20-Beni sevmeye devam edeceksin.

44.4K 4.4K 3.2K
                                    

Bölüm Şarkısı : Maroon 5 - She Will Be Loved


20-Beni sevmeye devam edeceksin.

Kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum. Cümlelerime nasıl başlayacağımı, ne söylemem gerektiğini ve söyleyeceğim şeylerin ne kadar doğru olacağını bilmiyordum. Doğruyu veya yanlışı ayırt edebilecek düzeyde değildim artık çünkü, doğrum da yanlışım da o olmuştu. Dağılmış, örselenmiş, düşünme yetimi kaybetmiş hissediyordum. Onu nasıl tanımlayacağımı bilmiyordum. İçimdeki her bir his ona doğru yükselip onun adını haykırırken anlamsız düşüncelerin zihnime dolmasına engel olamıyordum artık. Kafka Milena'ya bir mektubunda ona şunu diyordu; " Ve senin yanında öylesine huzurlu öylesine huzursuz, öylesine baskı altında öylesine özgürüm ki..." Beni tanımlayan cümleler buydu. Onun yanında hissettiğim şeylerin hepsi buydu.

"Jungkook." Parmaklarımız iç içe geçmiş, sakin adımlarla arabaya doğru yürüyorduk. Kalabalıktan çoktan sıyrılmıştık ve biraz önceki ateşli tartışmamız şimdi kendini oldukça dingin bir ortama bırakmıştı. Çok küçük bir andı. Dudaklarını dudaklarımda çok küçük bir an hissetmiştim. Öylesine dağılmış, öylesine parçalanmıştım. Daha fazlası olduğunda, bir ay bittiğinde ben nasıl toparlanacaktım?

"İyi misin?" dedi. Bakışlarımı ona çevirdim. Yoğun bir ifadeyle bana bakarken, benim ağlamaktan dolayı gözlerim kızarmış ve anın getirdiği utançla onun gözlerinin içine tamamen bakamaz hale gelmiştim. Kendimi hafiflemiş fakat bir o kadar da değişik hissediyordum.

"İyiyim... Sadece..." Kelimelerimi toparlayamazken ona baktım. Dudaklarına hafif bir gülümseme yayılmıştı. Dudağı yediği yumruk yüzünden kıpkırmızıydı ve o biraz önce beni öpmüştü. O dudaklar biraz önce benim dudaklarımın üzerindeydi.

"Gel." demişti konuşamayacağımı anladığında. "Arabaya geçelim önce. Üşüdün." Sadece başımı sallamıştım. Birlikte beş dakika daha yürüyüp sonunda araba görüş alanımıza girdiğinde ise rahatlamıştım. Eve gidip düşünmeye ihtiyacım vardı. Beni her zamanki gibi karmakarışık etmişti. Neye inanacağımı şaşırmış, bunalmıştım.

"Seni mahvediyorum, değil mi?" demişti, arabaya bindiğimizde. Bana doğru dönmüştü fakat ben öylece karşıya bakıyordum. Avuç içini yanağıma yasladığında ve parmağıyla hafifçe okşadığında dayanamayıp ona bakmıştım. Bakışları yoğundu. Bana dünyada ki en özel, en güzel şeye bakıyormuş gibi bakıyordu ve ben ona baktıkça yeniden ağlama isteğimi körükleyemiyordum. Dayanamamış tamamen ona dönmüştüm. Elimi yanağımdaki elinin üzerine koyup avuç içini öptüğümde, yeniden gözlerine bakar bakmaz titrek göz bebekleri karşılamıştı beni. "Mahvediyorsun." demiştim. "Ama en başından beni uyarmıştın. Sana kızamıyorum." Kızgınlığım ona değildi. Kızgınlığım kendi içimdeydi. Çünkü o aslında başından beri böyle biriydi.

"Jungkook..." demişti, bana doğru eğilirken. Dudaklarını alnıma bastırdığında gözlerimi kapatmıştım. "Bu zamana kadar dokunduğum en güzel şeysin sen." demişti. "O yüzden dokunurken korkuyorum. Dokunduktan sonra incitmekten korkuyorum. Sana kıyamıyorum ki ben." Sözleri tüm vücudumdan bir ürpermenin geçmesini sağlarken yüzlerimiz arasında santimler vardı. Dudakları yanağımı bulmuş, hafifçe öperek geri çekilmişti. Yüzümü bu sefer iki eliyle kavradığında dudaklarıma hafif bir tebessümün yayılmasına engel olamamıştım.

"Sana deli gibi aşığım." demiştim oldukça acı bir şekilde. Gerçek buydu. Görmezden gelmem imkansızdı. "Dünyanın en kötü adamı olsan da sana deli gibi aşığım." Bileklerini tuttum, gözlerimi kapattım. "Hep seni görüyordum."dedim. Ona o aptal teklifi yapmadan önceki tüm o anları hatırladım. Her kafamı çevirdiğim yerde onu görmemi, ona yaklaşmak istememi ve en sonunda da o teklifle gitmemi. "Her yerde sen vardın."

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin