp gerekli parolayı söyledi. Bu aşamada bir an için yokolmuş, yerine rahip geçmişti sanki. Arınma odasında oturan gerçek bedeninin ter içinde kaldığını, boşluğa düştüğü her an kalbinin delice atmaya başladığını bilmiyordu. Kapının üstünde yanan kalıbı görünce elini uzatıp içine yerleştirdi. Önünde açılan koridor tarayıcılarla çevrelenmişti. Temkinli adımlarla ilerlerken bazıları üstünde dolaşıyor, bazıları göz bebeklerine kilitleniyordu. Ve o diğer kapının da aralandığını görüp neşeyle dolarak gen odasına girdi.

Uyarı sistemleri çalışmamıştı!

Gen salonu yüzbinlerce çekmeceyle kaplanmış, küçücük koridorlarla uçsuz bucaksız bir labirente dönüşmüştü. Ama o en ufak yanlış adım bile atmadan Palanch'ın genlerine doğru, biri arkasından üflüyormuşçasına sürükleniyordu. Diğerlerinden daha parlak bir odaya saptı bir süre sonra. Tüpün içine dalıp yukarıya yöneldi. Üç kat kadar çıktıktan sonra dar bir koridora girip, karşıdaki duvara gömülmüş parlak kapıya doğru ilerledi. Kendisine yabancı gelen rahip elinin uzanıp şifreyi girdiğini gördü müthiş bir hızda. Tarayıcı ışınlar bir kez daha yalayıp geçti kendisini. Kutuyu eline alıp dar tüpü dışarı çıkardığında bunu başardığına hâlâ inanamayarak rahibin gözlerine hayranlık dolu bir bakış yerleştirdi. Bağırmamak için zor tutuyordu kendini.

Rahip bir robot gibi dönüp orta bölüme uçtu.

Kaya duvara monte edilmiş büyük panel doğruca Aâr'ın salonuna uzanıyor, Joker üretiminde kullanılacak genler buradan klon oluşumunu sağlayan tüplere aktarılıyordu.

Ator, soketlerden birisini yerinden çıkarıp rahibin gözlerine yaklaştırdı. Ama genlerinin kurumuş yabancı parmaklar tarafından kavranmasının verdiği rahatsızlığa dayanamayarak yeniden yere indirdi. Orada diğer elindeki soketi kendisininkine yaklaştırdığında Orfann'ın gözleri sımsıkı kapanmış yüzüne kurnaz bir gülüş yerleşecekti...

Çok geçmeden yeni bir sokette, artık tam anlamıyla kim olduğunu hiçbir ölümlünün bilemeyeceği bambaşka bir jokere akacaktı genler.

ATARAANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin